Muhammed Abduh b. Hasen Hayrillâh et-Türkmânî el-Mısrî (1849-1905)
Mısırlı İslâm düşünürü, yenilik hareketinin öncülerinden. 1265’te (1849) Mısır’ın Buhayre’ye (Bahîre) bağlı Mahalletünnasr köyünde doğdu. Tanta civarına yerleşmiş Türkmen göçmenlerinden olan ailesi Mehmed Ali Paşa’nın baskılan yüzünden Nil nehri civarına taşınmıştı. Çiftçilikle uğraşan babasının ısrarla okumaya teşvik ettiği Muhammed Abduh, okuma yazmayı öğrenip hıfzını tamamladıktan sonra 1862’de tahsil için Tanta’ya gönderildi. Burada medrese öğrenimine başladı; ancak basmakalıp ders verme usulünden dolayı bir şey anlamadığını farkedince köyüne döndü. Okumak istemediğini söyleyip 1865’te evlendi. Fakat yine babasının ısrarı ile Tanta’ya döndü. Yolu üzerindeki Küneyse kasabasında babasının yakınlarından Şeyh Derviş Hızır’la görüşmesi ilim sevgisi açısından hayatında bir dönüm noktası teşkil etti. Hâtıralarında yaşadığı bütün manevî hazzı ve içindeki ilim aşkını bu zata borçlu olduğunu belirtir.
Tanta’da yoğun ders faaliyetine başlayan Abduh meczup görünüşlü bir zatın sözünden esinlenerek ilim arayışı için Kahire’ye gitti. Ezher Medresesi’nde öğrenim görmeye başladı, ayrıca yaz aylarında memleketinde Şeyh Dervîş’le irtibatını devam ettirdi. Onun teşvikiyle, Ezher’de okutulmayan mantık ve matematik gibi dersleri veren hocalar aradı. İstediği nitelikte hoca bulamayınca kitapları kendi başına okumaya karar verdi. O sırada Mısır’a gelen Cemâleddîn-i Efgânî’den 1871 yılından itibaren riyaziye, felsefe ve kelâm dersleri aldı. Aradığı her şeyi kendisinde bulduğunu söylediği Efgânî’nin yönlendirmesiyle sosyal ve siyasal konularla da İlgilenmeye, güncel meseleler üzerinde yazılar yazıp konuşmalar yapmaya başladı. Daha öğrenciyken verdiği derslerde Mu’tezile’yi Eş’ari mezhebine tercih ettiği yolundaki suçlamalar yüzünden mezuniyeti tehlikeye girdi ve imtihanda başarılı olmasına rağmen 1877’de orta dereceyle mezun olabildi.
Ertesi yıl Ezher’e hoca olarak tayin edilen Muhammed Abduh, ayrıca Kahire Dârülulûmu’nda tarih, Dârü’l-elsüni’l-Hidî-viyye’de Arap dili ve edebiyatı dersleri verdi. Hidiv İsmail Paşa’ya karşı desteklediği Tevfik Paşa’nın yönetime gelmesi üzerine idarî reformlar yapmasını istedi. Fakat Tevfik Paşa başlangıçta gösterdiği yakınlığa rağmen Abduh’u köyünde ikamete mecbur etti. Ancak Riyad Paşa’nın araya girmesiyle Kahire’ye dönebildi ve yeni çıkan el-Vekâyihı’l-Mışriyye’nin yazarlarından biri oldu. Bu arada kendisine bürokratların uygulamalarını ve mahkeme kararlarını inceleyip eleştirme yetkisi verildi. Ayrıca ülkedeki eğitim faaliyetlerini denetlemek üzere kurulan yüksek meclise üye tayin edildi.
Urâbî Paşa’nın Hidiv İsmail Paşa ve İngiliz sömürge yönetimine karşı başlattığı direniş hareketini desteklediği gerekçesiyle 1882 yılında üç yıl sürgün cezasına çarptırılarak Beyrut’a gönderildi. Burada ders okuttu. 1883 sonlarında Efgânf -nin daveti üzerine Paris’e gitti ve onunla el-cUrvetü’l-vüşkâ dergisini çıkarmaya başladı. İngilizler’in Sudan ve Mısır’dan çekilmesini sağlamak için aralarında Muhammed Ahmed el-Mehdî ve İngiliz Savunma bakanının bulunduğu bazı kişiler ve yöneticilerle görüşmeler yaptı. Dergi kapatılıp Avrupa’daki siyasî girişimleri başarısızlıkla sonuçlanınca Abduh’un, Mısır ve İslâm dünyasının kısa vadeli gayretlerle kurtarılamayacağı yönündeki kanaati pekişti ve bu konuda Efgânî’den farklı bir yol izlemeye karar verdi. 1884 yılının sonlarında Tunus’a, oradan Beyrut’a geçti. Daha çok eğitim, kültür ve düşünce konularına vurgu yapmaya ve dinler arası diyalog çalışmalarına önem vermeye başladı. Beyrut’taki evinde ve Mescidü’l-Ömerî’de siyer ve tefsir dersleri okuttu. Sultaniye Medresesi’ni ıslah edip orada hocalık yaptı, bu arada telif çalışmalarına hız verdi. Beyrut’ta ikamet ederken eşi vefat edince ikinci evliliğini yaptı. Mısır’daki dostlarına mektup göndererek memleketine dönmenin yollarını aradı. Sa’d Zağlûl ve Ahmed Muhtar Paşa gibi şahsiyetlerin aracılığıyla ve siyasete bulaşmaması şartıyla affedildi.
1889’da Mısır’a dönen Muhammed Abduh siyasî faaliyetlerden ümidini kesip idarecilere karşı yumuşak bir tavır takındı ve Efgânî ile yaptığı iş birliğini azalttı. Önce taşrada, ardından merkezde hâkimlik görevleri aldı. II. Abbas Hilmi hidiv olunca yönetimle arası düzeldi ve başta Ezher olmak üzere ülkedeki eğitim ve yargı kurumlarının yeniden yapılandırılması için üst makamları ikna etti. Yabancı hukuk kitaplarını okumak amacıyla Fransızca öğrendi. Yaz aylarında Fransa ve İsviçre’ye yaptığı kısa seyahatlerde Fransızca’sını ilerletti. 1895yılında kurulan Ezher İdare Meclisi’ne üye tayin edildi. Yaptığı teklifler ve hazırladığı programlar yönetimin ilgisini çekti ve 1899’da Mısır müftülüğüne getirildi. Hayatının sonuna kadar devam eden bu görevi sırasında bütün mesaisini ıslah çalışmalarına ayırdı. Şer’iyye mahkemeleri ve vakıfların idaresiyle ilgili yeni düzenlemeler yaptı. Meclisü’ş-şûra’l-kavânîn üyeliğinin yanı sıra el-Cem’iyyetü’l-hayriyye ile Cem’iyyetü ih-yâİ’l-ulûmi’l-Arabiyye’nin başkanlığını üstlendi; çeşitli kaynak kitapların basılmasını sağladı. 1903 yılında gittiği İngiltere’de filozof Herbert Spencer’le görüştü. Sidney Cockerell ve Edvvard Granville Browne eşliğinde Oxford ve Cambridge üniversitelerini de ziyaret edip incelemelerde bulundu. Bu gözlemleri ışığında birçok konuda reform niteliğindeki yoğun çalışmalarını sürdürürken Hidiv Abbas’ın Ezher ıslahat programını sekteye uğratan bazı girişimlerinden dolayı 1905 yılında Ezher İdare Meclisi üyeliğinden ayrıldı. Aynı yıl hastalandı ve hava değişimi için gittiği İskenderiye’de 11 Temmuz 1905 tarihinde vefat etti. Cenaze namazı İskenderiye’de kılındıktan sonra naaşı devlet töreniyle Kahire’ye getirilerek 13 Temmuz’da Karâfetü’l-mücâvirîn Mezarlığı’na defnedildi. Erken yaşta ölümü onun zehirlendiği yolunda bazı spekülasyonlara yol açmıştır.
Eserleri
1. Şerhu Makâmâti Bedüızzamân el-Hemedânî. Eserdeki kelimeleri açıklayan tahkik ve ta’lik tarzında bir çalışmadır.
2. Risâletü’t-tevbîd. Muhammed Abduh’un en meşhur eseridir. Beyrut Sultaniye Medresesi’nde okuttuğu il-mü’t-tevhîd dersinin kardeşi Hammûde BekAbduh tarafından tutulan notlarının geliştirilmiş şeklidir. Selef akaidi tarzında yazılan kitap M. Reşîd Rızâ’nın ta’likleriyle basılmış ve birçok dile çevrilmiştir.
3. Ta’lîköt caid BeşâHri’n-Naşîriyye. Ömer b. Şehlân es-Sâvî’nin mantık eseri üzerine yazılmıştır.
4. Takrîru müfti’d-diyâri’l-Mışriyye fî ışlâhi’}-mehâkimi’ş-şer’iyye. Mısır müftülüğü yaptığı sırada şer’î mahkemelerin ıslahı hakkında Adalet Bakanlığı’na verdiği rapor olup Reşîd Rızâ tarafından neşredilmiştir.
5. el-İslâm ve’n-Naşrâniyye mcfa’l-^ilm ve’l-medeniyye. Fransız materyalistlerinden Ernest Renan’ın takipçisi Lübnan asıllı hıristiyan yazar Ferah Antûn’un el-Câmi’a dergisinde yayımlanan, İslâm’da dinî ve siyasî otoritenin aynı şahısta toplanmış olması dolayısıyla farklı görüş ve inançlara müsamaha gösterilmediği iddialarını içeren makalesine cevaptır. 1901 yılında el-Menâr’öa tefrika edilen eser Reşîd Rızâ tarafından kitap haline getirilerek birçok baskısı yapılmiştir.
6. Teîsîru sûreti’l-‘Aşr Abduh’un Cezayir’de verdiği tefsir dersinden oluşan eseri Mehmed Akif (Ersoy) Türkçe’ye tercüme etmiştir.
7. Şerhu Nehci’l-belâğa. Şerif er-Radî’nin eserine düşülen kısa notlardan ibarettir.
8. Tefsîru cü’z’i cAmme. Eserdeki bazı sûreler Sebîlürreşâd’\n muhtelif sayılarında Türkçe’ye çevrilmiştir.
9. Tefsîrü’i-Fâtiha. M. Reşîd Rızâ tarafından bir mukaddime ve bazı ilâvelerle birlikte basılan eseri Abdülkadir Şener ve Mustafa Fayda Türkçe’ye tercüme etmiştir.
10. el-îslâm ve’r-red ‘ala müntekıdîh. Tarihçi Gabriel Hanotaux’nun Ârî ırkın Sâmî ırktan üstünlüğü iddiasından hareketle İslâm ve Hıristiyanlık arasında mukayeseler yapan makalesine reddiyedir. Abduh, Le Journal du Paris gazetesinde çıkan ve Arapça’ya çevrilip e/-Mû°eyyed gazetesinde yayımlanan bu makaleye aynı gazetede bir yazı dizisiyle cevap vermiş, makaleleri daha sonra bir araya getirilip neşredilmiş ayrıca Hanotaux’nun yazılarıyla birlikte el-İslâm dî-nü’l-‘ilm ve’l-medeniyye başlığıyla birçok defa basılmıştır. Eseri Talât Harb l’Europe et islam, adıyla Fransızca’ya Mehmed Akif Hanoto’nun. Hücumuna Karşı Şeyh Muhammed Abduh’un İslâm’ı Müdafaası başlığıyla Türkçe’ye çevirmiştir.
Muhammed Abduh’un bütün eserleriyle dergilerdeki makalelerini Muhammed îmâre el-Amâlü’l-kâmile li’l-İmâm Muhammed cAbduh adıyla, diğer bazı yazılarını ise Ali Şeleş Silsiletü’l-aimâ-li’l-mechûle başlığıyla bir araya getirmiştir Öte yandan Tefsîrü’l-Menâr’m Nisa sûresinin 125. âyete kadar olan kısmı, Reşîd Rızâ’nın Abduh’un derslerinde tuttuğu notlar olup onun görüşlerini ihtiva etmektedir. Ancak Reşîd Rızâ’nın ilâve ve değerlendirmelerini bunlardan ayırmak zordur. Muhammed İmâ-re, bazı ayıklamalar yaparak Abduh’a ait kısmı el-A’mâlü’l-kâmile’nın IV ve V. ciltleri içinde neşretmîştir. Muhammed Abduh, Cemâ!eddîn-i Efgân?nin eî-‘Urvetü’l-vüşkâ adıyla çıkardığı, daha sonra kitap haline gelen derginin yazılarına da katkıda bulunmuş, onun Hakikat-i Me%heb-i Neyçerî risalesini de er-Red tale’d-Dehriyyîn ismiyle Arapça’ya çevirmiştir.
Risaletül-varidat fi sırri’t-tecelliyât ve IJâşiye (Ta’lîkât) calâ Şerhi %kidetn-cAdudiyye adlı eserler Abduh’a nisbet edilerek basılmışsa da bunların Abduh’a mı yoksa Efgânî’ye mi ait olduğu tartışmalıdır. Bu eserler, Abduh’un Efgânî’den aldığı dersler sırasında tuttuğu notlardan hareketle yazdığı ilk dönem çalışmaları olmalıdır.
TDV İslâm Ansiklopedisi