Uhud Savaşı (11 Şevval 3 H./27 Mart 625 M.)
Savaşın Sebebi
Bedir Savaşı‘nda Mekke müşriklerinden 70 kişi ölmüştü. Bunlar arasında Ebû Cehil, Ukbe, Utbe, Şeybe, Ümeyye, Âs b. Hişâm gibi Kureyş’in önde gelen simâları vardı. Bu yüzden Mekkeliler Bedir yenilgisini unutamıyorlar, intikam ateşiyle yanıyorlardı.
Bedir’de, babalarını, kardeşlerini, oğullarını ve diğer yakınlarını kaybedenler. Mekke reisi Ebû Süfyân‘a başvurdular. Darün-Nedve‘de toplanarak, Şam kervanının kazancı ile bir ordu toplayıp Medine’yi basmağa ve Müslümanlardan öç almağa karar verdiler.(1)
Mekke dışındaki müşrik Arap kabîlelerine, şâirler, hatipler gönderdiler. Bunlar, Bedir Gazvesi’nde öldürülenler için, şiirler, mersiyeler söyleyerek halkı heyecâna getirdiler. 50 bin altın olan kervan kazancının yarısı ile Mekke dışındaki müşrik kabilelerden 2000 asker topladılar. Mekke’den katılanlarla, 700’ü zırhlı, 200’ü atlı omak üzere, Ebû Süfyan‘ın komutasında 3000 kişilik mükemmel bir ordu ile Medine üzerine yürüdüler. Orduda ayrıca 300 deve, şarab tulumları, şarkıcı ve rakkase kadınlar vardı. Bunlardan Başka, başta Ebû Süfyân‘ın karısı Hind olmak üzere Kureyş ileri gelenlerinden 14 tane evli kadın da kocaları ile birlikte bulunuyorlardı.
Abbâs’ın Mektubu
Hz. Muhammed‘in Mekke’deki amcası Abbâs, Bedir’de esir düştükten sonra Müslüman olmuş, fakat Müslümanlığını gizlemişti. Bedir’de çok zarar gördüğünü bahâne ederek, bu orduya katılmadı. Özel haberciyle bir mektup göndererek, durumdan Hz. Muhammed’i haberdar etti. Gönderilen keşif kolları da, Kureyş ordusunun Medine’ye yaklaştığını haber verdiler.
Vahiy gelmeyen konularda, karâr vermeden önce Hz. Muhammed ashâbla istişâre ederdi. Muhâcirleri ve ensârı toplayarak:
-Düşmanı Medine dışında mı karşılayalım, yoksa şehir içinde savunma tedbirleri mi alalım? diye istişârede bulundu.
Hz. Muhammed, bir gece önce rüyâsında, kılıcında bir gedik açıldığını,yanında bir sığırın boğazlandığını ve mübârek elini zırhı içinde muhâfaza ettiğini görmüştü. Kılıcında açılan gediği, ehl-i beytinden birinin şehid olması; sığırın boğazlanmasını, ashâbından bazılarının şehit düşmeleri; zırhı da Medine ile tâbir etmiş, bu yüzden Medine dışına çıkılmayarak, şehirde savunma yapılmasını uygun görmüştü.(2) Hz. Ebu Bekir, Sad bin Muaz gibi ashâbın büyükleriyle münâfıkların başı Abdullah bin Übeyy‘de bu görüşteydiler. Fakat ashâbın çoğunluğu, bilhassa Bedir Savaşı‘nda bulunamamış olan genç Müslümanlarla Hz. Hamza:
– Biz böyle bir günü beklemekteydik, düşmanla Medine dışında savaşalım, diye isrâr ettiler.(3) Hz. Muhammed çoğunluğun arzusuna uyarak, birbiri üzerine iki zırh giyip, miğferini başına geçirerek hâne-i saâdetinden çıktı. Medine dışında savaşılmasını isteyenler, Hz. Peygamber’in arzusuna aykırı davranmakla hata ettiklerini anlayarak fikirlerinden caydılar. Fakat Hz. Muhammed:
-“Bir peygamber zırhını giydikten sonra, savaşmadan onu çıkarmaz.”(4) Eğer sabreder, görevinizi tam yaparsanız, Allah’ın yardımıyla zafer bizimdir, dedi.
Kureyş ordusu, Medine’nin 5 km. kadar kuzeyindeki Uhud dağı eteklerinde karargâhını kurmuştu. Hz. Muhammed Abdullah b. Ümmi Mektûm’u Medine’de vekil bırakarak, 1000 kişilik kuvvetle, cuma namazından sonra Medine’den çıktı. O gün Uhud’a kadar ilerlemeyip geceyi “Şeyheyn” denilen yerde geçirdi. Sabahleyin şafakla beraber Uhud’a vardı, savaş için en elverişli yeri seçti.
Yolda Abdullah bin Übeyy, “Muhammed bizim gibi yaşlı ve tecrübelileri dinlemedi, çocukların sözüne uydu. Ben meydan savaşını uygun görmemiştim…” bahânesiyle, kendisine bağlı 300 münâfıkla, ordudan ayrıldı. Böylece Müslümanların sayısı 700’e düştü.
Hz.Muhammed’in Savaş Düzeni
Hz. Muhammed, ordusunun arkasını Uhud Dağı’na vererek Medine’ye karşı saf yaptı. Solundaki Ayneyn tepesi’ne Abdullah bin Cübeyr komutasında 50 okçu yerleştirdi.
-Galip de gelsek mağlup da olsak, benden emir gelmedikçe yerinizden ayılmayacaksınız, Şu vâdiden, düşman atlıları arkamıza dolaşıp bizi kuşatabilirler. Oklarınızla onları buradan geçirmeyin, çünkü at, oku yeyince ilerleyemez, dedi.(5) Müslümanların karşısında savaş durumu alan müşrik ordusu, sayıca Müslümanların 4 katından daha fazlaydı. Üstelik bunlardan 700’ü zırhlı, 200’ü atlıydı. Müslümanların ise 100 zırhı ve sadece 2 atları vardı. Sağ koluna Ukâşe, sol koluna ise Ebû Mesleme memûr edilmişti. Hz. Muhammed ise ortada bulunuyordu.
Ebû Süfyân komutasındaki 3000 kişilik müşrik ordusunun sağ kanadına Halid bin Velid, sol kanadına Ebû Cehil‘in oğlu İkrime, süvârilere Ümeyye oğlu Safvân, okçulara ise Rabîa oğlu Abdullah komuta ediyordu.
Kureyşli kadınlar, Bedir‘de ölenler için mersiyeler okuyorlar, defler çalıp şarkılar söyleyerek askerler arasında dolaşıyorlar, onları savaşa teşvik ediyorlardı.
Savaş, o devrin âdeti üzerine mübâreze ile (meydanda teke tek çarpışma ile) başladı. Kureyş’in bayrağını taşıyan Abdüddâr oğullarından ortaya çıkan 9 kişi birer birer Müslümanlar tarafından öldürüldü.
Hz. Muhammed elindeki kılıcı göstererek:
-Hakkını ödemek şartıyla bu kılıcı kim ister? diye sordu. Ensârdan Ebu Dücane:
-Bunun hakkı nedir, Ya Rasûlallah? diye sordu. Hz. Muhammed:
-Eğilip bükülünceye kadar düşmanla savaşmak, diye cevap verdi.
Ebu Dücane bu şartla aldığı kılıçla düşman üzerine saldırdı, müşrik safları arasına girdi.(6) Hamza, Ali, Sad bin Ebi Vakkas, Ebu Dücane gibi kahramanların hücûmlarıyla savaşın ilk anında 20’den fazla ölü veren Kureyş, bozguna uğramış, sağ ve sol kanat geri çekilmiş, def çalarak Kureyşlileri savaşa teşvik eden kadınlar, feryadlar kopararak yüksek tepelere kaçmışlardı. İman kuvveti karşısında sayı ve malzeme üstünlüğü işe yaramamış, müşrikler kaçmağa başlamışlardı.
Okçuların Yerlerini Terketmesi
Böylece ilk safhada müslümanlar savaşı kazandılar. Fakat kaçan düşmanı sonuna kadar tâkib etmeden, savaş alanına dağılarak, ganimet (düşmandan kalan malları) toplamağa koyuldular. Ellerine geçen fırsatı yeterince değerlendiremediler. Ayneyn tepesinden durumu seyreden okçular da birbirlerine:
-Burada ne bekliyoruz, savaş bitti, zafer kazanıldı, biz de gidip ganimet toplayalım, dediler.(7) Abdullah bin Cübeyr:
-Arkadaşlar, Hz. Muhammed‘in emrini unuttunuz mu? O’ndan emir almadıkca yerimizden ayrılmayacağız… diye ısrâr ettiyse de dinlemediler.(8) Abdullah’ın yanında sadece 8 okçu kaldı.
Düşmanın sağ kanat komutanı Halid b. Velid, Hz. Muhammed’in okçularla koruduğu Ayneyn vâdîsinden geçerken Müslümanları arkadan kuşatmayı denemiş, okçular bu geçidi bekledikleri için başaramamıştı. Okçuların buradan ayrıldığını görünce, emrindeki süvârilerle hücûma geçti. Abdullah bin Cübeyr ile 8 sâdık arkadaşını şehit edip, ganimet toplamakla meşgul Müslüman ordusunu arkadan çevirdi. Müşrikler, geri dönüp yeniden hücûma geçtiler. Tepelere çekilen kadınlar da def çalarak aşağıya indiler. Müslümanlar, önden ve arkadan iki hücûmun arasında şaşırıp kaldılar. Savaşı kazanmışken kaybetmeğe başladılar. Birbirlerinden ayrılmış ve dağılmış bir durumda oldukları için, canlarını kurtarma sevdâsına düştüler. (9)
Hz. Hamza’nın Şehid Düşmesi
Bedir Savaşı‘nda babası Utbe, kardeşi Velîd ve amcası Şeybe’yi kaybetmiş olan Ebû Süfyân‘ın karısı Hind, babasını öldüren Hamza‘dan öç almak istiyordu. Hamza’nın karşısında kimse duramadığı için, Cübeyr b. Mut’im’in kölesi ve iyi bir nişancı (atıcı) olan Habeşli Vahşi‘ye Hamza’yı öldürdüğü takdirde, büyük menfaatler vâdetmiş, efendisi Cübeyr de âzâd etmeğe söz vermişti.
Vahşi, Hamza’nın karşısına çıkmaya cesâret edemedi. Bir taşın arkasına gizlenip, Hamza’nın önünden geçmesini bekledi. Hamza ise savaş alanında durmadan sağa sola koşuyor, elinde kılıç önüne gelen müşrikleri tepeliyordu. O gün tam 8 müşrik öldürmüştü. Bunlardan Abdu’l-Uzza oğlu-Sibah’ı öldürdüğü sırada, Vahşi’nin tam önünde bulunuyordu. Vahşi fırsatı kaçırmadı. Habeşlilerin çok iyi kullandığı harbesini (kısa mızrağını) gizlendiği yerden fırlattı; kahraman Hamza’yı kasığından vurarak şehit etti.(10) Hamza’nın ölümünü duyan Hind, koşarak geldi. Karnını yarıp, ciğerini çıkararak dişledi, fakat yutamadı. Vahşi’yi mükâfatlandırdı ve kölelikten kurtardı.
Savaşın en şiddetli anında Hz. Hamza’nın şehid düşmesi, Müslümanlar için büyük kayıp oldu. Esâsen, ansızın önden ve arkadan uğradıkları hücûm sebebiyle ne yapacaklarını şaşırmışlar, bir çok şehid vererek, şuraya buraya dağılmışlardı. Bir ara, Hz. Muhammed‘in etrafında sâdece, ikisi muhâcirlerden, yedisi ensârdan olmak üzere 9 kişi kalmış, bunlar da birer birer şehid düşmüşlerdi.(11)
Hz. Muhammed’in Öldüğü Şâyiası
İbni Kamie el-Leysi adlı bir müşrik, Hz. Muhammed‘e benzeterek, İslâm ordusunun sancaktarı Mus’ab b. Umeyr’i şehit etmiş ve Muhammed’i öldürdüm, diye ilân etmişti.(12) Bu şâyia üzerine İslâm ordusunda panik başladı. Hz. Muhammed:
-Ey Allah’ın kulları, bana geliniz,etrafımda toplanınız, diye sesleniyor, fakat kimse O’nu duymuyordu.
Müslümanlar birbirinden habersiz üç fırka olmuşlardı.
1) Hz. Muhammed şehid olduysa, Allah bâkidir. O’nun yolunda biz de şehid oluruz, diyerek savaşa devâm edenler. Enes b. Nadr (Enes b. Mâlik’in amcası) bunlardandı.Yetmişten fazla yara aldıktan sonra şehid düşmüştür.
2) Hz. Muhammed’in etrâfını çevirip, vücûdlarıyla O’na siper olan, O’nu düşman saldırısına karşı koruyanlar. Bunlar “14” kişi kadardı. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Abdurrahman b. Avf, Talha, Zübeyr, Sad bin Ebi Vakkas, Ebu Dücane bunlardandır.
3) Hz. Muhammed şehid olduktan sonra, burada durmanın manası yok, diyerek, savaş alanından ayrılanlar.(13) Bunlardan bir kısmı dağlara çekilmişler, bazıları ise Medine’ye dönmüşlerdi.
Müslümanların bu dağınık durumlarından yararlanan müşrikler, Rasûlullah’ın yanına kadar sokuldular. Atılan bir taşla Hz. Peygamber’in dudağı yarıldı, dişi kırıldı ve İbni Kamie’nin kılıç darbesiyle yere yıkıldı. Zırhından kopan iki halka yanağına battığından yüzünden de yaralandı.(14)
Ashâb-ı kirâm, savaş alanında Hz. Muhammed’i bir türlü bulamıyordu. Halbuki, Hz.Muhammed bulunduğu yerden hiç ayrılmamıştı. Nihâyet Ka’b b. Mâlik, Hz. Muhammed’i gördü ve:
-Ey mü’minler, Rasûlullah burada, diye haykırdı. Ka’b’ın sesini duyan Müslümanlar, hemen Hz. Muhammed’in etrâfında toplanarak, müşriklerin saldırılarını durdurdular.(15)
Ebû Süfyân’la Hz.Ömer Diyaloğu
Müşriklerin saldırıları yavaşlayınca, Hz. Peygamber etrâfında toplanmış olan Müslümanlarla Uhud Dağı tepelerinden birine çekildi. Müslümanların bir tepede toplandığını gören Ebû Süfyân da, onların karşısında başka bir tepeyi işgal etti. Ebû Süfyân, Hz. Muhammed‘in sağ olup olmadığını kesinlike öğrenemediğinden merak içindeydi. Bu sebeple yüksek sesle üç defa:
-İçinizde Muhammed var mı? Ebu Bekir varmı? Ömer var mı? diye seslendi. Hz. Muhammed cevap verilmemesini emretmişti. Kimseden ses çıkmayınca, müşriklere dönerek:
-“Görüyorsunuz, hepsi de ölmüş. Artık iş bitmiştir, diye söylendi. Hz. Ömer dayanamadı.
-“Yalan söylüyorsun ey Allah düşmanı, sorduklarının hepsi sağ, hepside burada, diye cevap verdi. Ebû Süfyân:
-Savaşta üstünlük nöbetledir, bugün biz Bedir’in öcünü aldık, üstünlük bizde… diye gururlandı. Ömer:
-Bizden ölenler Cennet’de, sizinkiler ise Cehennem’de diye cevâp verdi.
-Ya Ömer, Allah aşkına gerçeği söyle. Biz Muhammed’i öldürdük mü?
-Rasûlullah sağ ve senin bu sözlerini de işitiyor.
-Ya Ömer, ben senin sözlerine İbni Kamie’nin sözünden daha çok inanırım. Ölülerinize yapılan fenâlıkları ben emretmedim(16), fakat çirkin de görmedim. Gelecek yıl Bedir’de buluşalım, dedi. Hz. Ömer de:
-“İnşallah, diye cevap verdi.(17) Hz. Ömer’le Ebû Süfyân arasında yapılan bu konuşmadan sonra, müşrikler Uhud’dan ayrıldılar. Onlar, Hz. Muhammed’i öldürmek, Medine’yi basıp müslümanları imhâ etmek, müslümanlığı ortadan kaldırmak için Mekke’den gelmişlerdi. Fakat Allah kalblerine korku saldı. Üstünlük kendilerinde olduğu ve Hz. Muhammed’in de sağ bulunduğunu öğrendikleri halde, savaşa devam etmeğe cesâret edemediler. Tek bir esir bile alamadan, geri döndüler.
Uhud Savaşı’ndan Üç Safha
İlk safhada Müslümanlar üstün geldiler, 20’den çok düşman öldürerek, müşrikleri bozguna uğrattılar.
İkinci safhada, kaçan müşrikleri kovalamayı bırakıp, kesin sonuç almadan ganimet toplamaya koyulmaları ve Rasûlullah’ın yerlerinden ayrılmamalarını emrettiği okçu birliğinin görevlerini terketmeleri yüzünden, Müslümanlar 70 şehit vererek mağlup duruma düştüler.
Üçüncü safhada ise, dağılmış olan Müslümanlar, Rasûlullah’in etrâfında toplanıp, karşı hücûma geçerek, düşman hücûmunu durdurdular.
Müşriklerin Uhud’dan ayrılmasından sonra Rasûlullah şehitleri yıkanmadan, kanlı elbiseleriyle, ikişer üçer defnettirdi.(18) Cenâze namazlarını ise, bu târihten 8 sene sonra kıldı.(19)
Kaynaklar
(1) İbnü’l-Esîr, 2/148-149
(2) İbn Hişâm, 3/66-67; İbnü’l-Esîr, 2/150; Zâdü’l-Meâd, 2/232
(3) İbn Hişâm, 3/67
(4) Zâdü’l-Meâd, 2/231; İbnü’l-Esîr, a.g.e., 2/150
(5) Bkz. el.Buhârî, 4/26 ve 5/29; Tecrid Tercemesi, 8/457 (Hadis No: 1269); İbnü’l-Esîr, a.g.e., 2/152
(6) Riyâzü’s-Salihin Tercemesi, 1/128, (Hadis No: 91); İbnü’l-Esîr, 2/152
(7) Bkz. Âl-i İmrân Sûresi, 152
(8) el-Buhârî, 4/26-27 ve 5/29-30; Tecrid Tercemesi, 8/457-460 (Hadis No: 1269)
(9) İbnü’l-Esîr, a.g.e., 2/154
(10) el-Buhârî, 5/36,37; Tecrid Tercemesi, 10/216-221 (Hadis No: 1585); İbn Hişâm, 3/75
(11) Müslim, 3/1415, (Hadis No: 1789)
(12) İbnü’l-Esîr, a.g.e., 2/155; İbn Hişâm, 3/77
(13) “Muhammed ancak bir peygamberdir. O’ndan önce de bir çok peygamberler gelip geçti. Şâyet o ölseydi veya öldürülseydi, siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi dönecektiniz?…” (Âl-i İmran Sûresi, 144)
(14) el-Buhârî, 5/35; Müslim, 3/ 1416 (Hadis No: 1790); İbn Hişâm, 3/84; İbnü’l-Esîr, a.g.e., 2/154; Zâdü’l-Meâd, 2/234
(15) İbnü’l-Esîr, 2/157; İbn Hîşâm, 3/88; Zâdü’l-Meâd, 2/235
(16) Kureyşli kadınlar savaş alanının tenhalığından yararlanarak, Bedir’de öldürülen yakınlarının öçlerini almak için şehitlerin kulak ve burunlarını kesmişler, karınlarını yararak ciğerlerini çıkarmışlardı.
(17) Bkz. el-Buhârî, 4/26 ve 5/30; Tecrid Tercemesi, 8/457 (Hadis No: 1269) Zâdü’l-Meâd, 2/236-238
(18) İbnü’l-Esîr, a.g.e., 2/162; Zâdü’l-Meâd, 2/246
(19) el-Buhârî, 2/94; Tecrid Tercemesi, 4/655 (Hadis No: 661)