Âdiyât Sûresi
Âdiyât Sûresi, Kur’ân’ın yüzüncü sûresi. On bir âyettir. Mekke’de vahy oldu. Medîne’de vahy olduğunuda söyleyenlerde vardır.
“Andolsun (Allah yolunda savaş için sür’atle) koşan atlara” meâlindeki birinci âyette koşan atlar mânâsına olan “âdiyât” kelimesi sûreye isim olmuştur. Sûre, Hz.Muhammed’in harbe gönderdiği bir süvârî kuvvetinin gecikip, münâfıkların (kalbleri ile inanmadıkları hâlde ağızları ile inandık diyenlerin), onların öldürüldükleri haberini yayması üzerine, hayatta olduklarını hattâ zafer ve ganîmet (mallar) kazandıklarını müjdelemek üzere vahy edilmiştir. Sûrede ayrıca, insanların nankörlüğünden, mala, servete düşkünlüklerinden, öldükten sonra başlarına gelecek acıklı hallerden bahsedilmekte, Allah’ın insanın her hâlinden haberdâr olduğu hatırlatılmaktadır. ( İbn-i Abbâs, Taberî)
Âdiyât sûresi meali
1.- Andolsun o harıl harıl koşular koşanlara,
2.- (Tırnaklarıyla yerden) ateş çıkaranlara,
3.- Sabahleyin baskın basanlara,
4.- Tozu dumana karıştıranlara,
5.- Derken bir topluluğun ortasına dalanlara yemin ederim ki,
6.- Şüphesiz insan, Rabbine karşı çok nankördür.
7.- Ve kendisi de buna şahittir.
8.- Gerçekten o dünya malını çok sevdiği için katıdır.
9.- Bilmiyor mu ki, kabirdekiler deşildiği zaman,
10.- Ve sinelerin içindekiler derlenecek.
11.- O gün Rableri onların bütün yaptıklarından haberdardır