Mevlid-Mevlit Nedir Ne Demektir Anlamı

Mevlid (Ar. i. ç. Mevâlid)

Mevlid kelimesi gerek Türkçe’de ve gerekse Arabça’da çeşitli manâlar ifâde etmektedir:

1) Arabça’da zaman ismi olarak bir kimsenin doğduğu zamana Mevlid denmektedir. Peygamberimizin dindeki yeri ve önemi bakımından kelime O’nun doğduğu zamana (Rebiu’l-evvel ayının 12. gecesi) işâret olmak üzere ism-i has olarak kullanılmaktadır.

2) Mekân, yer ismi olarak da kullanılmaktadır. Mevlidü’n-Nebî karşılığı olarak, Peygamberimizin doğduğu yer manâsına gelmektedir.

Peygamberimizin Mekke’de doğduğu ev (Mevlid) vefatından sonra mescid haline getirilmiş ve daha sonra ise bir ziyaret mahalli olarak hacılar tarafından ziyaret edilegelmiştir.

3) Herhangi birinin bilhassa Peygamberimizin doğumu.

4) Bir kimsenin doğumu münâsebetiyle yapılan merasim. Peygamberimizin dünyaya gelişi bir kurtuluş ve müjde olduğundan doğumu da bir bayram telâkki edilmekte ve bu münasebetle de tes’îd olunmaktadır.

5) Peygamberimiz’in doğumunu ve o andaki hadiseleri anlatan menkıbe.

Mevlid kelimesi Türkçe’de daha çok Mevlüd şeklinde telaffuz, edilmektedir. Mevlüd. kelimesi, aslında (Arabça’da) doğmuş, doğan, çocuk manâlarına geldiğinden lıalk tarafından yanlış kullanılmaktadır.

Mevlid kelimesi daha sonraki zamanlarda Peygamberimizin doğumu münâsebetiyle yapılan merâsimler için kullanılır olmuştur (bk. Mevlid Alayı).

Mûsiki

Süleyman Çelebi Mevlid’i kaynakların bildirdiğine göre 15. asırda bestelenmiştir. Muhtelif gün ve gecelerde okutulan Mevlidler bu bestelenmiş güftelerdir. Çeşitli bestekârlar tarafından bestelenen Mevlid’i okuma işi de ayrı bir sanat olarak gelişmiştir.

Edebiyat

Peygamberimizin doğumunu, kısaca hayatını, mucizelerini anlatan ekseriyetle manzum eserler. Türkçe Mevlid metinleri manzum olup, mesnevî tarzındadır. Türkçe ve Arabça dışında Farsça, Arnavutça, Kürtçe, Cava dilinde, Boşnakça, Rumca ve Çerkesçe mevlidler de telif edilmiştir.

İslâmiyet’in yayıldığı çeşitli memleketlerde Peygamberimizin doğum gününde yani Mevlid kandili gecesinde Mevlid okutturma veya okuma âdeti yayılmıştır. Memleketimizde de teâmül bulan bu durum, zamanla sadece Peygamberimizin doğum günü için değil, çeşitli sebeb ve vesîlelerle de kendini göstermiş ve Mevlid okuma işi daha da yayılmıştır. Bu cümleden olmak üzere dinî törenlerede kandil gecelerinde, zikir ve âyinlerde, çocuk doğumunda, ölüm yıldönümlerinde ve adak olarak Meviid okutulmaktadır.

Türk Edebiyatı’nda Süleyman Çelebi’nin haklı olarak bu mevzuda şöhret bulmasından ve yazdığı Mevlid‘in hemen herkes tarafından beğenilip okutulmasından dolayı bu nevi, birçok şâir tarafından da işlenmiştir. Süleyman Çelebi ile birlikte edebiyatımızda 63 adet şâir Mevlid nazmetmiştir. Bunlar içinde en meşhurları; Süleyman Çelebi (yazılışı: H.812), Hamdullah Hamdi (yazılışı: H.900) ve Şemseddin Sivâsî (yazılışı: H.988)’nin mevlidleridir.

Süleyman Çelebi Mevlid’ini nazm ederken şu kaynaklardan istifade etmiştir: Aşık Paşa’nın Garibnâme‘si, Darîr’in Siyerü’n-Nebi‘si, Ebu’l-Hasan Bekri’nin Siyer‘i ve Muhyiddin Arabi’nin Füsûs‘u.

Süleyman Çelebi’nin bizzat kendisinin “Vesîletü’n-necât” ismini verdiği Mevlid‘i 16. kısım olup 770 beyit civarındadır. Sehl-i mümtenî tarzında yazılan bu eser kendisinden sonra çok tutulmuş ve çok okunmuştur. Tevhid ile başlayan eserde Peygamberimiz’in doğumu, çocukluğu, süt annesi, peygamberliği, Mirâcı, mucizeleri ve vefatı anlatılmaktadır. Bu bakımdan eser, küçük çapta manzum bir siyer mahiyetindedir. Süleyman Çelebi Mevlid’i kendisinden sonraki mevlidlere gerek motif, gerek üslub ve gerekse mevzu itibariyle çok tesir etmiştir.

Edebiyatımızda çok kullanılır bir nevi olması itibariyle önem kazanmış olan mevlidler içinde, Süleyman Çelebi’ninki en çok duyulan ve bilinenidir. Bir fikir vermesi bakımından daha çok orta ve güney bölgelerimizde yaygın olan Şemseddin Sivâsi (Şemsî) Mevlidinin giriş kısmından bir bölüm aşağıya alınmıştır.

Ey Hüdâvendi tüvânâ pâdişâh
Yerde gökde senden özge yok ilâh

Yoğiken eşyayı icâd eyledin
“Kün” dedin virânı âbâd eyledin

Sakf-ı merfuû yarattın bî-sütun
Döşedin altına arzı fevk-ı nun

Zır ü bâlâ çün bezendi bî-kusur
Birisine dön dedin birine dur

Döndü gök emrinle tuttu yer karâr
Pes hüveydâ oldu leylile nehâr

Daha yeni Daha eski