Mevzu Hadîs
Hadîs diye uydurulmuş söz; Yalancıların uydurduğu ve hadis diye düzüp koşarak Hz. Muhammed’e isnad ettikleri haber.
Bizzat Hz. Peygamber, “Her kim kasden bir yalan uydurup (hadis diye) bana isnad ederse Cehennem’deki yerine hazırlansın!” buyurduğu halde, bazı kimseler yine de çeşitli sebeblerle hadîs uydurmaktan geri durmamışlardır (bk. Hadîs uydurma).
Hadîs âlimleri uydurma hadîsleri sahihlerinden ayırmak ve ayıklamak için daha ilk zamanlardan itibaren çok titiz ve ilmî tedbirler almışlardır. Hadîs âlimlerince tesbit edilen ve hadîs diye nakledilen bir sözün mevzu (uydurma) olduğunu gösteren ölçüerden birkaçı şunlardır:
- Râvîlerden (hadîs nakledenlerden) biri veya birkaçının rivayetine güvenilemeyecek derece zannî ve akli veya dinî ve ahlâki bakımdan kusurlu olduğunun tesbit edilmesi (bk. Cerh ve Ta’dîl).
- Rivâyet edilen sözün taşıdığı manânın akl-ı selîme ve insan idrakine aykırı olması (Ancak mu’cizeye dair hadîslerde akli izah aranmaz (bk. Mucize).
- Rivâyet edilen hadîsin manâ bakımından düşüklüğü,
- Kur’ân’a, mütevâtir Sünnete ve Ümmetin icmâına kesin bir surette aykırı olması,
- Râvînin sapık bir mezhebe mensub olması ve sözün de bu mezhebi destekler mahiyette olması,
- Sözün, sağlam tarihî bilgilere aykırı olması,
- Sözün, olağanüstü bir yolla Peygamberden alındığının iddia edilmesi
Bu ve benzeri tedbir ve ölçülerle, hadîs diye rivayet edilen bütün sözleri kritiğe tâbi tutan hadîs uzmanları, insanüstü denebilecek ve başka milletlerde benzeri görülmemiş ilmi gayretler göstererek mevzu hadîsleri tesbit etmişler, bunlara dair kıymetli eserler telif etmişler, hatta sadece uydurma hadîsleri gösteren kitaplar yazmışlar; böylece, İslâm’ın Kur’ân’dan sonra ikinci temel kaynağını teşkil eden Sünnet’i şaibeden kurtararak, müslümanların dinî, içtimaî ve ahlâkî hayatında emniyetle yerini almasını sağlamışlardır.