Mîkât (Ar.i.)
Lugatta bir iş için tayin edilen yer ve zaman demektir.
Hz. Mûsâ’nın Cenâb-ı Allah ile buluşmasından, Hz. Mûsâ tarafından Firavun ve onun sihirbazlarına verilen randevudan ve Kıyamet gününün bütün insanlık için buluşma zamanı oluşundan sözedilirken Kur’ân-ı Kerim’de bu kelime yedi defa kullanılmıştır. Fıkıh terimi olarak “mîkât”, hac için Mekke dışından gelenlerin ihrama girmelerine mahsus mevki demektir. Çoğulu “mevâkît”tir, Bu beş mevkiin isimleri şunlardır: Zülhuleyfe, Zât-i ırk, Cuhfe, Karn ve Yelemlem. Hac için gelen kimse, bu mevkilere ulaşmadan önce de ihrama girebilir. Fakat bu mevkilerden itibaren ihramlı olmak vaciptir. Bir hac yolcusu, mîkâtı ihramsız geçerse, haccın kaçırılması korkusu olmadıkça mîkâte dönmelidir. Buna göre, henüz haccın menâsikini ifaya başlamadan mîkâte döner, telbiyede bulunup ihrama girerse, kendisine bir ceza gerekmez. Lâkin haccın menâsikinden birine başladıktan sonra ihrama döner veya mîkâte dönmeden ihrama niyet ederse, ceza olarak “dem” gerekir. Dem, bir koyun kurban etmek demektir.