Sâlik (ar.s.)
Sülûk eden, yol tutup giden anlamınadır. Mutasavvife dilinde sâlik bir tarikata intisab edip hal ile mertebe mertebe yükselip vuslata giden kimse manâsına gelir. Sâlik mertebeleri katederken kendisini tamamen şeyhine teslim ettiği için bir derece şüphelere düşmekten emindir.
Tarikat yolunda dört derece (mertebe) vardır. Bunlardan birinci derecedekine Tâlib, ikinci derecedekine Mûrîd üçüncü derecedekine Sâlik ve dördüncü derecede bulunana Vasıl denir. Mürid seyr ve sülûke başladı mı artık ona sâlik denir. Sâlik önce niyyet eder, sonra tevbe ve sonra cehd eder. Sâlikin uyması gereken âdab pek çoktur. Bunlar, İsmail Çetin’in Edeble Varış Lütûfla Dönüş eserinde (özetle) şöyle sıralanır : “Sâlik şeyhinin meclisinden ayrıldığı vakit lüzumlu olan edep pek çoktur. Edemez ise terakkisi olmaz. Bilhassa insî ve cinnî şeytanlar, tevbeden sonra müride (sâlike) musallat olurlar:” Bu sebeble sâlik, bunlardan emin olması için şunlara uymalıdır.
- Her halükârda, Allah’ın gözetimi ve murakabesi altında olduğunu asla unutmamak. Kendisinden sâdır olabilmek.
- Günâh işlemeye cesaretli olanların (fâsıkların) yanında bulunmamak, Çünkü fâsıkın fıskı, kalbin huzurunu bozar.
- Bekar sâlik, nefsini evlenmekle değil, oruç tutmakla terbiye etmelidir. Evli olan sâlik, zikir sırasında kendisine hususî bir yer ayırmalıdır.
- Sâlik fazla maldan sakınmalıdır. Çünkü malın fazlalığı kendisiyle uğraşmakla kalbin huzuruna halel verir.
- Dünya ve âhiret menfaatleri arasında birini tercih etmek zorunda kaldığında sâlik âhiret menfaatini tercih etmelidir.
- Daima abdestli bulunmayı âdet edinmelidir.
- Başkalarının malından, izzet ve şerefinden kalbini uzak tutmalıdır.
- Az konuşmalı, az yemeli, az uyumalıdır. Bilhassa seher vakti uyanık bulunmalıdır.
- Kendisini devamlı muhasebede tutmalıdır. Her boş geçen saatin kendi zararına geçeceğini asla unutmamalıdır (s.116-118).
Bunlara uyan sâlik, şeyhinin de yardımıyla seyr u sülûk’un dördüncü ve son mertebesi olan vuslata erer, vâsıl-ı ilâllah olur.
Sâlik bunlara uydukça Allah onun kalbini açar. Vird ile varidat elde eder. İlim ona “ayn” olur. O zaman zevk ve cezbe onun için gaye değil terakki için müşevvik olur. En son Ârif-i billâh olur.