Otistik spektrum bozukluğu
Bu maddede yazılanlar hekim uyarısı ya da önerisi değildir. |
Otistik spektrum bozukluğu (OSB), yaygın sosyal etkileşim ve iletişim anomalileri ile şiddetli derecede sınırlı ilgi ve aşırı yineleyici davranış olarak görülen bir psikolojik durum spektrumudur.
OSB’nin üç ana türü otizm, Asperger sendromu ve YGB-BTA’dır. Otizm, otistik spektrum bozukluklarının çekirdeğini oluşturur. Belirtiler ve olası nedenler açısında otizme en yakın olan Asperger sendromudur. Başka türlü adlandırılmayan yaygın gelişimsel bozukluk (YGB-BTA), ölçütler daha özel bir sendrom tanısı koymaya yeterli olmadığında konulan tanıdır. Bazı kaynaklar otizm ile çeşitli belirtileri paylaşan ama ilgisiz nedenleri olan Rett sendromu ve çocukluğun dezintegratif bozukluğunu da OSB arasına katar. Otizmin aksine Asperger sendromunda dil becerileri gelişiminde belirli bir gecikme görülmez.
Otizmin terminolojisi şaşırtıcı olabilir, otizm, Asperger sendromu ve YGB-BTA , OSB yerine bazen otistik bozukluklar olarak adlandırılabilir, otizmin kendisi de otistik bozukluk, çocukluk otizmi, ya da infantil otizmi olarak da adlandırılabilir. OSB, göz temasından kaçınmak gibi otistiğe benzer kişisel özelliklere sahip olan ama OSB’si olduğu kesin olmayan geniş otizm fenotipinin bir alt kümesidir.
Bir araştırma otizmin prevalansını 1.000 kişiye 1,3, OSB’nin prevalansını ise 1.000 kişiye 6,0-6,5 olarak tahmin etmiştir; OSB’nin en yaygın türü YGB-BTA’dır, Asperger sendromu yaklaşık 1.000 kişiye 0,3 olarak tahmin edilmiştir. Atipik OSB türleri olan Rett sendromu ve çocukluğun dezintegratif bozukluğu ise çok daha ender görülür.
Otistik özellikler
Bazı davranışlar otizm spektrumunu tanımlar. Otistik özelliklerin türü, şiddeti ya da sayısı bireyin otizminin şiddetini belirler. Bu otistik özellikler, bilim, matematik, mühendislik ve bilgisayar programcılığı gibi bazı disiplinler için yararlı olabilir. Bazı otistik bireylerin ezber alışkanlığı bu dallarda temel konuları öğrenmelerine yardımcı olabilir ancak yüksek işlevli otistiklerin tekrar eden modelleri kolaylıkla tanımlayıp bunları bildiklerinin dışında yeni durumlara kolaylıkla uygulayabilmeleri sayesinde sözkonusu dallarda istisnai derecede yetenekli oldukları görülebilir. Bu bilgin becerilerinin otistik bozuklukların çoğunda olduğu yanılgısı yaygındır ancak bunlar otistik bireylerin çok küçük bir kısmında ortaya çıkmaktadır, tahminler %0,5 ile %10 arasında olduğudur.
2007’de yapılan bir araştırmada, popüler görüşün aksine, otizm spektrumunda olanların yüz ifadelerini okuyabildiği, sosyal durumlar hakkında fikir yürütebildikleri ve stereotipleri anladıkları ortaya çıkarılmıştır. On ile on dört yaşlarında on sekiz çocuk, dinamik ve statik yüz ifadelerinin çeşitli ruhsal durumlara karşılık geldiğini belirtebilmiştir ama nörotipik akranları kadar başarılı olamamışlardır. Otistik çocuklar yüz ifadelerini tanımlamada ağız ve gözler bir bilgi verdiğinde, bunlar hareketsiz olduğundan daha başarılıdır. İkinci bir deneyde ise on bir ile on beş yaşında çocuklar, yalnızca göz ifadesi ya da yüz ifadesini tanımlamada nörotipik akranları kadar başarılı olmuşlardır.
Otistik çocuklar genellikle akranlarıyla sosyal ilişkiler kurmaya isteklidir ve sosyal beceriler eğitimiyle bunda başarılı olabilmektedirler. Otistiklere toplumun nasıl davrandığı sanal gerçeklik simülasyonları yardımıyla toplumun karmaşık kuralları gösterilerek öğretilebilir. Otizm spektrumunda olanlar yine de toplumda bulunan sosyal rolleri ve stereotipleri anlayabilir, bir çoğu neden kötü bir mahallede evin kapısının kilitlenmesi gerektiğini ya da bir dükkânda kasiyerin ne yaptığını anlayabilir.
Tanı ölçütleri ve teknikleri
1990’ların sonunda otizm spektrum bozukluklarının prevalansının artmasıyla bu konuda yapılan araştırmalar da hızla artış gösterdi, başlangıçta tıp çevreleri bu artışı tanı taramalarının gelişmesine ve otizm tanımının değişmesine bağlamıştır. Otizm ve otistik spektrum bozukları için güncellenmiş tanı ölçütlerini içeren Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Sınıflandırması’nın dördüncü gözden geçirilmiş basımı (DSM-IV), 1994’te yayımlandı. Aralarında Amerikan Pediyatristler Birliğinin de bulunduğu profesyonel tıp birlikleri, otizmin görünen prevalansının artmasında bu gözden geçirmenin önemli bir faktör olduğunu belirtmektedir ve Mayo Clinic araştırmacılarının 2005’de yaptığı bir araştırmada otistik spektrum bozukluğu tanılarının DSM ölçütlerinin değişmesinden ve özel eğitim programlarının fonlarının artmasından sonra artış gösterdiği bulunmuştur.
Ebeveynler ve pediyatristlerin otizm spektrum bozukluğu üzerine bilinçliliklerinin artması sonucunda, daha önce başka bozukluk tanısı konmuş çocuklarda otizm tanısının konmasında artış olduğu da bulunmuştur. Yanlış tanı konmasının nedenleri otistik çocukların bakımı için hükümet fonlarının artışı ama benzer düzeyde eksikliği ve ihtiyacı olan çocuklara aynı fonların sağlanmaması olabilir. Eğer bu şekilde bir artış varsa, geçmişte öğrenme eksikliği ya da psikiyatrik bozukluk tanısı konabilecek olan, ya da hiç bir tanı belirlenemeyecek olan çocuklara otistik spektrum bozukluğu tanısı konmuş olabilir.
Yale Üniversitesinden Dr. Fred Volkmar, otizm için daha iyi hizmet verilmesinin “tanı değişikliği”ne yol açmış olabileceğini söylemektedir.
Otizmin ana semptomlarını tedavi etmek için birçok terapi ortaya çıkmıştır. Simpson, otizm spektrum bozukluğu olanlar için bilimsel destekli dört tedavi şeklini tanımlamıştır. Bunlar uygulamalı davranış analizi, ayrık deneme eğitimi, eksenel tepki terapisi ve Strain & Hoyson’un “Öğrenme Deneyimleri: Okulöncesi çocuklar ve ebeveynleri için alternatif bir program”dır.