Sünnet’in Tedvin ve Tasnifi
Gerek Kur’ân-ı Kerîmin muhtelif ayetleri, gerekse Hz.Peygamber’in bizzat kendisi Sünnet’in, iman, ibadet ıhlâk ve hukuk bakımından müslümanların hayatındaki önemini ısrarla fade etmiş olup, bu durum, Sünnet’in tesbit ve muhafazasını gerekli kılmıştı.
Peygamber’in sağlığında Kur’ân âyetleri, günü gününe yazılmakla beraber, Sünnetin yazı ile tespiti, yine Peygamber’in bilgisi ve iradesi dahilinde geciktiriliyordu. Şüphesiz, büyük bir iştiyak ve ferâgatla Resûlullah’ın bütün hayatını izleyen Sahâbe, onun Sünnetini (söz, fiil ve tasviplerini) hâfızalarına nakşediyorlardı. Bunun yanında Peygamber’den Sünnetin yakılmasına izin vermesini ricâ edenler var idiyse de, o, —bir kaç istisnâ dışında— ilk zamanlarda buna izin vermemiş ve —yaygın kanaata göre— Sünnet’in Kur’ân âyetleri ile karıştırabileceği veya Kur’ân âyetlerine gösterilen alâkanın bölünebileceği kaygısıyla Sünnetin yazılmasını uygun bulmamıştır. Ancak, Kur’ân âyetlerinin çoğunun nâzil olması, bunların -yazılması yanında- birçok hafızlar tarafından ezberlenmesi gibi olumlu gelişmelerle yukarıdaki endişeler zâil olduktan sonradır ki, Peygamber Sünnetin yazılmasına izin vermiş ve daha kendisi hayatta iken, sayısı 50’ye ulaşan Sahâbi, Hadîs tarihinde umumiyetle “Sahife” adı verilen hadis risâleleri yazmışlardır. Bununla beraber Sünnetin tedvîni konusundaki geniş çaplı çalışmalar yaygın ve programlı bir şekilde Emevî halifesi Ömer b. Abdul-Azîz (719)’in tâlimâtı ile başlatılmıştır. Muhtelif İslâm merkezlerine gönderilen bu tâiimât gereğince hadîs tedvinine girişenlerin ilki, Muhammed b. Müslim b. Şihâb ez-Zührî (ölm.742)’dir. Böylece, büyük bir ciddiyet ve titizlikle yürütülen tedvîn faaliyeti sonunda, yukarıda işaret edilen “Sahîfe’lerle birlikte, hâfızalardaki hadîslerin derlenmesinden meydana getirilen hadîs mecmuaları meydana geldi.
Tedvin faaliyeti ile, herhangi bir tasnife tabi tutulmaksızın toplanan veya sadece beili bir konuyu ihtiva eden mecmualardan alınan hadîsler birden fazla konulan ihtiva eden ve bablara, fasıllara… ayrılan kitaplara aktarıldı. Hadîsçilerin “Tasnif” dedikleri bu çalışmalar hakkında oldukça geniş ve güvenilir bilgiler vardır. Mekke, Medine, Basra, Kufe, Yemen, Şam, Rey ve Horasan gibi birçok iiim merkezlerinde ilim adamları tasnif faaliyetine katılmıştı. Bunlardan İmam Mâlik’in Muvatta’ı ile Ma’mer b. Râşid’in Câmi’i zamanımıza kadar gelebilmiştir. Tasnif devrinde meydana getirilen eserlerin, tedvîn devrindekilere göre belli başlı iki mühim özelliği vardır:
- Bir kitapta bir konu değil; itikad, ibâdet ve ahkâm gibi birçok konular yer alır.
- Peygamber’in Sünneti yanında, Sahâbe ve Tâbiîlerden gelen haberlere de yer verilir.
Peygamberin Sünneti üzerindeki tasnif devrinin bu çalışmaları, H.3. asırda altın çağma ulaşan hadîs tasnifine zemin ve malzeme hazırlamış, bu sayede Kütüb-i Sitte’nin de dâhil olduğu büyük Câmî’ ve Müsned’ler meydana getirilmiştir (bk.Kütüb-i Sitte, Buhârî, Müslim…).
Bugün elimizde bulunan ve Peygamber’in Sünneti konusunda belli başlı kaynaklarımız olan H.3. asır çalışmaları, Peygamberin Sünneti’ni ölümsüzleştirmeleri yanında, devrin müslümanlarınm Peygamber’e bağlılıklarını, ilim adamlarının Resûlullah’a ait olan ile olmayanı birbirinden ayırmak hususunda gösterdikleri hassasiyeti ve onların bu uğurdaki sabır ve fedâkârlıklarını göstermesi bakımından da son derece önemlidir.
H.3. asırdan sonra hadîs ile meşgul olanların hemen hepsi, bu kitapları ele almış; onların şerhlerini, özetlerini, tenkidlerini, müdâfaalarını, senedlerindeki kişilerin tenkidlerini yapmışlar; bu eserlerin metodlarını incelemişler ve onlara ekler yazmışlardır.
Hadis/Sünnet Nedir, Ne Demektir, Türleri, Kavli, Fiili, Takriri, Meşhur, Mütevatir