Arabesk Nedir, Ne Demek, -Süsleme Tarzı Olarak-



, İslam ve Türk süsleme geleneğindeki karmaşık süsleme tarzını ifade eder.

İslam ve Avrupa Rönesans mimarisinde görülen stilize bitki, hayvan ve geometrik süs unsurlarıyla yüklü kompozisyonlar genellikle "arabesk" olarak adlandırılır. Batı ülkelerinde bu tür detaylı süslemelerin Arap tarzını temsil ettiği düşünülerek, bütün Müslüman toplulukların süsleme sanatları "arabesk" terimi altında toplanmış ve Hindistan'dan İspanya'ya kadar uzanan bölgelerdeki süsleme tarzına bu ad verilmiştir. Ancak, İslam süsleme geleneğinin kökeni, yayılma alanları ve özü göz önüne alındığında, bu terimin yanlış bir adlandırma olduğu artık anlaşılmış olmasına rağmen, "arabesk" terimi günümüzde hâlâ yaygın olarak kullanılmaktadır.


"Arabesk" terimi, "arap" kelimesiyle Latince'de sıfat türeten "-iscus" ekinin birleşmesinden önce "arabescus" biçiminde ortaya çıkmış, bazen de "rabesco" şeklini alarak yaygınlaşmıştır. Terim, Cumhuriyet döneminden önce Türkçe'ye Fransızca'daki telaffuz biçimiyle girmiş ve birçok sözlük ve ansiklopedide "Arap tarzı süsleme, farklı süs unsurlarının karmaşık bir şekilde birbirine karışması" şeklinde tanımlanmıştır. Ancak, detaylı bilgiler veren yabancı ansiklopedilerde ileri sürülen örneklerin ve bilgilerin birbiriyle uyumsuz olduğu, arabeski oluşturan unsurlar konusunda bir fikir birliği olmadığı görülmektedir. Ayrıca, bu yayınlarda "mauresque", "saracenic" ve "grotesque" gibi kavramlara atıfta bulunulması, bu terimin tarihî kökeni ve terminolojik kaynağı konusunda bazı belirsizlikler olduğunu göstermektedir.


Terimi ilk kez kullanan Avrupalı yazarlar, Arap kavminin adından yola çıkarak, nerede ve ne zaman yapılmış olursa olsun İslam süsleme sanatına "arabesk" adını vermişlerdir. Seyahatnameler, hatıratlar ve diğer kitaplar ile ansiklopedilerde kullanılan gravürler ve çizimler, İspanya, Fas, Hindistan, İran ve Anadolu gibi birbirinden uzak bölgelerden alınmıştır.


"Arabesk" kelimesinin ilk ortaya çıkışı ve günümüzdeki anlamıyla kullanımı XIV. yüzyılın ortalarına kadar uzanmaktadır. Muhtemelen terim ilk kez İtalyan yazar Giovanni Boccaccio'nun "Decameron" adlı eserinde "arabesco" şeklinde kullanılmıştır. XIV. yüzyılın ortalarında, yani "Decameron"un Avrupalı humanistler tarafından okunduğu dönemde, bu terimle "Doğu'ya ait, Araplar'a ait" bir kültür unsurunu ifade etmek istendiği bilinmektedir. "Decameron"un çeşitli dillere çevirilerinde bu terim "Saracen fashion" ve "Arabian clothes" şeklinde ifade edilmiştir.


XIV. yüzyıldan itibaren terimin İtalyan kültür çevrelerinde kullanılması ve bu dilin klasik eserleri aracılığıyla yayılması, İtalya yarımadasının jeopolitik ve ticarî ilişkileri ile yakından ilişkilidir. Ortaçağ boyunca İslam fetihlerinin Batı Akdeniz'e doğru genişlemesi, İtalyan şehirlerinin İslam devletleriyle olan ticari ilişkileri ve Doğu tarzındaki sanat eserlerinin tanınmasıyla sonuçlanmıştır. Bu süreçte, İslam-Arap toplumunun yaşam tarzı ve zevkine uygun olarak üretilmiş eşyaların yanı sıra moda olan pek çok şey, yeni isimler alarak, arabesk terimi de bunlardan biridir.


Jeopolitik açıdan İtalya'ya benzeyen İspanya, İslam ordularının ayak bastığı ve büyük bir Müslüman nüfusun yerleştiği bir ülke olmasına rağmen, arabesk kelimesinin bu dile İtalyanca'dan geçtiği ve ilk kez 1567 yılında kullanıldığı kabul edilmektedir. İspanya'daki İslam eserlerinin süslemeleri, özellikle de Alhambra Sarayı'nın süslemeleri, uzun süre Avrupalıların ilgisini çekmiş ve bazı yayınlarda Endülüs sanatındaki süslemeler "elhamresque" adıyla tanımlanmıştır. XVI. yüzyılın içinde Doğu-İslam sanatı Avrupa'da moda haline geldiğinde, özellikle Kanuni Sultan Süleyman dönemi Osmanlı sanatı, çekiciliğini yansıtmış ve birçok Batılı sanatçı, İznik çinileri, halılar, cilt kapakları, sedef kakmalar ve metal işlerinden kopyalar ve uyarlamalar yaparak arabesk çalışmıştır. Doğu eşyasını esas alarak çalışan sanatçıların baskı desenleri, İslam sanatının orijinal örneklerinden ayırt edilememektedir.


XIX. yüzyıl Avrupa edebiyatında, arabeskin sadece İslam süslemelerini değil, zamanla İslamî olmayan dekorasyon tarzları için de kullanılmaya başlandığı görülmüştür. Rönesans ve onu takip eden yıllarda, antik merkezlerde, özellikle Pompeii, Herculaneum ve Roma gibi şehirlerde ele geçen plastik eserlerin bir kısmı da "arabesk" olarak nitelendirilmiştir. Böylece, Avrupalı arabesk olarak adlandırılabilecek yeni bir kategori sanat diline yerleşmiştir. Antik buluntular arasında, kıvrımlı insan ve hayvan figürlerinin de yer aldığı bitkisel kompozisyonlar, Doğu kaynaklı olmalarına rağmen, karmaşık yapıları nedeniyle İslamî arabeski çağrıştırmaktadır.


Arabesk terimi, XIX. yüzyıl başlarından itibaren Türkçe sözlüklerde de yer almaya başlamıştır. C. Esat Arseven, Sanat Kamusu'nda, arabeskin sadece geometrik süslemeleri ifade ettiğini savunurken, Sanat Ansiklopedisi ve Les Arts Decoratifs Turcs'de arabeski daha detaylı bir şekilde ele alır. Yazar, terimi Türkçeleştirerek "Girift tezyinat", "Girişik bezeme" ve "Türk yolu" gibi alternatifler önerse de, Batı dillerinde kökleşmiş ve yaygınlaşmış olan "arabesk" terimini kullanmak zorunda olduğunu belirtir.


Günümüz araştırmacıları arasında, Anadolu Türk sanatı hakkında geniş kapsamlı çalışmalarıyla tanınan Oktay Aslanapa, arabeski "Kesintisiz kıvrımlar yaparak ilerleyen bütün İslam dekorasyonunun yaygın karakteri" olarak tanımlamaktadır. Anadolu Selçuklu dini yapılarında görülen çini süslemelerini inceleyen M. Meinecke, arabeski yalnızca belirli alanlarda kullanılan bitkisel unsurlar olarak tanımlar. Aynı şekilde, Selçuklu sanatını konu alan kitabında T. T. Rice, arabeskin İbn Tolun Camii'nde kullanıldığını ve daha sonra Selçuklu dekorasyonlarında önemli bir yer tuttuğunu belirtir.



Görüldüğü üzere, "arabesk" terimi günümüzde bile farklı anlayışlarla kullanılmakta olup, bu farklılıklar etimolojik köken farkına dayanmaktadır. Genel olarak, İslam milletlerinin kullandığı süslemelerin Arap kavminin mirası olarak gösterilemeyeceği düşünülmektedir. Aslında, sadece "arabesk" adı altında tanımlanan örneklerin, "İslam tezyinatı" başlığı altında toplanması fikri doğru olabilir. İslam tezyinatı adını verdiğimiz malzemenin bölgeye veya döneme özgü olarak Emevî, Fatımî, Endülüs, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı gibi adlarla anılması bilimsel gerçeklere daha uygun olacaktır. İslam ülkelerinde farklı süsleme anlayışları olduğu açıktır; ancak tezyinatın kompozisyon şeması ve esası, tüm İslam dünyasında aynıdır. Şekillerin gelişim yönü, birleşme, çoğalma ve yüzey üzerindeki yayılma prensipleri, Afganistan'dan İspanya'ya kadar benzerlik göstermektedir. Bölgesel farklılıklar, sadece tezyinata katılan unsurların sayısı ve çeşitlerinde ortaya çıkar. Bazı ülkelerde bitki motifleri öne çıkarken, bazı bölgelerde hayvan motifleri daha belirgindir. Aynı şekilde, farklı malzemelerde halı, kilim, ahşap, metal ve taş süslemelerde de bu çeşitlilik görülür. İslam tezyinatındaki tüm şekiller ve kompozisyon tarzları, Müslüman milletlerin sanatlarında ölçü ve tekniğini bulmuştur. Motifler sınıflandırılmış, terimler belirlenmiştir. Tüm bu nedenler, "arabesk" gibi genel bir terimin gereksiz olduğunu göstermektedir. Bugün için, terimin anlamı ve biçim değeri bakımından gerçek bir karşılığı olmadığı anlaşılmıştır.

Daha yeni Daha eski