Aragon Krallığı Kuruluşu, Tarihi, Hakkında Bilgi

Aragon, İspanya’nın kuzeydoğusunda bağımsız bir bölge; 1035-1833 yılları arasında burada hüküm süren ve Endülüs’teki İslâm hâkimiyetine son veren hıristiyan krallığı.

Coğrafî terim olarak Şentemeriye Kalesi’nin hâkim olduğu nehir ile vadinin adıdır. Navarra topraklarına uzanan tabii yol Aragon vadisinden geçer. Bu vadi İslâm ordularının özellikle Benblûne ve Nebre’ye yönelik akınlarında takip ettikleri bir güzergâh idi. Muhammed b. Abdülme­lik et-Tavîl Benblûne’yi zaptetmek ga­yesiyle çıktığı sefer sırasında bu yolu takip ettiği gibi Endülüs Emevî Halifesi III. Abdurrahman da 312’deki meşhur seferinde aynı yolu kul­lanmıştı. Bazılarına göre Aragon bir dağ sırasının adıdır. Makkarî ise Aragon’un Tuleytula ve Sarakusta ile birlikte Endü­lüs’te beşinci iklimde yer aldığı­nı ve güneyinde Barselona’nın uzandı­ğını söylemektedir. Ancak Aragon her şeyden önce siyasî bir anlam taşımaktadır. Himyerî buranın Sancho’nun oğlu Garcia’nın ülkesi olduğunu, çeşitli beldeleri, menzilleri ve nahiyeleri içine aldığını belirtir.

Roma İmparatorluğu’nun Hispania Tarraconensis adlı eski bir eyaletinin bir bö­lümünü teşkil eden Aragon V. Yüzyılda Vızigotlar’ın kontrolüne geçmişti. Müs­lümanlar 711’den kısa bir süre sonra Aragon ve civarını fethederek kuzeye doğru çekilen ve orada küçük bir devlet kuran bölge halkıyla bir anlaşma yap­mış ve onlardan belirli miktarda haraç almışlardı. III. Sançho 1035’te Aragon’da bağımsız bir krallık kurdu. Haçlı ruhuy­la hareket eden Aragon Krallığı’nın sı­nırları sürekli değişti ve müslümanların aleyhine genişledi. Bir ara tavâif-i mülûkten Tüçîbîler ve Benî Kasî gibi küçük hanedanlar Aragon ve Katalonya toprak­larını da içine alan Ebro vadisinde kuv­vetlendiler. Ancak bu durum fazla uzun sürmedi. 1118’de Sarakusta. 1125’te de Gırnata ve İşbîliye Aragon Krallığı’nın eline geçti. Bu durum 1085’te Tuleytula’nın hıristiyanların hâkimiyetine gir­mesinden daha ciddi sonuçlar doğurdu. Muvahhidler’in kurucusu Abdülmü’min 1154’ten itibaren Aragon Krallığı’na kar­şı cihad harekâtına başladı. Kastilya Kra­lı VIII. Alfonso da Muvahhidler’den Muhammed en-Nâsır’ın son zamanlarında müslümanların elindeki topraklara sal­dırdı. Bunun üzerine Muhammed en-Nâsır’a karşı harekete geçti. Ancak 1212’de Las Navas de Tolosa’da Aragon. Kastil­ya, Leon ve Navarra krallıklarından olu­şan müttefik Haçlı orduları karşısında ağır bir bozguna uğradı. Benî Hûd emîri Muhammed b. Hûd da kısa süren hâ­kimiyeti sırasında Aragon ve Kastilya krallıkları tarafından sürekli taciz edil­di. Onun 1238’de ölümü üzerine Kastil­ya Krallığı merkezî Endülüs ile Güney Endülüs’ü, Aragon Krallığı da kuzeydo­ğuyu ele geçirdi. Balear adaları, Belensiyei Dâniye ve İş­bîliye Aragon Krallığı tarafından zaptedildi.

Hafsî Sultanı Ömer el-Hafsî, Aragon Kralı III. Pedro ile on beş yıllık bir anlaş­ma imzaladı. Buna göre Hafsî ha­kimiyetindeki hıristiyanlara dinî ve tica­rî sahada pek çok imtiyazlar tanınıyor­du. Ayrıca Aragon Krallığı’na her yıl be­lirli bir miktar vergi ödenecekti. Pedro’nun oğlu III. Alfonso ise daha da ileri gi­derek Hafsîler’in iç işlerine müdahale etmeye başladı. Muvahhidler’in son hü­kümdarı Ebû Debbûs Mermiler tarafın­dan öldürülünce çocuklarının her biri bir tarafa dağıldı. Bunlardan biri de Aragon Kralı III. Alfonso’ya sığındı. Alfonso onu Hafsîler’e karşı bir koz olarak kullandı. Nasrîler 1299’da Kastilya Krallığı ve Merînîler’e karşı Aragon Krallığı’yla bir savunma anlaşması yapt. XIV. yüzyılda Aragon ve Kastilya krallıklarına karşı harekete geçmeyi planlayan Hafsîler ve Zeyyânîler başarı sağlayamadı­lar. Nasrîler’den I. Yûsuf Endülüs’ü ye­niden fethetmek için seferber oldu. Ay­rıca Kuzey Afrika’dan gelecek İslâm or­dularının Cezîretülhadrâ ve Cebelitârık’a çıkarma yapmaları için izin verdi. Fakat Kuzey Afrika birlikleri müttefik Aragon. Kastilya ve Portekiz orduları karşısında Saledo’da mağlûp oldu. Bu yenil­gi Kuzey Afrika müslümanlarının Endü­lüs’ü tekrar ele geçirme ümit ve planla­rını yıktı. I. Yûsuf da Aragon Krallığıyla anlaşmak zorunda kaldı. Aragon ve Kas­tilya krallıkları 1391’de yahudilere kar­şı büyük bir katliama giriştiler. Bu sıra­da muhtemelen karşı hareketlerinden çekindikleri için müslümanlara dokun­madılar.

İbn Haldun’a göre Ara­gon Krallığı XIV. yüzyılda Barselona, Ara­gon, Şâtıbe, Sarakusta, Belensiye, Dâni­ye, Mayorka ve Minorka’yı içine almak­taydı.

XV. yüzyılın ikinci yarısında papazlar, Aragon ve Kastilya krallıklarının tek bir devlet halinde birleşerek bütün Endü­lüs’ün hıristiyan hâkimiyeti altına gir­mesi için yoğun bir kampanya başlattı­lar. Aragon Kralı Ferdinand ile Kastilya Kraliçesi İsabella’nın evlenmesinden on yıl sonra iki krallık tek bir devlet halin­de birleşti. [684] Bu hadise İspanya’daki İslâm hâkimiyetinde bir dönüm nok­tası teşkil eder. Hıristiyanlar 1482’de bazı büyük kale ve şehirleri ele geçirdi­ler. Bu sırada Gırnata’da hüküm süren Nasrîler iç karışıklıklar içinde bocalamak­taydı. Nasrî Hükümdarı XI. Muhammed 1482’de Elhamra Sarayını kuşatıp ele geçirdi ve kendisini Gırnata hükümdarı İlân etti. Ertesi yıl Kastilya Krallığına ait Lucena’ya (Lûsinâ) saldırınca mağlûp ol­du ve esir alındı. Ferdinand ve İsabella ellerindeki bu müstesna esiri İspanya’daki İslâm hâkimiyetinin yıkılışında mü­kemmel bir araç olarak kullandılar ve onu teşkil ettikleri bir ordunun başında amcasının elindeki Gırnata üzerine gön­derdiler. XI. Muhammed Gırnata üzeri­ne yürüyerek şehrin bir kısmını ele ge­çirdi. Amcası XII. Muhammed ez-Zagal Osmanlı Devleti’ne bir elçi göndererek yardım istedi. Ancak Osmanlılar bu sırada yeterli deniz gücüne sahip olmadığı gibi Cem hadisesi dolayısıyla da buna imkân bulamadılar. Hıristiyan orduları 1487’de Malaga’yı karadan ve denizden kuşattılar, Müslüman halk erzak ve silâhları tükeninceye kadar kahra­manca savaştı ve sonunda eman alarak şehri teslim etti. Fakat hıristiyanlar söz­lerinde durmayıp bütün halkı esir aldılar ve köle olarak satışa çıkardılar. 1489’da Meriyye’yi de ele geçirdiler. Nasrî Hü­kümdarı XII. Muhammed ez-Zagal Gırnata’yı Aragon Kralı Ferdinand’ın or­duları karşısında bir müddet daha mü­dafaa ettiyse de sonunda mücadeleden vazgeçip tam bir ümitsizlik içinde her şe­yini terk ederek Tlemsene çekildi. Onun ayrılmasından sonra XI. Muhammed’in sözde hamileri müslümanların elinde ka­lan son İslâm şehri Gırnata’yı da kendi­lerine teslim etmesini istediler. Ancak o şehri teslim etmedi. Bunun üzerine Fer­dinand büyük bir orduyla şehri kuşattı. Halkı açlığa mahkûm edip teslim olmaya zorladı ve nihayet 2 Ocak 1492’de Gır­nata’yı da işgal etti. XI. Muhammed’in gözyaşları dökerek şehirden ayrıldığını gören annesi Fâtıma, “Bir yiğit asker olarak savunamadığın şey için şimdi bir kadın gibi ne kadar ağlasan yeridir” de­miştir.

Bu olaydan sonra Endülüs müslümanları inançları, gelenekleri, dilleri ve hür­riyetleriyle ilgili her şeylerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar. Bir kıs­mı yurtlarını terkederek Kuzey Afrika’ya ve diğer bazı İslâm ülkelerine sığındı. Hıristiyanlar tarafından din ve devlet düşmanı olarak kabul edilen müslümanlar her vesileyle imha edilmeye başlan­dı. Bu baskıya dayanamayan müslümanlar Belensiye ve Gırnata gibi bazı şehir­lerde isyan ettilerse de bu hareketler bir merkezden yönetilmediği için başarı sağlanamadı.

Kral Ferdinand ve Kraliçe İsabella Gır­nata yi teslim alırken verdikleri emannâmeye bağlı kalmadılar ve Kardinal Ximenes de Cimeros’un başkanlığında müslümanları kılıç zoruyla hıristiyanlaştırmaya çalıştılar. Kardinal ilk iş ola­rak büyük şenlikler yaptırıp İslâmî eser­leri yaktırdı. Engizisyon adı verilen iş­kenceler sonunda İspanyol asıllı müslümanlar da ken­dilerini vaftiz ettirerek hıristiyan oldu­lar. Hıristiyanlığı kabul etmeyenler ise öldürüldü. Aragon bölgesinde yaşayan müslümanlar 1526’da çıkarılan bir fermanla ya İslâm’dan dönmek veya İspan­ya’yı terketmek zorunda bırakıldılar. Bir müddet sonra Kral II. Philip de ülkede kalan müslümanların dillerini, dinlerini ve hayat tarzlarını derhal terketmelerini emreden bir kanun çıkardı. III. Philip ise 1609’da bütün müslümanların sınır dışı edilmelerini istedi.

Gırnata’nın işgalinden itibaren çok büyük sıkıntılara mâruz kalan Endülüs müslümanları zaman zaman Kuzey Af­rika sahillerine ve diğer İslâm ülkelerine sığınmışlardır. Osmanlı Devleti 1505’te Kemal Reis’i bir filoyla Endülüs sahille­rine göndermiş ve bazı müslümanlarla yahudileri kurtararak Anadolu’ya getir­miştir. Daha sonra 977 tarihli bir hükümle Kaptanıderyâ ve Cezayir Bey­lerbeyi Kılıç Ali Paşa Endülüs müslümanlarına yardımla görevlendirilmiştir. Bu­nun üzerine çok sayıda müslüman ve yahudi Osmanlı hakimiyetindeki topraklara yerleştirilmiş ve üretici duruma ge­linceye kadar her türlü vergiden muaf tutulmuştur. Aragon bugün İspanya’nın özerk bir bölgesi olup merkezi Zaragoza. yüzölçümü 47.650 km2, nüfusu ise 1.215.600’dür.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski