Baruthane-i Amire Nedir, Tarihi, Teşkilat, İmalat, Hakkında Bilgi

Baruthâne-i Âmire,İstanbul’daki Osmanlı devlet baruthanesi.

Tarihçe

XV. yüzyılda Atmeydanı civa­rında kurulmuş olan ilk Osmanlı barut­hanesi 1490’da yıldırım isabeti sonucu yanmış, Kâğıthane’de inşa edilen yenisi ise Sultan İbrahim devri sonlarına kadar faaliyetini sürdürmüştür. XVII. yüzyıl­da İstanbul’da daha küçük çapta olmak üzere yeniçerilere ait Yeniodalar içinde ve Unkapanı’nda Tüfenkhâne’de de ba­rut imalâthaneleri bulunmaktaydı. İstan­bul dışında Selanik, Gelibolu, İzmir gi­bi merkezlerdeki baruthanelerin imalâtının ihtiyacı karşılaya­maması üzerine 1099’da (1687-88) İs­tanbul’da Şehremini semtinde yeni bir baruthane kuruldu. Fakat burası 1698 Eylülünde, depolanmış olan barutların infilâki sonunda yandığından civarda da büyük hasar meydana gelince böyle bir yapının şehir dışında kurulması gerek­tiği anlaşıldı ve yeni baruthanenin yeri için İskender Çelebi Bahçesi’nin Bakır­köy tarafı (bugünkü Ataköy) seçildi. Araziden bir derenin geçme­si gerekli suyu temin edecek, deniz kena­rında olması ise nakliye kolaylığı sağlaya­caktı. 1700’de başlayan inşaat 17.000 ku­ruş sarfıyla iki yılda tamamlandı. 1725’te büyük bir yangın geçiren Baruthâne-i Âmire âdeta yeniden yapılarak Ey­lül 1727’de tekrar faaliyete geçti. Ekim 1791’de atlattığı yangın tehlikesinden sonra ise bir tedbir olmak üzere tamamen kagir olarak yapıldı.

III. Selim’in saltanatında mevcut usul­lerle yapılan barutun savaşlardaki ba­şarısızlıkların sebebi olarak görülmesi, İngiliz ve Felemenk perdahtı barut ya­pımının denenmesine yol açtı; bu ise ba­ruthaneye yeni bir düzen verilmesini ge­rektirdi. 1793-1794 ve 1799’da yeni çarh-ların (çark) İlâvesiyle istenilen sonuca ula­şıldı. 1208’de (1794) İstanbul’da Hal­kalı civarında çarhları su kuvvetiyle dö­nen Âzadlu Baruthanesi devreye girdik­ten dört sene sonra eski usulle çalışan Gelibolu ve Selanik baruthaneleri artık ihtiyaç kalmadığından kapatıldı. Baruthaneler 1835’te Mühimmât-ı Harbiyye Nezâreti’ne bağlandı. Tanzimat’tan sonra ise bazı yeni bölümler eklendi ve Top­hane Müşirliği’nin emrine verildi. Zaman zaman makinelerin yenilenmesine de ih­tiyaç duyuldu. Meselâ Kırım Harbi dola­yısıyla barut ihtiyacının artması ve ma­kinelerin bütün gücüyle çalıştığı için yıp­ranması sebebiyle 1854’te Barutçubaşı Bogos’un teklifiyle İngiltere’den beş di­bekli yeni tip bir makinenin getirilmesi, eskisinin ise tamir edilip yedek olarak saklanması yoluna gidildi.

XIX. yüzyılda diğer alanlarda olduğu gibi harp alet ve malzemeleri sahasın­da da süratle gelişen tekniklere Osman­lı Devleti de ayak uydurmak mecburiye­tini hissetti. 1830’larda ilk defa Fransa’­da denenen pamuk barutunun Avrupa’­da kullanılabilir hale getirilmesi 1860′-ları buldu. Bu tip barutların toplarda kul­lanılan türleri içinde bulunan prizmatik barut (kahverengi barut) bir taraftan Av­rupa’dan ithal edilirken diğer taraftan da Baruthâne-i Âmire’de imali için yeni tesisler kurulması yoluna gidildi. İlk ku­rulan prizmatik barut fabrikasında sade­ce bir tezgâh bulunuyordu. Fakat Krupp toplan için gerekli prizmatik barut bu tek tezgâhın imalatıyla karşılanamadı­ğından 1881’de kuvveti saatte 250 kg. yani 1680 adet prizmatik barut imal eden bir tezgâhla barutu pide haline ge­tirip kıracak bir silindirli mengenenin Al­manya’dan getirtilmesi ne karar verildi. 1882 yılı sonlarında ise Âzadlu Baruthânesi’nde 24 saatte 110 okka pamuk barutu imal edecek bir fabrikanın kurulması için ira­de çıktı ve 364.330 kuruşa mal olacağı tahmin edilen bu tesis için 1299 (1883-84) malî yılı bütçesinde tahsisat ayrıl­ması kabul edildi, 1848’de C. F. Schönbein’ın nitrosellü-lozu keşfinden sonra dumansız barut yapımı konusunda Avrupa ülkelerinde yapılan çalışmalar, 1884’te A. Nobel’in nitrosellülozu nitrogliserinle dondurma­yı gerçekleştirmesinden sonra yeni bir şekil kazandı. 1893’te İstanbul’da da dumansız Osmanlı barutunun yapımı de­nendikten sonra ileride yapılacak du­mansız barut imalâthanesine örnek ol­mak üzere gerekli malzemelerden Baruthâne-i Âmire ve Zeytinburnu fabri­kasında bulunan aletler buralardan te­min, diğerleri dışarıdan getirtilmek üze­re Baruthâne-i Âmire kimyahânesi bitişiğinde bir bina yapılmasına karar verildi. 1895 Nisa­nında yeni baruthane tamamlanıp ima­lâta başlayabilecek hale geldi. Aynı yıl eski kim-yahânenin yerine prizmatik barut fabri­kasının arkasında yeni bir kimyahânenin yapımı gerekti. Bütün bu faaliyetlere rağmen XX. yüz­yılın başında hâlâ dumansız barut ihti­yacının büyük bir kısmı ithal edilmektey­di. Bunun önlenmesi ve dumansız barut fabrikasının mükemmel hale getirilme­si Rottvveil barut fabrikasına ihale edil­di. İhtiyaç duyulan suyun Baruthâne-i Âmire hududu içindeki Çukurlubahçe ve kuyulardan temin edilebilmesi için gerek bu kuyuların bulunduğu sahalar, gerekse baruthanenin emniyeti bakımından et­rafındaki bazı yerlerin de istimlâki cihe­tine gidildi.

Baruthâne-i Âmire’de modern teknik­lerle barut imal eden bu tesisler kurulur­ken kara barut yapımı da devam etmek­teydi, çünkü dumansız barut her türlü kullanıma elverişli değildi. Resmî gün­lerde kullanılan fişeklerde, tane ve şa­rapnel paralamada yine kara baruta ih­tiyaç vardı. Nitekim XX. yüzyılda yapılan savaşlarda bile şarapnel için kara barut kullanıldığı görülmektedir. Ancak Âzad­lu Baruthanesi 1890’larda hemen tama­men devreden çıkmış durumda olduğun­dan barut yapımında bütün yük Barut­hâne-i Âmire’ye binmişti. Buraya güherçile temin eden Konya ve Kayseri fabri­kalarının imalâtları çok azaldığı için İs­tanbul baruthanesinde de 1891’de bir ara kara barut imalâtının durdurulması tehlikesi belirmişti.

İmparatorluğun son devirlerine kadar faaliyetini sürdüren Baruthâne-i Âmire Cumhuriyet devrinde önce askerî fabri­kalara, sonra Makine ve Kimya Endüst­risi Kurumu’na intikal etti. 1955’te ise arazisi Türkiye Emlâk ve Kredi Bankası’na satıldı.

Teşkilât

Cebehâne-i Âmire’ye bağlı olan baruthaneler başlangıçta birer nazır ta­rafından idare edilirken III. Selim dev­rinde hepsi İstanbul baruthanesi nazırı­na bağlanmış ve diğerleri birer vekille idare olunmuştur. 1835’te baruthane Mühimmât-ı Harbiyye Nezâreti’ne bağ­lanınca başına bir müdür getirilmiştir.

Baruthanedeki işçilerin âmiri, barut yapımından sorumlu olan barutçubaşıdır. Emrinde üç bölükbaşı ile on beş ne­fer bulunan başbölükbaşı işçilerin de­neti eyicisiydi. 1831’de bu memuriyetin adı kâhyaya çevrilmiş, 1840’ta ise kâhyâ-yı evvelle birlikte sayıları yediye yük­seltilmişti. Bunların her biri vapur, ser­gi ve soba, kalhane, kalburhâne, silindirhâne, dibek çarhları gibi ayrı bir bö­lümün sorumlusuydu. Diğer görevliler başmülâzım, marangoz, kükürtçü. kö­mürcü ve mükerrerci idi; en altta da iş­çiler bulunuyordu. Baruthaneye girip çı­kan her türlü maddenin kaydı, maaş he­saplan ve devir teslim muamelelerine rûznâmçeci bakardı. Bu memuriyet de 12S3’te (1837-38) Mühimmât-ı Harbiy­ye Rûznâmçeciliği ile birleştirildi.

Baruthanedeki işçiler yaptıkları işlere göre birkaç gruptu. Güherçile, kükürt ve kömürü çarhlarda işleyen çarhçılar, barutu   kurutmakla  vazifeli  sergiciler, güherçileyi eritip barut yapımında kul­lanılabilir hale getiren kalcılar ve silin-dirci, tekneci, keskici, kalburcu, elekçi vb. yaptıkları işe göre adlandırılmış olan di­ğerleri. Ayrıca modern tekniklerin uy­gulanmasından önce barut yapımı için çarhların döndürülmesi hayvan gücüne dayandığından, hayvanların bakımıyla uğ­raşan bir de seyisler grubu vardı.

Baruthâne-i Âmire’de çalışanların ma­aş ve tayinat bahaları Tanzimat’a kadar ocaklık olarak tahsis edilen İstanbul ciz­yesinden üç ayda bir ödenirken bundan sonra tayinat kaldırılmış, ancak maaş­larına zam yapılmıştı.

İmalât

Kara Barut. GÜherçİle (% 75), kü­kürt (% 12.5] ve söğüt kömürünün [% 12.5) muamelesinden elde edilen kara baru­tun en önemli maddesi olan güherçile, İmparatorluk içindeki ocaklardan getiri­lirdi. İstanbul baruthanesine güherçile temin eden ocaklar Anadolu’da Ankara, Kayseri, Aksaray, Konya, Akşehir, Karahisar-ı Sâhib (Afyon). Ilgın, Eskiil. Kİlise-hisarı, Karapınar ve Aydın; Rumeli’de Ati­na; Âzad-lu Baruthânesi’ne güherçile gönderen yerler ise Filibe, Tatarpazarı. Demirhisar, Selanik, Üsküp, Pirlepe, Manastır, Vodina, Vardar Yenicesi, Tesalya Yenişehri ve Eğriboz idi.

Güherçile barut imalinde kullanılabilir hale gelmesi için önce yıkanıp eritilirdi. Yıkama işi, suyun sıcaklığı 18 derecede tutulan dört ayrı havuzda yapılırdı. Dör­düncü havuzdan kazanlara doldurulup 60-70 derecede kaynatılır ve tulumba­larla güherçilenin dondurulacağı havu­za alınırdı. Birinci havuzda 30-35, ikinci havuzda 20-25 dereceye kadar çalkala­nan güherçile şerbet havuzundan sonra kazanlarda kaynatılıp tuzu çıkarılır, su­yu uçurulduktan sonra fıçılara dolduru­lup yıkanır ve kalhanede hamlık giderilin­ceye kadar eritilip kalıplara boşaltılırdı.

Barutun ikinci ana maddesi olan kü­kürt kısmen Erciş, Ahlat ve Lut gölü ci­varından getirilir, büyük kısmı ise ithal edilirdi. Barut imalinde kullanılan odun kömürü için ak söğüt çubuğu tercih edi­lirdi. Barut yapımı için her üç madde ay­rı ayrı dibek veya çarhlarda ezilip per-dahtlandıktan sonra belli oranlarda ka­rıştırılırdı. Ancak formülün kaliteli ba­rut yapımı için yetersizliği yanında tam olarak da tatbik edilmemesi 1768 ve 1787 seferlerinde top ve humbara ta­nelerinin menzillerine ulaşamamasın­da kendini gösterdiğinden bu oranlar 1793-1794’te İngiliz ve Felemenk per­dahtı barut yapımına geçilerek değişti­rilmiş, güherçile miktarı aynı kalırken kükürt 1/4 azaltılmış, kömür ise 1/2 arttırılmıştı. 6+1+1 formülü yerini 6 (güherçile) + 3/4 (kükürt) + 1.5 (kömür) formülüne bırakırken yerli barutun İn­giliz barutu seviyesine çıkarılması için imalâtın her safhasının hakkının veril­mesi yani kömürün yakılması, kükürdün ince ipek elekten geçirilmesi ve güher­çilenin kal ve tasfiyesi ve hepsinin de çok iyi ezildikten sonra karıştırılıp per-dahtlanmas! üzerinde durulmuştu. Hat­ta nazırın bu konudaki hassasiyetini art-tırabilmek düşüncesiyle olacak, barutun İngiliz barutu seviyesini tutturamama­sı halinde devletçe makbul bulunmayan miktarını onun İngiliz barutu alarak taz­min etmesi şartı dahi getirilmişti.

Dumansız Barut

Dumansız barutun esa­sını pamuk barutu teşkil eder. Pamuk barutu, çekirdekleri çıkarılmış ve hallaçlanmış pamuğun su ile yıkanıp temizlen­mesi ve nitrik-sülfürik asit karışımı için­de bir süre bekletildikten sonra kuru­tulmasıyla elde edilir. Pamuk barutu gö­rünüş itibariyle âdi pamuğa benzemekle beraber daha sert ve elastikîdir, oğuşturulduğunda ise elektriklenme meyda­na gelir. Bu ilk pamuk barutunun tekâ­mülü ile imal edilen dumansız barutlar için her Avrupa memleketinde ayrı ayrı formüller kullanılmış olmakla beraber hepsi de pamuk barutunun nitroglise­rinle muamele edilip dondurulduktan sonra levha haline getirilip ufalanması esasına dayanır. Toplarda bunların prizmatik barut gibi iri taneli olanları kulla­nılırken tüfeklerin de büyük ve küçük çaplı oluşlarına göre barut cinsi deği­şiklik gösterir. Osmanlı dumansız baru­tunun formülü hakkında kesin bilgi ol­mamakla beraber sülfürik ve nitrik asit­lerle birlikte eter kullanıldığı bilinmektedir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski