Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahmân b. el-Fazl ed-Dârimî (ö. 255/869) es-Sünen adlı eseriyle tanınan hadis, tefsir ve fıkıh âlimi.
181’de (797 98) doğdu. Semerkantlı olup Temîm kabilesinin Dârim koluna mensuptur. Zâhidierin çokça bulunduğu bir çevrede yetişti. Hadis öğrenimi için Hicaz. Mısır. Şam, Irak, Küfe ve Horasan gibi ilim merkezlerini dolaştı. Nadr b. Şümeyl, Yezîd b. Hârûn. Hâlid b. Mah-led, Muhammed b. Selâm el-Bîkendî. Af-fân b. Müslim vb. âlimlerden ilim tahsil etti. Daha sonra Bağdat’a gidip orada hadis rivayet etti. Buhârî, Müslim. Ebû Dâvûd. Tirmizî, Nesâî, Ebû Zür’a, Ebû Hatim, Baki b. Mahled gibi meşhur âlimler öğrencileri arasında yer aldı. Buhârî el-Câmi’u’ş-şahîh dışındaki eserlerinde, Müslim el-Câmicu’ş-şahîh”mûe. Ebû Dâvûd ve Tirmizî sünenlerinde, Nesâî ise es-Sünen dışındaki eserlerinde ondan hadis rivayet etmişlerdir. Sade ve zâhidâne bir hayat yaşayan Dârimî sultanın ısrarı üzerine Semarkant kadılığı görevini kabul etmişse de bir defa hüküm verdikten sonra kadılıktan ayrılmıştır. 8 Zilhicce[485] tarihinde Merv’de vefat eden Dârimî bir gün sonra cumaya rastlayan arefe günü defnedildi.
Dârimî son derece zeki, yumuşak huylu, güvenilir bir kimse idi. Ahmed b. Han-bel onun kanaatkârlığını anlatırken, “Ona servetler sunuldu, fakat iltifat etmedi” derdi. Tefsir ve fıkıh sahalarında da otorite olmakla beraber daha çok hadis il-mindeki geniş bilgisi ve titizliğiyle tanınmış, hicrî III. yüzyılda hadis ilminin merkezi haline gelen Horasan bölgesinde yetişen âlimlerin önde gelenlerinden biri olmuştur. Mısır ve Şam gibi bölgelerde çağdaşı olan Buhârfnin henüz bilinmediği sıralarda o tanınmaktaydı. Dârimî cerh ve ta’dîl ilminde de görüşüne itibar edilen bir âlim olup Ahmed b. Han-bei ile Ebû Hatim er-Râzî onun hadis tenkidi konusunda otorite olduğunu ifade etmişlerdir. Nitekim Ahmed b. Hanbel Dârimrnin görüşüne uyarak Yahya el-Himmânî’den rivayeti terketmiştir. Tirmizî de es-Süneifinde yer alan cerh ve ta’dîl ile ilgili bilgilerin bir kısmını Dâ-rimrden aldığını belirtmiştir. Böylece gerek hadis öğretimi faaliyetleriyle, gerekse kitap telifi çalışmalarıyla hadis ilminin Semerkant’ta yayılmasında ve bu ilimle ilgili bazı yanlış bilgilerin düzeltilmesinde onun büyük hizmeti geçmiştir. Zamanının önemli siyasî ve itikadî meselesi haline gelen halku’l-Kur’ân konusunda Dârimî de sorguya çekilmiş, fakat herhangi bir cevap vermemişti. Dârimrnin Hanbelî olduğu İleri sürülmüşse de es-Sünen “inde bazı hadislerden sonra belirttiği görüşlerinden onun herhangi bir mezhebe bağlı olmayan bir müetehid olduğu anlaşılmaktadır.
Eserleri
1- es-Sünen’. Eser el-Müsned diye de anılır. Kaynaklarda el-Müs-nedü’l~câmic, el-Câmicu’s-sahîh adlarıyla geçen eserler de bu olmalıdır. Bab başlıklarında fıkhî görüşlerini belirtmesi, bir hadisi İhtiva ettiği konulara göre çeşitli bölümlerde tekrarlaması gibi özellikleriyle Şahîh-i Buhârî’yi andıran eser Kanpûr (1293), Haydarâbâd (1309), Delhi (1337), Dımaşk (1349) ve Beyrut’ta (1407/ 1987) basılmıştır.
2- eş-Şüidşiyyâf. Dârimî’nin es-Sünen’deki üç râvili (sülâsiyyât) yirmi üç hadisin bir araya getirildiği bu eseri Abdülhamîd Şânûha Tahrîcü Sülâşiyyâti’l-Buhârî, et-Tirmizî, İbn Mâce, ed-Dârimî adlı kitap içinde yayımlamıştır (Beyrut 1985). Ali Rızâ Abdullah ve Ahmed Bezre de adı geçen dört sülâsiyyâta Abd b. Humeyd ile Taberânî’ninkileri de ilâve ederek altı sülâsiy-yâtı bir arada yayımlamışlardır[486]. Bu neşirde Dârimî’nin es-Şüydşiyydf ında on beş hadis bulunmaktadır. Dârimî’nin bunlardan başka et-Tef-sîrve Kitâbü’s-Sünne adlı iki eserinin daha olduğu kaydedilmektedir. Hediy-yetü’l-‘ârifîn’de (1, 441) Dârimî’ye nis-bet edilen Kitâbü Şavmi’l-müstehâza-ti’l-mütehayyire onun değil Ebü’l-Ferec ed-Dârimî’nindir.[487]
Dârimî hakkında, Ezher Üniversitesi’n-de, Muhammed Abdullah Muhammed Adi ed-Dârimî ve cühûdühû îi’1-hadîş adıyla bir doktora tezi (1973), Ümmülku-râ Üniversitesi’nde Seyfürrahman Mustafa Zevâ’idü’d-Dârimî ‘ale’I-Kütübi’s-sitte mine’I-ehâdîşi’l-merfû’a (1397/ 1977), Ahmet Yıldırım da Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Dârimî ve Sünen’i (1990) adıyla birer yüksek lisans tezi hazırlamışlardır.
Diyanet İslam Ansiklopedisi