Düşmanımı değiştirmedim. Siperimi değiştirdim. (İslam dinine geçtikten sonra)
Önemli olan bir adamın imanı hakkında ne söylediği değil, aksine bu imanın o adamı ne yaptığı, ne hale getirdiğidir.
İnsanın değeri, geleceğin inşasına katkısı nispetindedir.
Cihad, yeryüzünde Allah’ın ve insanların haklarını hakim kılmak için gerek kendi üzerinde ve gerekse başkaları üzerinde devamlı çaba harcamaktır.
…Vahiy ebedîliğin zamana inişidir. O halde bilim, hiçbir aşamada vahiy ile aynı planda ele alınamaz.
İsraf Allah’a ve topluma karşı bir hırsızlıktır.
Bana göre İslam, çağları arkasında sürükleyen bir dindir. Diğer dinler ise, çağların arkasında sürüklendi. Yani islam dışındaki bütün dinler, zamana uyduruldu. Reforma tabi tutuldu. Mukaddes kitaplar. çağlara göre tahrif edildi. Kur’an ise indirildiği günden beri hep zamana hükmettim O, zamanı değil, zaman onu takip etti. Zaman yaşlandıkça, O gençleşti. işte aradakl fark budur.
“Bana öyle geliyor ki, siz, çağdaşlaşma ile Batılılaşmayı birbirine karıştırmışsınız.” (Garaudy’nin Türkiye yorumu)
Batı; tarihin en büyük günahıdır.
Halbuki bu özendiğimiz Batı, öyle bir Batı ki, diyor, ben bu Batı’da doğu felsefesi. İslam medeniyeti hakkında tek kelime bilmeden otuz sene profesörlük ettim.
Benim kitabım Müslümanlar için değildir. Bunu Müslümanlara akıl vermek için değil, kendi vatandaşlarıma îslamı duyurmak için Yazdım. Bu bakımdan da asıl da, İslam bizim geleceğimizdir.
Marksizm, kapitalizm ve İslam arasındaki fark nedir?”, sorusu ise şöyle cevap buluyor: “Biri insanı devlete karşı esir eder. Diğeri ise, sermayeye karşı. Yani marksizm ile kapitalizmin ikisi de insanı sömüren sistemlerdir demek istiyorum. Ama İslam bunlara karşı, insana prestijini iade eden bir sistemdir.
“Dünyanın içinde bulunduğu büyük bunalımdan ancak Kur’an’la kurtulabiliriz”
“Batı’da İslam güneşi doğmuştur. Müslümanların sayısı da hızla artmakta ve bu durum Batıyı ürkütmektedir. Ne var ki, bildiğiniz gibi, korkunun ecele faydası yoktur. Ben ve benim gibilerin vazifesi, kokuşmuş- Batıya, îslamı gerçek manasıyla tebliğ etmek ve îslamın müjdesini vermektir. Müslümanlar, Batılılaşma eğilimini bir an önce bırakmalıdırlar. Çünkü, Batı iflas etmiştir ve hastadır. Sağlıklı bir kişinin hastayı taklit etmesi ise manasızdır.
İslam, çağları arkasından sürükleyen bir dindir. Diğer dinler ise, çağların arkasında sürüklendi. Yani, İslam dışındaki bütün dinler zamana uyduruldu. Reforma tabi tutuldu. Mukaddes kitaplar zamana göre tahrif edildi, değiştirildi. Kur’an-ı kerim ise indirildiği günden beri her zamana hükmetti. O, zamanı değil, zaman onu izledi. Zaman yaşlandıkça o gençleşti. Bu, çağlar üstü bir olaydır. Bugüne kadar bunca savaşların bıraktığı korkunç, sosyal, siyasi ve ekonomik sarsıntılardan daha büyük bir olaydır. İslam materyalizme de pozitivistlerin görüşüne de ekzistansiyalistlere de hakimdir. Fakat bunlardan hiçbiri, İslama hakim değildir.
Katolik Kilisesinin, Filistin meselesindeki tutumunun içyüzüne vakıf olduktan sonra, bu yola girdim. Din derslerinde çocuklara “İncil”in öğretimi siyonist propagandasına göre şekillenmiş. Mesela, Allah’ın Hz. İbrahim’e yaptığı bir vade binaen, Filistin’in Yahudilere ait olduğu intibaını uyandırıyorlar. Bu da Yahudilerin, Hıristiyan eğitim ve öğretimine ne derece nüfuz ettiğini göstermektedir. İsrail’in Lübnan’a yaptığı son istilanın ilk günlerinde, Le Monde gazetesinde uzun bir makale yayınlayarak, siyonizmi takbih ettiğimi açıkladım. Bunun neticesinde, hem ben, hem de Le Monde gazetesinin yazıişleri müdürü, Yahudi aliyhtarı olarak itham edildik. Oysa, tamamen aksine, Siyonizm din olarak yahudilikten çıkmış değildir. O, 18. yüzyılda Avrupa’da ırkçılık ve milliyetçilik atmosferinin hakim olmasının sonucudur. Siyasî Siyonizmi kuran Teodor Hertzl dindar değildi. Bilakis dinsizdi. İncil’i, sadece iddialarını kuvvetlendirmek maksadıyla kullanmıştır. Her neyse…
“Batılılar yüz milyonu aşkın Amerika Yerlisini öldürerek dünyada daha önce benzeri görülmemiş bir soykırım yaptı. Bunun ardından üç yüz yıl süren köle ticareti sırasında en az yüz milyon Afrikalıyı öldürerek bir başka akıl almaz soykırımı gerçekleştirdi. Afyon içmeyi reddeden Çinlilere savaş açtı ve koca Çin’e zorla afyon içirtip sömürdü. Şimdiki Laos, Kamboçya ve Vietnam adı verilen geniş bir kesimde Batı, sırf para kazanmak için insanlara zorla alkol içirtti ve içmeyenden de para alarak ahlâksızca sömürdü. Avrupalıların insanlığa ettiği kötülükler saymakla bitmez!” (Medeniyetler Diyaloğu)
“Okudukça Kur’an, bana daha çok yaklaştı. Sanki bugün yazılmıştı ve doğrudan bana sesleniyordu.
Bizzat yerin, Kıyamet günü, sarsıntısıyla birlikte, insanların eylemlerine ve hatalarına şahitlik edeceğinin anlatıldığı Deprem (Zilzal) sûresini okurken, ayaklarımın altındaki toprağın homurdandığını hissediyorum.” (Hatıralar: Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum)
“Ben ölümü hayatı sevdiğim aşkla seviyorum. Çünkü ikisi bir bütün eder. Ölüm -bununla, emek ve sevgiyle geçen uzun bir hayattan sonra gelen doğal ölümü kastediyorum- bir sınır, yaşamın inkârı değildir. Tersine, ölüm hayata en yüksek anlamını kazandırır. Kendi ölümüm hep idealimin kişisel bir ideal olmadığını hatırlatır. Ben ancak beni aşan bir ideale katılıyorsam insanımdır. Kendisine karşı mücadele vermemiz gereken aslı mesele, yapacak çok şeyleri olan çocukların, gençlerin vakitsiz ölümünü engelleme mücadelesidir. Savaş ve yoksulluk tanımayan bir toplum düzeni ve toplumun insanca bir örgütlenmesi için büyük çaba harcamalıyız”
“Bir yaşlının ölümüne gelince, meselâ insanî görevimin sonunda gelecek olan kendi ölümüm, benim için hiç de bir felâket değildir. Böyle bir ölüm sadece yaşlılığın son ufkudur. Yapabileceklerimin yelpazesi ben yaşlandıkça daralıyor, ideallerimin alanı küçülüyor, ortaya bir şeyler koyma gücüm gittikçe daha azalıyor. Bu gidişin içinde benim ölümüm, artık varıp sınıra dayanma oluyor.” (İnsan Sözü)