Dühât-ı Arab. İslâm siyasî tarihinde zekâ ve kabiliyetleriyle tanınmış bazı şahsiyetler hakkında kullanılan bir tabir.
Muâviye ile birlikte çalışan meşhur bazı idareciler hakkında kullanılan bu tabir muhaddis Şa’bî (o. 103/721) ile İbn Şihâb ez-Zührî’ye (ö. 124/742) dayanır. Şa’bî’ye göre Arap dâhileri Muâviye b. Ebû Süfyân, Amr b. Âs. Muglre b. Şu’be ve Ziyâd b. Ebîh olmak üzere dört kişiden ibarettir. Hz. Osman’ın şehid edildiği dönemde dâhilerin beş kişi olduğunu belirten Zührî, Ziyâd b. Ebîh yerine Kays b. Sa’d b. Ubâde ve Abdullah b. Büdeyl b. Verkâ el-Huzâî’yi zikretmiştir. İbn Ha-bîb ise dühât-ı Arab olarak bu altı kişiyi kaydetmektedir. Bunlardan Muâviye temkinli davranmak ve meseleleri kuvvete başvurmadan halletmekle. Amr b. Âs içinden çıkılması güç ve karışık meseleleri çözmekle, Muglre b. Şu’be süratli ve isabetli karar vermekle. Ziyâd b. Ebîh ise insanları iyi yönetmek ve müşkülleri halletmekle meşhur olmuşlardır.
Dühât-ı Arab’ın dört veya beş kişi olduğu hakkındaki bu yaygın kanaatin aksine meşhur Mâlik? kadısı Ebû Bekir İbnü’1-Arabî, Amr b. Âs ve Ziyâd b. EbîlY-ten bahsederken onlara dâhi denmesinin doğru olmadığını söyler. Ona göre Amr b. Âs’tan daha zeki ve daha maharetli sahâbîler vardı; sahabe ve tabiînden birçoğu zekâca Ziyâd b. Ebîh’ten üstün olduğu gibi diğer Emevî valileri de Ziyâd’dan daha akıllı idiler.
Öte yandan bazı araştırmacılar, Muâviye b. Ebû Süfyân’ın aslında fevkalâde bir aklî güç ve kudrete, büyük bir muhakeme kabiliyetine sahip olmadığını, ancak elindeki maddî ve siyasî imkânlar sayesinde menfaatlerini gözettiğini, yakınlarının ve hatta rakiplerinin bile istek ve arzularını hesaba katarak hareket ettiğini, hasımlarını bazan mevki ve makam vaadleriyle, bazan da propaganda ve komplolarla bertaraf ederek siyasî bir deha örneği ortaya koyduğunu söylerler.
Gerçekten İslâm’ın ilk dönemi için bile Arap dâhilerinin dört veya beş kişi ile sınırlandırılması kesinlikle doğru olmaz. Tabakat kitaplarıyla diğer kaynaklar incelenecek olursa daha birçok kimse hakkında dâhi vasfının kullanıldığı, meselâ Hz. Ebû Bekir ile Ebû Ubeyde b. Cerrâh’m Kureyş dâhilerinden sayıldığı görülür.
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi