Dulkadiroğulları Beyliği Hakkında Bilgi, Nerede Hüküm Sürdü,

Dulkadıroğulları. 1337-1522 yılları arasında hüküm süren bir Türkmen beyliği.

Elbistan ve Maraş merkez olmak üze­re doğuda Harput’tan batıda Kırşehir’e, kuzeyde Bozok (Yozgat) ile Sivas’ın gü­neyinde Gemerek ve Gürün’den Hatay’a bağlı Hassa’ya kadar yayılan bölgede hü­küm süren Dulkadır Türkmenleri, Oğuzlar’ın Bozok koluna mensuptur. Kaynak­larda çeşitli şekillerde yazılan Dulkadır adının, Abdülkadir veya benzeri bir is­min Türkmen telaffuzuna uydurulmuş şekli olduğu tahmin edilmektedir.

Siyasi Tarih

Beyliğin temelleri, Maraş ve Elbistan arasında Bozok ve Ağaçeri Türkmenleri’nİ etrafına toplayan Dulkadıroğlu Karaca Bey tarafından atılmıştır. Karaca Bey 1335 Mayısında Cukurova’da-ki Ermeniler üzerine bir akın yaparak zengin ganimetle Elbistan’a döndükten ve bir süre Türkmen reislerinden Taraklı Halil’le mücadele ettikten sonra 1337 yılında, Şam Valisi Tengiz’in delaletiyle Memlûk Sultanı Melik Nasır Muhammed tarafından Elbistan yöresindeki Türk-menler’in başına getirilmiş, böylece Mem-lükler’in himayesinde yaklaşık iki asır kadar devam edecek olan Dulkadır Bey­liği teşekkül etmiştir. 1338’de İlhanlı şeh­zadeleri arasında başlayan kanlı müca­deleler sonucunda Anadolu’da Moğol hâ­kimiyetinin çökmesinden faydalanan Ka­raca Bey, bir baskınla Eretnaoğullan’nın elinde bulunan Darende’yi işgal etti. Bu arada kendisine karşı çıkan ve Dulkadır-lı oymaklarını taciz eden Taşgun ile uğ­raştı ve onu saf dışı bıraktı. Mısır’da Ko-sun’un katli üzerine ordu kumandanlı­ğına getirilen Taştimur’la birlikte Kahİ-re’ye gitti. Fakat Taştimur’un kısa süre sonra tutuklanması üzerine Memlûk Dev-leti’ne itaatten vazgeçerek Halep’e doğ­ru akınlarda bulundu. 1343 yılında Alâeddin Eretna’nın Çobanlı Şeyh Hasan’ı Karambük’te yenerek ele geçirdiği ga­nimetleri Halep’e taşıyan kervanın yol­da Dulkadırlılar tarafından soyulması, Karaca Bey’in Memlükler’le arasını büs­bütün açtı. Halep Valisi Yelboğa büyük bir kuvvetle Dulkadırlılar üzerine yürü­dü. Düldül dağı eteklerinde yapılan sa­vaşta Halep kuvvetleri yenildi. Karaca Bey 1345te Ermeniler’den Geben Kale-si’ni aldıysa da ertesi yıl iade etmek zo­runda kaldı. 1351 yılında Kahire’deki sal­tanat değişikliği üzerine, ertesi yıl Suri­ye valilerinin ayaklanmalarını destekle­yen ve onların ülkesine iltica etmelerini sağlayan Karaca Bey’in yerine Dulkadır-hlar’ın başına Ramazan Bey getirilmek istenince, geleceğinden endişeye kapılan Karaca Bey yanındaki âsi Suriye valileri­ni Memlükler’e teslim etti. Buna rağmen Mısır’da iktidara hâkim olan Emîr Taz ve Emîr Şeyhu, Karaca Bey’i cezalandır­mak için Dulkadırlılar üzerine sefer aç­tılar. 1353 yazında Düldül dağı etekle­rinde yapılan savaşta büyük zayiat ve­ren Karaca Bey Kayseri taraflarına kaçtıysa da Eretna oğlu Mehmed tarafından yakalanarak Memlükler’e teslim edildi. Kahire’ye götürülerek 11 Aralık 1353 ta­rihinde öldürüldü ve yerine oğullarından Halil Bey getirildi.

Halil Bey, Eretna’nın Ölümünden son­ra çıkan karışıklıktan faydalanarak ba­basını Memlükler’e teslim eden Eretna oğlu Mehmed’den intikam almak iste­di. 1360’ta Türkmen reislerinden Ömer Bey Eretnalılar’dan Malatya’yı alırken Halil Bey de ülkesinin sınırlarını Zaman-tı’ya kadar genişletti. Bir süre sonra Har-pufu zaptederek Malatya’yı tehdit et­meye başladı. Ancak Mısır hükümetinin harekete geçmesi üzerine Harput’u Memlükler’e teslim etmek zorunda kaldı. Bununla beraber Halil Bey on yıl sonra bu şehri tekrar ele geçirdi. Bu olay üzerine Memlûk orduları kumandanı Berkuk, 1378’de Mübarek Şah emrindeki Halep kuvvetlerini Dulkadırlılar üzerine şevket­ti. Mübarek Şah savaş meydanında kat­ledildiği gibi, daha sonra gönderilen Ma­latya Valisi Hattat Yelboga da Halil Bey’in kuvvetleri karşısında mağlûp oldu. 1379 yılı başlarında Halep Valisi Timurbay ku­mandasında sevkedilen Memlûk kuvvet­leri ise Ayaş’ta (Yumurtalık) Ramazanoğul-ları’nın da yardımıyla hemen tamamen imha edildi. Aynı yılın sonlarında Büyük Hâcib Çöğen kumandasında gönderilen daha büyük bir orduyu Maraş önlerinde karşılayan Halil Bey büyük bir zafer da­ha kazandı. Dulkadırlılar bu zaferden sonra Amik ovasına ve Tizin’e kadar ine­rek Halep civarını yağmalamaya başla­dılar. Bu yenilgiler üzerine Memlükler, Dulkadırlılar’a karşı daha büyük bir se­fer düzenlediler. Kalabalık bir Memlûk ordusu 1381 yılı yazında Antep’ten ge­çerek Maraş’a ulaştı. Düşmanı şehrin önlerinde karşılayan Halil Bey ve karde­şi Şevli Bey bu defa yenilgiye uğradılar ve Harput’a çekildiler. Memlükler karşı­sındaki bu başarısızlık Halil Bey’in kar­deşleriyle arasının açılmasına sebep ol­du. İbrahim, Osman ve îsâ beyler Mem-lükler’e iltica ederken Şevli Bey de Halep valisinin yanına gitti. Halil Bey, Memlûk Sultanı Berkuk’un talimatı üzerine Yağ­mur oğlu İbrahim ve maiyeti tarafından hançerlenerek öldürüldü (1386).

Halil Bey’in yerine kardeşi Şevli Bey geçti. Diğer kardeşleri Kahire’de tutuklu bulunuyordu. Sultan Berkuk, Şevli Bey”i de ele geçirerek Dulkadırlı ülkesini ta­mamen hâkimiyeti altına almak İstiyor­du. Bu amaçla üzerine bir ordu gönder­di. Memlûk kuvvetlerini Göksun’da kar­şılayan Şevli Bey galip gelerek düşma­na büyük zayiat verdirdi. Bunun üzeri­ne Memlûk sultanı, Şevli Bey’e rakip ol­mak üzere kardeşleri İbrahim ve Osman’ı serbest bıraktı. Fakat kardeşleri Şevli Bey’e karşı çıkmadılar. Sultan Berkuk’un desteklediği Yağmur oğlu İbrahim ise 1387 yılı ilkbaharında Maraş önlerinde Şevli Bey karşısında büyük bir yenilgiye uğradı. Sonunda Sultan Berkuk Sevli’-nin beyliğini tanımak zorunda kaldı. An­cak bir süre sonra Şevli Bey’e karşı Ha­lil Bey’in oğlu Nasreddin Mehmed’i des­teklemeye başladı. Nasreddin Mehmed, Memlükler’in Kozan valisinden aldığı yardımla 1389 yazında amcası Şevli Bey’i büyük bir yenilgiye uğrattı. Şevli Bey De­veli’ye kaçtı. Dönüşünde Sultan Berkuk’a karşı ayaklanan Malatya Valisi Mintaş ve Halep Valisi Yelboga Nâsırî ile ittifak yaptı. 1390 yazında kardeşi Osman ile Memlükler’in elinde bulunan Antep şeh­rini kuşattı. Fakat şehrin kalesini ele ge-çiremediğinden Elbistan’a dönerek Sul­tan Berkuk’un tâbiiyetini kabul etti. Ana­dolu’ya gelen Timur’un teşvikiyle Suri­ye’yi fethe girişen Şevli Bey’den intikam almak için Berkuk Dulkadırlılar üzerine yeni bir sefer düzenledi. Halep Valisi Çolpan kumandasında hareket eden bir or­du 1395 Martında Dulkadırlılar’ı büyük bir yenilgiye uğrattı. Şevli Bey’in Sultan Berkuk tarafından Öldürülmesi üzerine yerine Memlûk sultanının tasvibiyle oğ­lu Sadaka geçti. Ancak amcasının oğlu Nasreddin Mehmed Bey taht için ken­disiyle amansız bir mücadeleye girişti. Nihayet Osmanlı Padişahı Yıldırım Ba-yezid duruma müdahale ederek 1399 ya­zında Sadaka’yı Elbistan’dan sürüp beyliğin başına Nasreddin Mehmed Bey’i getirdi.

Yıldırım Bayezid’in yardımı ile Dulkadır Beyliği’nin başına geçen Mehmed Bey, amcası Şevli Bey’in aksine 1400 yılında Sivas’ı kuşatan Timur kuvvetlerine kar­şı tavır takındı. Sivas’ın düşmesinden sonra Timur, oğlu Şâhruh Mirza’yı Meh­med Bey’den intikam almak için Elbis­tan’a yolladığı gibi ertesi yıl Suriye sefe­rinden dönüşte Halep civarında Tedmür yakınlarında kışlayan Dulkadır Türkmen­leri üzerine baskın yaptırdı. Timur’un uzaklaşmasından sonra Suriye’de ayak­lanan Halep ve Şam valilerinin tenkiline yardımcı olan Mehmed Bey’in kardeşi Alâeddin Ali Bey, Memlükler tarafından 1402’de Antep valiliğine tayin edildi. An-tep’İ terkederek Maraş’a çekilmek zo­runda kalan Mehmed Bey. bir süre son­ra Halep Valisi Şeyh’in teklifiyle Antep’i zaptetti. Ardından Şeyh’in Ferec’den son­ra Mısır’da iktidarı ele geçirmesinde rol oynadı. Kızlarından birini Osmanlı şehzadesi Çelebi Mehmede veren Nasreddin Mehmed Bey, ayrıca oğlu Süleyman’ı Çe­lebi Mehmed’in yardımına göndererek onun tek başına tahtı ele geçirmesine yardımcı oldu. Dulkadırlılar’ın Osmanlı­larla dostluk münasebetleri Memlük-ler’i endişelendirmeye başladı. Sultan Şeyh 1414 yılında sefere çıkarak daha önce kendi rızası ile verdiği Antep şehriyle Darende’yi Dulkadırlılar’dan geri aldı. Fakat Mehmed Bey İ418’de Daren­de’yi tekrar aldığı gibi Besni’yi de ülke­sine kattı. 0 sırada Karamanoğulları İle bozuşmuş olan Memlûk sultanı, Mehmed Bey’i Karaman seferine katılmaya davet etti. 1419 yılı ilkbaharında sefere çıkan Memlûk kuvvetleri Kayseri’yi Ka-ramanlılar’dan alarak Dulkadırlılar’a tes­lim etti. Memlûk kuvvetlerinin çekilme­sinden sonra Karamanoğlu Mehmed Bey, Dulkadırlılar’a kaptırdığı Kayseri’yi geri almak için şehri kuşattıysa da yenilerek esir düştü ve Kahire’ye gönderildi. 1421′-de Memlûk Sultanı Şeyh’in ölümü üzeri­ne Suriye’de çıkan karışıklıktan fayda­lanan Nasreddin Bey’in yeğeni İbrahim oğlu Tuğrak Malatya’yı zaptetti. 1435 yılında Nasreddin Mehmed Bey’in oğlu Feyyaz ile yeğeni Hamza’nın Maraş’ta ça­tışmalarından faydalanan Karamanoğlu İbrahim Bey Kayseri’yi geri aldı. Dulka­dırlılar Kayseri’den başka Ürgüp, Kara-cahisar, Develi ve Uçhisar’ı da Karaman­lılar” a terketmek zorunda kaldılar. Os-manlılar’a karşı Karamanoğullan’nın güç­lenmesini isteyen Memlükler olaya mü­dahale etmediler. Memlükler’in suskun­luğuna kızan Nasreddin Mehmed Bey. uzun zamandan beri Osmanlılar’ın hima­yesinde bulunan ve Sultan Barsbay’ın can düşmanı olan Oanı Beg SûfTye arka çık­tı. Canı Beg’i ele geçirmek isteyen Sul­tan Barsbay, Halep Valisi Tannbirmiş kumandasında büyük bir orduyu Dulka­dırlılar üzerine şevketti. 1436 ilkbaha­rında Elbistan’ı yağmalayan Memlûk or­dusu Antep’te Dulkadırlılar’ı mağlûp et­ti. Memlûk ve Karamanlı kuvvetleri ta­rafından takip edilen Nasreddin Meh­med Bey ve Canı Beg Akdağ’a kaçarak Osmanlılar’a sığındılar. Nasreddin Meh­med Bey, oğlu Süleyman’ı o sırada Geli­bolu’da bulunan II. Murad’a göndererek Karamanlılara karşı yardım istedi. Os­manlılar’ın desteğiyle 1437’de Kayseri1-ye yürüyerek kısa bir kuşatmadan son­ra şehri ele geçirdi. Kuşatma sırasında Maraş’ta bulunan Canı Beg ise Memlûk kuvvetlerinin baskınına uğradığından kaçıp Akkoyunlular’a sığındı, fakat çok geçmeden Karayülük’ün oğullan tarafın­dan katledildi. Canı Beg yüzünden bo­zulan Dulkadırlı-Memlûk münasebetle­ri Barsbay’ın ölümünden sonra düzelmeye başladı. Barsbay’ın oğlu Yûsuf’u kı­sa zamanda devirerek Memlûk tahtına çıkan el-Melikü’z-Zahir Çakmak. Canı Beg’den dul kalan Nasreddin Mehmed’in kızı ile evlendi (1440). Bu evlilik sayesin­de Dulkadırlılar 1429’da Akkoyunlulara kaptırdıkları Harput’u geri aldılar. Nas­reddin Mehmed Bey 1442 yılında sek­senini aşkın bir yaşta öldü ve yerine oğ­lu Süleyman geçti.

Süleyman Bey’in hükümdarlığı barış ve sükûn içinde geçti. Kızlarından birini, 1449’da ölen kız kardeşinin yerine Sul­tan Çakmak’a veren Süleyman Bey, erte­si yıl diğer kızı Sitti Hatun’u II. Murad’ın oğlu Şehzade Mehmed’e verdi. Böylece kurulan İki taraflı akrabalıkla Dulkadır-lılar batıda Karamanlılar’dan. doğuda ise Akkoyunlu ve Karakoyunlulardan ge­lebilecek tehlikeyi önlemek istemişlerdi. Zevk ve safaya düşkün olan ve aşırı şiş­manlıktan ata dahi binemeyen Süleyman Bey 1454 yılında öldü.

Süleyman Bey’in yerine geçen oğlu Me­lik Arslan, babası gibi Osmanlılar ve Mem-lükler’le dostluk ilişkilerini devam ettir­meye çalıştıysa da Karamanlılar ve Ak-koyunlular kendisini rahat bırakmadı­lar. Karamanlılar Kayseri şehrini zaptet-tiler. Karamanoğlu İbrahim Bey’in 1464 yılında ölümünden sonra Karaman ül­kesinde çıkan karışıklığı fırsat bilen Me­lik Arslan şehri geri almaya çalıştıysa da Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın Karama niılar’a yardım etmesi yüzünden geri çekildi ve Harput’u Uzun Hasan’a terketmek zorunda kaldı. Melik Arslan, Memlûk Sultanı Hoşkadem’in talimatıy­la Elbistan’da camide ibadet ederken bı­çaklanarak öldürüldü.

Melik Arslan’dan sonra Dulkadır Bey-liği’nin başına Memlükler’in destekledi­ği Şahbudak Bey geçti. Fakat Türkmen ileri gelenleri, kardeşinin katlinde parmağı olduğu gerekçesiyle Şahbudak’ın beyliğini kabul etmediler. Fâtih’e başvu­rarak Melik Arslan’ın öteki kardeşi Şeh-süvar Beyin gönderilmesini istediler. Sehsüvar Bey daha önce Osmanlılar’a sı­ğınmış ve Çirmen sancak beyliğine geti­rilmişti. Dulkadırlılar’ın müracaatı üzeri­ne bu beyliği Memlükler’e karşı hima­yesine almak isteyen Fâtih Sultan Meh­med bir fermanla Sehsüvar Bey’i Bozok ve Dulkadır Türkmenleri’nin başına bey tayin etti.

Osmanlı padişahı tarafından Dulkadır Beyliği’nin başına getirilen Sehsüvar Bey, Memlûk Sultanı Hoşkadem’in tâbiiyet teklifini reddetti. Bunun üzerine Mem-lükler Şehsüvar’ın karşısına amcası Rüs-tem’i çıkardılar. Sehsüvar Bey amcasını bertaraf ettiği gibi Memlükler’in elin­deki Besni, Gerger, Birecik ve Rumkale şehirlerini de zaptetti. Sultan Hoşkadem Dulkadır beyini cezalandırmak için Şam Valisi Berdi Bey kumandasında bir ordu­yu Elbistan’a gönderdi. Şahbudak Bey’in kılavuzluk ettiği Memlûk ordusu Önce 1467 yılı sonbaharında Turna dağı eteklerinde, ertesi yılın ilkbaharında ise An-tep yakınlarında Dulkadırlı kuvvetlerine yeniidi. Şehsüvar Bey Sultan Kayıtbay’a barış teklifinde bulunduysa da Kayıtbay bunu reddetti ve Dulkadırlılar üzerine yeni kuvvetler şevketti. Şehsüvar Bey Kadirliye çekilerek Memlûk kuvvetleri­ne baskın yapıp zayiat verdirince Mem-lükler geri dönmek zorunda kaldı. Şeh­süvar Beyin Memlükler’e yardım eden Ramazanoğullan’na ait Çukurova’ya in­mesi ve oralara hâkim olması Sultan Ka-yıtbayı telâşa düşürdü. Emîr Yeşbek ku­mandasındaki Memluk kuvvetleri 1471 yılı ilkbaharında Şehsüvar Bey’i Savron deresinde yendiler. Şehsüvar Bey kuze­ye çekildi. Yeşbek, Kadirli ve Kozan’dan Dulkadırlılar’ı çıkardıktan sonra Halep’e döndü. Ertesi yıl ilkbaharda yeniden se­fere çıkan Yeşbek. Şehsüvar Bey’i Za-mantı Kalesi’ne kadar takip etti. Mem­lûk Sultanı Kayıtbay daha önce Fâtih Sul­tan Mehmed’e bir elçi göndererek Şeh­süvar Bey’e yardım etmemesini rica et­mişti. Karaman seferine katılmadığı için Şehsüvar Bey’e kızgın olan Fâtih’in hi­mayesinden mahrum kalan Şehsüvar Bey, sığındığı Zamantı Kalesi’nde Mem­lûk kuvvetleri tarafından kuşatılarak ya­kalandı ve Kahire’de idam edildi (1472).

Şahbudak Bey Memiükler tarafından ikinci defa Dulkadır Beyliği’nin başına getirildi. Uzun Hasan’ın himayesindeki Melik Arslan’ın oğlu Kılıçarslan tahtı ele geçirmeye çalıştıysa da hamisinin 1473′-te Otlukbeli’nde Fâtih tarafından mağ­lûp edilmesi üzerine ümidini kaybetti. Fakat Şahbudak Bey’in karşısına bu defa güçlü bir rakip olarak kardeşi Alâüd-devle çıktı. Fâtih’in desteklediği Alâüd-devle Bey 1480’de Şahbudak’ı yenerek Dulkadırlı tahtını ele geçirdi.

Sultan II. Bayezid Alâüddevle’nin kı­zıyla evliydi. Alâüddevle Bey, damadına karşı mücadele eden Cem Sultan’ın ta­kibine çıktı. Cem’in Mısır’a kaçmasından sonra Memlüklerin elinde bulunan Ma­latya’yı kuşattı. Sultan Kayıtbay derhal Dulkadırlılar’a karşı bir sefer açtıysa da Alâüddevle Bey, Yâkub Paşa kumanda­sında yardıma gönderilen Osmanlı kuv­vetleriyle birleşerek 1484’te Memlûk or­dusunu büyük bir yenilgiye uğrattı. Bun­dan sonra Alâüddevle Bey yüzünden Osmanlılar’la Memlükler’in arası iyice bo­zuldu. Her iki devlet arasında Çukurova’­da başlayan savaş altı yıl sürdü ve ge­nellikle Osmanlılar’ın mağlubiyetiyle so­nuçlandı. Alâüddevle Bey. Osmanlılar’ın yardım çağrılarına rağmen her defasın­da bir bahane bularak sefere katılmadı. Zira her iki devletin çatışmasını menfa­atine uygun bulmuştu. 1491 yılında Os­manlı-Memlûk savaşının sona ermesin­den sonra Dulkadır beyi her iki devletle dost geçinmeye çalıştı. 1498’de Suriye’­de ayaklanan Memlûk emirlerinden Akbirdi’ye yardım eden Alâüddevle Bey, Ak-birdi’nin başarısızlığı üzerine Memlük-ler’le uzlaşma yoluna gitti. Öte yandan II. Bayezid’in Modon seferine yardımcı kuvvet göndererek dostluk münasebet­lerini sürdürürken 1501 yılında İran’da kurulan ve ülkesini tehdit eden Safevî-ler’le mücadele etmek zorunda kaldı. Şah İsmail’e vermeyi reddettiği kızı Benli Ha­tun’u Akkoyunlu şehzadesi Murad üe evlendirerek onu, yanına verdiği kuvvetler­le Safevîler’in eline geçmiş olan Bağdat üzerine şevketti. Bir yandan da Akkoyunlu şehzadesi Zeynel’e yardım eden Dulkadır kuvvetleri Diyarbekir, Mardin ve Urfa şehirlerini ele geçirdiler (1505). Şah İsmail intikam almak için bizzat sefere çıkarak 1507 yılında Alâüddevle üzerine yürüdü. Dulkadır beyi Turna dağına kaç­tığından Safevî hükümdarı Elbistan’ı ya­kıp yıkarak geri döndü. Şah İsmail’in uzaklaşması üzerine Alâüddevle Bey, Di­yarbekir ve Urfa’da Safevîler’e karşı di­renen taraftarlarına yardım için kuvvet gönderdi. Ancak Dulkadırlılar 1509 ve 1510 yıllarında Safevîler’in Diyarbekir Valisi Ustaclu Muhammed Han ile yap­tıkları savaşlarda yenilgiye uğradılar. İki oğlunu kaybeden Alâüddevle Bey Diyar­bekir’in fethinden vazgeçerek Safevîler’le anlaştı.

Yavuz Sultan Selim 1514 yılında Şah İsmail’e karşı yürürken Alâüddevle Bey’i sefere davet etti. Fakat Alâüddevle iler­lemiş yaşını bahane ederek sefere katıl­madığı gibi Osmanlı kuvvetlerine güçlük çıkardı. Bunun üzerine Yavuz Selim Çaldı­ran Zaferi ve Kemah’ın fethinden sonra Sinan Paşa emrindeki Osmanlı ordusu­nu Alâüddevle üzerine gönderdi. Şehsü-varoğlu Ali Bey’in öncülük ettiği Osman­lı ordusunu Göksün ile Andırın arasında Ördekli mevkiinde karşılayan Alâüddevle yenildi ve öldürüldü.

Alâüddevle Bey’den sonra Dulkadır Beyliği’nin başına Yavuz Sultan Selim tarafından Şehsüvaroğlu Ali Bey getiril­di. Ali Bey, kendisine karşı çıkan Şâh-ruh Bey’in oğullarını bertaraf ettikten sonra ülkesinde dirlik ve düzeni kur­makta başarılı oldu. Yavuz Sultan Se-lim’e sadakatle bağlı olan Ali Bey, Bıyıklı Mehmed Paşa kumandasındaki Osman­lı kuvvetlerinin Diyarbekir’i fethine yar­dımcı oldu. Dulkadır Beyliği’nin Osmanlı nüfuzu altına girmesini hoş karşılama­yan Memlûk Sultanı Kansu Gavri, Ali Bey’in karşısına Alâüddevle Bey’in kar­deşi Abdürrezzak’ı çıkardı. Ancak çok geçmeden Yavuz Mısır seferine çıkmış­tı. Osmanlı ordusuna öncülük eden Ali Bey, 1516’da Mercidâbık, 1517’de Ridâ-niye savaşlanna bizzat katıldı. Memlûk Sultam Tomanbay’ı Kahire’de eliyle asa­rak babası Şehsüvar Bey’in intikamını aldı. Ali Bey 1519’da Anadolu’da Celâlî isyanlarına adını veren Celâl ve 1521’de Şam Valisi Canbirdi Gazâlî ayaklanmalarının bastırılmasında da büyük rol oy­nadı. Ancak Şehsüvaroğlu Ali Bey’in bu başarıları isyanları bastırmakla görevli Ferhad Paşa’nın kıskançlığına yol açtı. Onun öldürülmesi için Kanunî Sultan Sü­leyman’dan ferman çıkartan Ferhad Pa­şa İran’a sefer bahanesiyle onu Tokat’a davet etti ve Artukova’da çocuklarıyla birlikte katlettirdi (1522).

Ali Bey’in öldürülmesinden sonra Dulkadırlı ülkesi Osmanlı topraklarına ka­tılarak Maraş merkez olmak üzere bir eyalet haline getirildi. Dulkadır Beyliği içinde Bozok böl­gesi ise ayrı bir sancak olarak Osmanlı idaresine bağlandı.

Teşkilât

Memlûk Devleti’nin himaye­sinde kurulan, XV. yüzyılın ikinci yan­sından itibaren zaman zaman Osmanlı himayesine giren Dulkadır Beyliği’nin devlet teşkilâtında sırasıyla Memlükler’in ve Osmanlılar’ın tesiri görülür. Beyliğin merkezi önce Elbistan iken daha sonra Maraş olmuştur. Hiçbir dönemde tam bağımsız olmadığından ülkede bazan Memlûk, bazan da Osmanlı paraları kul­lanılmış, hutbelerde de bu iki devletten hangisine tâbi ise o hükümdarın adı zik­redilmiştir. Geleneksel Türk devlet an­layışı Dulkadıroğullan’nda da hâkimdi ve ülke topraklan hanedanın ortak malı sa­yılırdı. Dulkadırlı şehzadeleri Kadirli, Kır­şehir ve Bozok gibi kazalarda babaları­nı temsilen buradaki birliklere kuman­da ederlerdi. Merkezde devlet işlerini yürütmek için bir divan teşkilâtı vardı. Divan başkanı ve beylerden sonra en yet­kili devlet adamı vezirdi. Beylerin haberleşmelerine dair çeşitli vesilelerle veri­len bilgiler. Dulkadırlı Devleti’nde Dîvân-ı İnşâ’nın, vakfiyeler de kayıt ve sicil sisteminin varlığını ortaya koymaktadır. Dulkadır beyleri önceleri Elbistan’da, da­ha sonra ise Maraş’taki hükümdarlık sa­rayında otururlardı. Kaynaklarda emîrâ-hur ve devâdar gibi bazı saray görevlile­rinden bahsedilmesi, Dulkadıroğullan’nda da bir saray teşkilâtının varlığını gös­termektedir.

Bütün Türk devletlerinde olduğu gibi Dulkadıroğullan da varlığını askerî gü­cüne borçluydu. Daha beyliğin kuruluşu arefesinde Karaca Bey 5000 kişilik bir kuvvetle Çukurova’daki Ermeniler üze­rine sefer yapmıştı. Bu sayı zamanla art­mış, XV. yüzyıl sonlarında 30.000’e ulaş­mıştır. Fransız seyyahı Bertrandon de la Broquiere. gerektiğinde Dulkadırlı ka­dınların da savaşa katıldığını yazmakta­dır. Dul­kadır kuvvetlerine seferde şehzadeler ve emîrler kumanda ederdi. Şehsüvar Bey zamanında Dulkadır ordusu. Memlûk or­dusunu birkaç defa hezimete uğratacak kadar güçlenmişti. XV. yüzyıl sonlarında Dulkadırlı ordu teşkilâtının Osmanlılar” -dan mülhem olduğu anlaşılmaktadır. “Alâüddevle Bey Kanunnâmesi”, Osmanlı timar sisteminin ay­nen Dulkadır Beyliği’nde de uygulandı­ğını, dolayısıyla askerî teşkilâtın bu sis­teme göre kurulduğunu belgelemekte­dir. Bu kanunnâme ile Dulkadır Beyliği yazılı kanunu olan bir devlet haline gel­miştir. Gerek “Alâüddevle Bey Kanunnâmesi” gerekse “Bozok Kanunnâmesi”, hem ceza hem de ver­gileri düzenleyen arazi kanunnâmeleri olarak Osmanlılar zamanında da yürür­lükte kalmıştır.

Dulkadıroğullan zamanında başta Ma­raş ve Elbistan’da olmak üzere köyle­re varıncaya kadar beyliğin kurulduğu coğrafi alanda cami, mescid, medrese, türbe, zaviye, köprü, kale vb. pek çok dinî ve sosyal tesis yapılmış, bunların birçoğu günümüze ulaşmıştır. Bunlar arasında, cami ve mescidlerden Adıya­man, Darende, Elbistan, Kahramanma­raş ulucamüeri; Bahçe Ağ­ca Bey, Gaziantep Alâüddevle, Kadirli Ala. Kahramanmaraş Hatuniye (Şems Hatun) ve Haznedarh camileri ile Gemerek Şâh-ruh Bey ve Kahramanmaraş İklime Ha­tun (üdürgücü) mescidleri; medreseler­den Kahramanmaraş’taki Taşmedrese ile Kayseri Hatuniye Medresesi; türbe­lerden Candır’daki Şah Sultan, Hacıbek­taş Balım Sultan, Pazarören, Koçcağız daki Süleyman Bey ve Kırşehir Ahî Evran Zaviye ve Türbesi ile diğer mimari yapılardan Kızı­lırmak üzerindeki Şâhruh Köprüsü, Hasankale’deki (Pasinler) ılıcalar, Harput, Kahramanmaraş ve Kayseri kaleleri sa­yılabilir.

Genellikle XV ve XVI. yüzyıllardan kal­ma bu eserlerin çoğu, gerek Osmanlı Dev­leti gerekse Cumhuriyet Türkiyesi zama­nında birçok defa onarım görmüş ve sos­yal fonksiyonunu sürdürmüştür.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski