İrem Nedir, Ne Demek, Kuranda İrem, İsminin Anlamı Hakkında Bilgi

İrem. Kur’an’da sözü edilen bir kabilenin veya yerleşim merkezinin adı.

Kur’ân-ı Kerîm’de azgınlıkları sebebiyle helak edilen Âd. Semûd kavimleri ve Fira-vun’la birlikte sadece bir yerde “direkleri olan. ülkelerde benzeri yaratılmamış İrem” [Fecr 89/6-14] şeklinde zikredilmekte­dir. Kelimenin aslının İbrânîce “Aram” ol­duğu ve “yüksek memleket” anlamına geldiği belirtilmektedir. Tev­rat’a göre bu kelime, hem Aram veya Su­riye diye adlandırılan bölgenin hem de bu bölgede yaşayan ve Ârâmîler’in atası olan kişinin adıdır. Aram, Akkad Kralı Naramsin’in bir yazı­tında Yukarı Fırat yöresinde bir bölgeye verilmiş yer adı, milâttan önce 2000 yıl­larına ait tabletlerde ise Aşağı Dicle hav­zasında bir şehir ismi olarak geçmekte­dir. Kelime sonraları Mari, Alalah ve Ugarit belgelerinde şahıs adı, Mısır belgele­rinde ise yer adı olarak ortaya çıkmaktadır.

Tevrat’a göre Aram. Hz. Nuh’un üç oğ­lundan Sâm’ın beşinci oğludur; kendisi­nin de Ûs (Uts), Hul. Geter ve Maş adında dört oğlu vardır. İrem kelimesini bir kişi adı kabul eden müslü-man tarihçi ve müfessirler de onun şeceresini İrem b. Sâm b. Nûh veya İrem b. Avs (Ûs) b. Sâm b. Nûh olarak ver­mektedirler.

İslâm tarihçilerine göre Arap yarıma­dasındaki kavimlerin çoğu İrem’in soyun­dan gelmektedir. Ahkâf ta yerleşmiş olan [Ahkâf 46/21] kendilerine Hz. Hûd’un peygamber olarak gönderildiği kavme adını veren Âd da İrem’in büyük oğlu Avs’tan torunudur. İrem’in diğer oğlu Âbir’den torunu Semûd’un kavmi ise Hicr’de yerleşmiş olup onlara da Hz. Salih gönderilmiştir.

İrem’in bir kabile adı olduğunu söyle­yenlere göre bu kabile Âd kavminin bir kolu olup adını kavmin atası olan İrem’­den almıştır. Tarihçiler ve müfessirler. Kur’an’daki bir ifadeden de hareketle [Necm 53/50] Âd kavmini Âd-i Ûlâ ve Âd-i Uhrâ diye iki kısma ayırmakta ve Âd-ı Ûlâ’ya atalarına nisbetle İrem denildiği­ni nakletmektedirler. Eski Arap şiirinde Arabistan’da yaşayan İrem adın­da bir kabileden bahsedilmekte ve çoğun­lukla Âd, bazan da Semûd, Himyerîler ve diğerleriyle birlikte zikredilmektedir. Bu kabile Kudâr el-Ahmer (Uhaymir) tarafın­dan ortadan kaldırılmıştır. İbn Haldun da İrem’in bir kabile adı olduğunu, çünkü bu adla anılan bir şehrin bulunmadığını ifa­de etmektedir.

Bazılarına göre İrem İskenderiye veya Şam’dır. Fakat Taberî, İskenderiye ve Şam şehirlerinin Âd kavminin yaşadığı yerle ilgili Kur’an’da verilen bilgilere [Ahkaf 46/2 1] uymadığını belirtmektedir. İrem’in Yemen’-de Hadramut ile San’a arasında Şeddâd tarafından inşa ettirilen şehir olduğu ri­vayeti daha çok benimsenmektedir. İslâmî kay­naklarda bu şehrin özelliklerine dair ol­dukça ayrıntılı rivayetler vardır. Yâkût, Eyle (Akabe) ile Benî İsrail çölü arasında Cüzam diyarında yüksek bir dağın da İrem adıyla bilindiğini nakletmektedir. Batlamyus’un Suriye’de olduğunu söylediği Aramawa denilen yerin İrem olduğu ileri sü­rülmüştür. Arkeolojik araştırmalar da İrem’in Akabe’nin 25 km. doğusundaki Rem dağı olduğunu göstermektedir. Son dönem araştırmacıları Âd kavminin Arap yarımadasının kuzeybatısında. Hicaz ve Necid’den Şam’a doğru uzanan sahada yaşadığına kanidir. Kur’an’da zikredilen “İrem zâti’l-imâd”ın Akabe yakınlarında­ki bu yer olduğu ileri sürülmektedir. Şam’ın İrem olduğunu söyleyen­lere göre Şam. Ârâmîler’in önemli mer­kezlerinden ve başşehirlerinden biri olup İrem’den maksat da Aram’dır. Hemedânî “İrem zâti’l-imâd”ın Şam olduğu, Ceyrûn b. Sa’d b. Âd’ın kurduğu bu şehrin mermer sütunları sebebiyle “Ceyrûn zâ-tü’I-imâd” diye anıldığını kaydeder.

Şemseddin Sami, Muâviye b. Ebû Süfyân zamanında Abdullah b. Kılâbe adın­da bir zatın. Ermen harabelerinde Âd kavmine ait bir miktar kıymetli mücev­herat bulduğu yolunda bazı bilgiler aktarırsa da  bu bil­gilerin kaynağı kabul edilen “İrem zâtü’l-imâd” hadisinin sahih olmadığı tesbit edilmiştir.

Şark-İslâm edebiyatlarında İrem keli­mesi daha ziyade (Bâğ-ı İrem) şekliyle mutluluk verici, mâmur ve gösterişli bi­naları, evleri vb. yerleri ifade eden bir mazmun olarak kullanılmıştır. Bağları ve rengârenk ağaçlan ile İrem bahçeleri ba­harı temsil eder; ayrıca sevgilinin bulun­duğu evi, gezindiği bahçeyi vb. mahalleri tanımlamada kullanılır: “Görmedik öyle melek-sûreti bu dünyâda / Belki Rıdvan kaçırıp kûy-ı İrem’den gelmiş.

İrem tasavvufî edebiyatta da “insanın gönlü, Tann’nın tecellîgâhı. Tanrı ile bu­luşma yeri” anlamında bir remiz olarak kullanılmıştır: “Cemâlini gören ey ravza-nın gülistanı / İrem sarayını yâ sahn-ı gülsitânı n’ider” (Nesîmî).

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski