İzni Sefine Nedir, Ne Demek, Anlamı, Hakkında Bilgi

İzn-î sefîne. Osmanlı Devleti’nde bir geminin seyrüseferi için verilen izin.

İzn-i sefine, özellikle Çanakkale ve İs­tanbul boğazlarından geçecek gemilere verilen gidiş-dönüş serbestiyetini ifade etmekte olup kara yolu için alınan “yol hükmü” veya “mürur tezkiresi” karşılığı kullanılmıştır. İzn-i sefine uygulamasını Anadoluhisarfnın tamiri ve Rumelihisarı’nın inşası sırasında (1452) başlatan Fâ­tih’in, bütün yabancı gemilerin kontrol edilmesini ve geçiş harcı alınarak izin ve­rilmesini kale muhafızlarına emrettiği belirtilmektedir.

İzn-i sefine emirleri yerli ve yabancı tüccar gemileri için verilirdi. XVI. yüzyıldan itibaren yabancı gemilerin Karade­niz’e geçme müsaadesi olmadığından İs­tanbul Boğazı’ndan geçiş için izn-î sefîne almak söz konusu değildi. Karadeniz’den gelen hububat İstanbul’da Akdeniz’e gi­decek gemilere yüklenir ve yalnız müslüman bölgelerine gidişine müsaade edilir­di. Dolayısıyla gemilerin sadece Çanakka­le Boğazı’ndan geçebilmesi için izni se­fîne emri alması gerekiyordu. XVII. yüz­yılda yabancı gemilerden bu şekildeki ge­çişler sırasında alınan selâmet akçesi 300 akçe idi.

Yabancı gemilerin tâbi olduğu statü o devletlerle yapılan antlaşmalarla belirlen­mekteydi. İlk defa Rusya, Küçük Kaynar­ca Antlaşması ile (1774) Karadeniz’de kendi gemileriyle ticaret yapma hakkı­nı aldı. Onu 1783te Avusturya, 1802’de Fransa ve İngiltere, daha sonra diğer kü­çük devletler takip etti ve İstanbul’dan Karadeniz’e geçmek için izn-i sefîne fer­manı almaya başladılar. Karadeniz 1829 Edirne Antlaşması ile milletlerarası tica­rete açılınca yine geçiş ve dönüşlerde ge­çerli olmak üzere izn-i sefine fermanları­nın verilmesi sürdürüldü. XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren Rusya’nın Karadeniz kıyılarında toprak sahibi olması üzerine bu limanlara gidecek Osmanlı tüccarları­nın da izn-i sefîne almaları zorunlu hale geldi.

Bir izn-i sefine fermanında gemi ve ge­mi reisinin adıyla nereli olduğu, geminin hangi limandan yüklendiği, nereye gide­ceği, taşıdığı emtianın cinsi, miktarı, var­sa yükünü devredeceği diğer yabancı ge­miler zikredilirdi. İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçecek gemiler için ayrı izn-i sefîne fermanları düzenlenirdi. Me­selâ İstanbul Boğazfndan geçip Karade­niz’deki Rusya topraklarına gidecek Os­manlı tüccarına ait bir gemi için izn-i se­fine fermanı alınmak istendiği takdirde işlemler şu şekilde gerçekleşirdi. Genel­likle bir tüccarın kiraladığı reâyâ gemisi­nin reisi Önce Dîvân-ı Hümâyun’a geçiş iz­ni isteyen bir arzuhal sunardı. Bunun uy­gun görülmesinden sonra İstanbul’daki Rusya elçisinden pasaport alınır ve gemi­deki reis ve gemiciler buraya kaydedilir­di. Bu işlemlerin tamamlanmasının ardın­dan İstanbul gümrük emininin kontrolü ve bilgisi altında gemiciler geri dönecek­lerine dair birbirlerine, gemi reisi de hep­sine kefil olurdu. Ayrıca gemi reisi kendisi için İstanbul’da oturan güvenilir bir kefil bulmak zorunda îdi. Gümrük emininin işlemlerin tamamlandığını bildirmesi üze­rine gemi reisine izn-i sefîne emri verilirdi. Bu emirler İstanbul gümrük eminine. Liman nazırına ve Kavak ustasına hita­ben yazılırdı. Fermanlar bazan bir defa için, bazan da belli bir süre için geçerli olur, dönüşte geri alınarak muhafaza edilmek üzere Dîvân-ı Hümâyun Kalemİ’-ne gönderilirdi. İzn-i sefîne fermanlarıyla ilgili işlemlerin zaman içinde bazı deği­şikliklere uğradığı anlaşılmaktadır. Bir izn-i sefîne fermanı almak için yapılan müracaatla işlemlerin sonuçlanması ara­sında geçen süre bazan on beş günü bul­maktaydı.

İzn-î sefîne hükümleri İzn-i Sefîne Deften adı verilen defterlerde kaydedi­lirdi. Bugün Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde 1194-1260 (1780-1844) yılları arasına ait on İzn-i Sefîne Defteri, Karadeniz ve Akdeniz’de ticaret yapan Osmanlı tüc­carına ait izn-i sefîne ferman suretlerini ihtiva etmektedir. Düvel-i ecnebîyye def­terleri arasında da İngiltere, Rusya gibi yabancı devlet tüccarlarına ait Boğazlar dan geçiş izinlerini ihtiva eden ferman suretlerinin kaydedildiği defterler bu­lunmaktadır. XIX. yüzyılın ikinci yarısın­dan itibaren izn-i sefine fermanları mat­bu olarak hazırlanmış ve boş bırakılan isim yerleri doldurulmak suretiyle kulla­nılmıştır,

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski