Kadir Gecesi. Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği mübarek gece.
Söziükte kadir (kadr) kelimesi “hüküm, şeref, güç. yücelik” gibi anlamlara gelir. Dinî literatürde ise “leyletü’l-Kadr” şeklinde Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği gecenin adı olarak kullanılır. Aynı adı taşıyan 97. sûre bu gecenin fazileti hakkında nazil olmuştur. Sûrede Kur’an’ın Kadir gecesinde indirildiği ve sözü edilen gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu belirtilir. Müfessirler hayırlı olanın bu gecede yapılan amel olduğunu, bin ayın ise içinde Kadir gecesinin bulunmadığı bir süreyi ifade ettiğini belirtirler. Ancak genel bir rakam konumunda bulunması ve ism-i tafdîlden sonra gelmesi dikkate alınarak bu sayının çokluktan kinaye olabileceğini söylemek de mümkündür. Kur’ân-ı Kerîm’in başka âyetlerinde de bin ve elli bin yıla tekabül eden “gün” kavramı kullanılmaktadır.[Secde 32/5; Meâric 70/4]
Allah’ın insanlara peygamberler vasıtasıyla son hitabı ve nihaî mesajı olan Kur-‘an’ı indirmesi İnsanlığın hidayetinde bir dönüm noktası teşkil ettiği için bu olayın gerçekleştiği gece özel bir anlam taşır. Kadir gecesinin önemine işaret eden bir hadiste, önceki ümmetlerin uzun ömürlü olmaları sebebiyle fazla sevap kazanma imkânına sahip bulunmalarına karşılık müslümanlara Kadir gecesinin verildiği belirtilir. Kadr sûresinde bildirildiğine göre bu gecede Allah’ın izniyle melekler ve Cebrail yeryüzüne iner ve gece boyunca yer yüzüne barış ve esenlik hâkim olur.
Kadr sûresinde verilen bilgiler, Kur’an’ın ramazan ayında [Bakara 2/185] ve bütün hikmetli işlerin kararlaştırıldığı mübarek bir gecede [Duhân 44/3-4] indirildiğine dair âyetlerle birlikte ele alındığında Kadir gecesinin ramazan ayı içinde bulunduğu sonucu ortaya çıkar. Bu gecenin daha çok ramazanın son on veya yedi günündeki tekli gecelerde aranması gerektiğine dair hadisler gecenin tesbitiyle ilgili bazı ipuçları vermektedir. Bu hususta sahabeden gelen rivayetlerde en çok ramazanın 27. gecesi öne çıkıyorsa da bu rivayetler ihtilaflı olduğundan kesinlik ifade etmemektedir. Bazı nakillerde Hz. Peygamber’in Kadir gecesinin vaktini haber vermeye teşebbüs ettiği, ancak o sırada bir konuda anlaşmazlığa düşen İki sahâbînin Resûlullah’a başvurması üzerine buna fırsat bulamadığı, daha sonra da konunun zihninden silindiği bildirilir.
Kadir gecesinin kesin olarak belirlenmemesinin hikmeti üzerinde duran âlimler, bu durumun gecenin feyzinden istifade etmek için daha uygun olduğunu söylemişlerdir. Zira Kadir gecesinin bildirilmesi halinde müslumanlar sadece o geceyi ihya etmekle yetinebiürlerdi. Halbuki kısmî belirsizlik sayesinde müminlerin Kadir gecesi ümidiyle bütün ramazan gecelerini ibadet şuuru içerisinde geçirmeleri söz konusudur. Ayrıca Kadir gecesinin bildirilmemesi yoluyla müslümanlan bilerek ona saygısızlık göstermeleri veya tazimde aşırıya kaçmaları önlenmiş olur.
Bir hadiste inanarak ve mükâfatını Allah’tan bekleyerek Kadir gecesini ihya edenlerin geçmiş günahlarının affedileceği müjdelenmiştir. Ramazanın son on gününe girildiğinde Hz. Peygamber dünyevî işlerden uzaklaşıp i’tikâfa çekilir, geceleri daha çok ibadet ve tefekkürle geçirdiği gibi ailesini de uyanık tutardı. Bir hadiste Resûl-i Ekrem’in Kadir gecesinde, “Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni de affet!” şeklinde dua edilmesini tavsiye ettiği belirtilir. Bu sebeple müslümanlar, ramazan ayının son on gecesini ve özellikle âlimlerin çoğunluğunun işaret ettiği 27. geceyi, kulluk bilinci içinde ibadet ederek ve geçmişte yaptıkları hataları bir daha tekrarlamamaya kesin karar vererek geçirmeye özen gösterirler. Kadir gecesi hakkında birçok risale yazılmıştır. Bunlar arasında Bedreddin el-Karâfî, Ali el-Kârî, Ahmed b. Ali el-Bûnî, Süleyman b. İbrahim el-Alevî, Muhammed Abdürraûf el-Münâvî ve Aziz Mahmud Hüdâyî’nin eserleri sayılabilir.
TDV İslâm Ansiklopedisi