Kaf Suresi Nedir, Kaç Ayet, Kaçıncı Sure, Konuları, Hakkında Bilgi

Kâf Sûresi. Kur’ân-ı Kerîm’in ellinci sûresi.

Mekke döneminde Mürselât sûresin­den sonra nazil olmuştur. Kırk beş âyet olup fasılası b. harfleridir. Adını ilk âyetin başındaki kâf harfinden almıştır. Bâsikât sûresi olarak da isimlen­dirilir. Sûrelerin ihtiva ettiği âyet sayısına göre yapılan sınıflandırmada tıvâl-i mu­fassal grubunda yer alanların bu sûreyle başladığı kabul edilmektedir.

Kâf sûresinde, ölümden sonra yeniden dirilişle bunu inkâr edenlerin uyarılması ve iman edenlerin müjdeîenmesi, pey­gamberlerini yalanlayan kavimlerden bazı örnekler verilerek bunların sonlarının ha­tırlatılması, kavminin inkarcı ve yıkıcı ta­vırlarına karşı Hz. Peygamber’e teselli ve güven telkin edilmesi, inkarcıların âhirette karşılaşacakları cezalar ve inananlara verilecek nimetler gibi konular çarpıcı bir ifade örgüsü ve etkileyici bir üslûpla anla­tılmıştır. Bölümler arasındaki uyum sû­renin bir defada indirildiğini göstermek­tedir. Sûrenin başındaki kâf harfinin ne anlama geldiği konusunda ileri sürülen çeşitli görüşler arasında bu harfin yeryü­zünü kuşatan bir dağı ifade ettiği söylen­mekle birlikte bu riva­yetin İsrâilî hurafelerden olduğu belirtil­miştir.

Kâf sûresinin muhtevasını iki bölümde ele almak mümkündür. Birinci bölümde [âyet 1-15] müşriklerin kendilerine gön­derilen peygamberi ve ölümden sonra di­rilmeyi yalanladıklarına dikkat çekilerek Allah’ın kudretine işaret eden kozmolojik delillerden örnekler verilir: gökyüzü, yer­yüzü, dağlar, gökten indirilen sular, hur­ma ağaçları, bahçeler ve bitkilere dikkat çekilir: böylece insanlar bunların yaratıh-şındaki hikmeti kavramaya ve düşünme­ye teşvik edilerek bu deliller dikkate alın­dığında insanları ölümden sonra diriltme­nin Allah için kolay olacağı bildirilir. Aynı bölümde ayrıca, daha önceki bazı kavim­lerin kendilerine gönderilen peygamber­leri yalanladıklarına dikkat çekilir. Bu ka­vimlerin yalnız isimlerinin zikredilip ay­rıntıya girilmemiş olması, o dönemdeki Araplar’m onlar hakkında malûmat sahibi olduklarını gösterebileceği gibi buradaki amacın söz konusu toplulukların tarihle­rini anlatmak değil davranışlarının onları sürüklediği akıbeti haber vermek sure­tiyle muhatapların ibret almalarını sağlamak olduğu da söylenebilir. Öte yandan burada, karşılaştığı yalanlamanın kendi­sinden önceki peygamberlerin de başına geldiğini hatırlatmak suretiyle Resûl-i Ek­rem’i teselli amacı da güdülmektedir.

Sûrenin ikinci bölümünde [âyet 16-45] inkarcıların ölümden sonra dirilme konu­sundaki şüphelerine karşı insanın yaratılışına dikkat çekilerek insanı yaratan gü­cün onun en gizli duygu ve düşüncelerini dahi bildiği ifade edilir. Bu kısımda, mu­hatapların bilhassa âhiret hayatı konusu­na dikkatlerini yoğunlaştırarak içlerinde ürperti uyandırmayı, böylece kendilerini dehşetli sondan korumayı hedefleyen bir üslûp hâkimdir. Ayrıca takva sahiplerine âhirette verilecek nimetlerden de bahse­dilir. Bu bölümde yer alan, “Biz insana şah damarından daha yakınız” mealindeki âyet [âyet 16] insanın bütün eylem ve düşünceleri konusunda derin bir sorum­luluk bilinci taşıması gerektiğini vurgu­laması açısından çok anlamlıdır. Sûrenin sonlarına doğru Hz. Peygamber’in ken­disine inanmayanların sözlerine karşı sa­bırlı olması öğütlenerek günün değişik vakitlerinde Allah’ı saygı ve övgüyle anması istenir. Kıyamet ve mahşer sahnesi­ne kısa ve etkili ifadelerle tekrar temas Kâf sûresinin ilk âyetleri eden âyetlerin ardından sûre, inatçı müş­riklerin neler söylediklerini Allah’ın çok iyi bildiğini, ResûH Ekrem’in onları inanma­ya zorlamak gibi bir görevinin bulunma­dığını belirten ve Allah’ın uyanlarından yararlanabilecek iyi niyetli insanlara Kur’an aracılığıyla uyanda bulunmasını em­reden âyetle sona ermektedir.

Hz. Peygamber bayram namazlarında Fâtiha’dan sonra Kâf ve Kamer sûrelerini okumuştur. Ayrıca bu sûre, Resûluliah’ın özellikle sabah na­mazlarının ilk rek’atında sıkça okuduğu sûreler arasında yer alır. Diğer ta­raftan Hz. Peygamber’in cuma hutbele­rinde de çoğunlukla Kâf sûresini okumuş olması sûrenin ihtiva ettiği konuların, özellikle âhiretle ilgili açıklamaların ve uyarıların önemine, bunların insanlara sıkça hatırlatılmasının gerekliliğine işaret etmektedir. Resûl-i Ekrem’in komşusu Ümmü Hişâm bint Harise, Kâf sûresini cu­ma hutbelerinde Resûlullah’tan dinleye­rek ezberlediğini belirtmektedir. Bazı tefsirlerde yer alan, “Kâf ve’l-Kur’âni’l-mecîd’i öğrenin” ve, “Kim Kâf sûresini okursa Allah onun ölüm sıkıntılarını hafifletir  şeklindeki hadislerin sahih olmadığı kabul edilmiştir.

Kâf sûresi hakkında müstakil çalışma­lar da yapılmıştır. İbrahim Kuşeyrî’nin Teîsîr-i Sûre ve Abdülmün’im Memdûh Ra-mâh’ın, Teîsîru sureti Kâf ve’l-edilletü fîhâ ale’l-bcfşve’l-cezâ (Kahire 1987) adlı eserleri bunlar arasında sayılabilir. Ahmed b. Şâkir el-Huzeyfî, Uşûlü’l-Caki-de min fyilâli sureti Kâf adıyla bir yük­sek lisans tezi hazırlamıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski