Kaylule Uykusunun Faydaları -Tıbbi Açıdan- Hakkında Bilgi

Tıp Açısından Kaylûle. Modern psiko­loji kitapları uykuyu “şuurluluğun geçici olarak değiştiği bir durum olarak” tanım­lar. 19S0’li yıllarda uyku “pasif teori” ile açıklanarak dimağı uyanık vaziyette tutan dürtülerin şiddeti azaldığında beynin uy­kuya girdiği düşünülüyordu. Buna göre uyanıklık bedenin normal hali, uyku ise uyanıklık haline bir ara verme idi. Fakat 1960’lı yıllarda sinir fizyolojisi hakkındaki bilgilerin artmasıyla uykunun pasif bir olay olmadığı, aksine çeşitli canlı türleri için değişiklikler arzedecek şekilde önce­den programlanmış aktif bir hadise nite­liği taşıdığı ve bu program gereğince pe­riyotlar halinde ortaya çıktığı fikri hâkim olmuştur. 

İnsanın iç alemiyle, yakın temasta bu­lunduğu dış âlem arasında zaman kavra­mı yönünden farklılıklar vardır. Dış çevre­de bir gün yirmi dört saat olacak şekilde ayarlanmıştır; bedendeki iç âlemin uyku ve uyanıklık yönünden günlük süresi ise gece-gündüz farkının bulunmadığı, ses ve ısı değişikliklerinin giderildiği ve sos­yal uyarıların ortadan kaldırıldığı uyku laboratuvarlarında yapılan çalışmalarda yirmi beş saat ve daha fazla olarak tes-bit edilmiştir. Bu çalışmaların diğer bir önemli sonucu da bütün deneklerin öğle saatlerinde uyuduklarının gözlenmesidir. Buna dayanarak uyku uzmanları, insanın tabii yapısının öğle ve gece saatlerinde olmak üzere en az iki defa uyumaya göre programlandığını belirtmektedir.

İnsanlar günlük hayatlarında tabii uy­ku davranışlarını yalnızca bebeklik çağla­rında gösterebilme şansına sahiptir. Ni­tekim bebekler gündüzleri sık sık uykuya dalar ve uyanırlar, okul çağına geldiklerin­de sosyal çevre ve şartlar gündüzün uyu­malarını engellemeye başlar; erişkin ha­yatta ise kişinin ne zaman ve ne kadar uyuyacağını, artık bedenin ihtiyacı değil toplumun hayat tarzı belirler. Buna rağ­men iç âlemdeki uyuma isteği büsbütün yok olmaz. Nitekim öğle saatlerinde kişi­nin gevşeyip dikkatinin dağıldığı bilin­mektedir. Bu durumun öğlen yemeği, iklim ve şahsî farklılıklara bağlı olmadığı tesbit edilmiştir. Trafik kazalarının yakla­şık dörtte birinin bu saatlerde vuku bul­duğu belirlenmiştir.

Dünya üzerinde ekvatorun her iki ya­nında 45. enlemler arasında öğle uyku­suna izin veren bir anlayış ve yerleşik bir kültür mevcuttur. Buna Araplar “kaylû­le”, İspanyol, İtalyan ve Yunanlılar ise “siesta” adını verirler. Türkiye’de belli bir geleneğe bağlı olmasa da “öğlen şeker­lemesi” tabiri bu terimlerin karşılığı ola­rak kullanılabilir.

Öğle uykusunun bir özelliği, insana bir­kaç dakika içerisinde derin bir uykuyu ya­kalama imkânı vermesidir. Bu uyku es­nasında beyin dalgalarının ölçümü sonu­cunda derin uykunun bir belirtisi olan delta dalgalan tesbit edilmektedir. Delta dalgalı bir uykudan sonra gözünü açan kişi dinlenmiş ve tazelenmiş olarak uya­nır. Bu tesbit kaylûlenin kişide verimliliği arttıran bir faktör olduğunu göstermek­tedir. İnsan böyle bir uykudan sonra on iki saat kadar uyanık kalabilmektedir. Nite­kim İslâmî kaynaklarda kaylûle gece iba­detlerine rahat kalkabilmek için yararla­nılacak bir imkân olarak görülmekte ve zihni açıktuttuğu ifade edilmektedir. Öte yandan araştırmalar öğle uykusu uyuyan pilot, doktor ve diğer önemli personelin daha az hata yaptığını göstermektedir. Ortamın yeterince sakin ve sessiz olması şartıyla kaylûle zamanında yatakta uyu­makla masa başında, koltukta uyumanın uyku niteliği yönünden bir farkının olma­dığı, bu şekilde otuz kırk dakika kadar uyumanın bile günün geri kalan kısmını gerilimsiz ve enerjik geçirme imkânı sağ­ladığı belirlenmiştir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski