Be­ni Kelb Kabilesi Kimdir, Nedir, Tarihi, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Be­nî Kelb. Kahtânîler’e mensup bir Arap kabilesi.

Kabilenin nesebi Kelb b. Vebere b. Tağ-lib b. Hulvân b. İmrân b. Halef b. Hâff b. Kudâa vasıtasıyla Kahtân’a ulaşır. Aslen Yemen menşeli olan Kelbliler Suriye böl­gesinde Dûmetülcendeİ, Tedmür, Sava ve Semâve civarında oturuyorlardı. Kabile­nin başlıca kollan Benî Adî, BenîZüheyr. Benî Uleym, Benî Cenâb b. Hubel, Benî Abdullah ve Benî Ureyne’dir. Câhiliye dö­neminde Kelbliler de Kudâalılar gibi Dûmetülcendel’de bulunan Ved adındaki pu­ta tapıyorlardı. Bu devirde Kelbliler’den kahramanlığı ile tanınan Züheyr b. Ce­nâb. Gatafânlılar’ın Mekke’deki Kabe gibi bir mâbed yaptıklarını duymuş ve onlar­la savaşıp mâbedlerini yıkmıştır. Kelbliler, Câhiliye döneminde de İslâm’ın gelmesin­den sonra da Dûmetülcendel’de rebîülev-vel ayında panayır kuruyorlardı ve bu panayırın başkanlığını Gatafânlılar’Ia nöbet­leşe yapıyorlardı. Geçim kaynakları tica­ret, tarım ve hayvancılıktı; Özellikle koyun yetiştiriciliğinde ünlüydüler.

Hz. Peygamber, Kelb’in kollarından Be­nî Abdullah’ı bi’setin onuncu yılında (631) taşıdığı “Allah’ın kulu” anlamındaki ismin­den dolayı överek İslâm’a davet etmiş, ancak red cevabı almıştı. Hicretin 6. yılın­da ise (627-28) yine Kelbliler’in bir başka kolu olan Ureyneliler sekiz kişilik bir he­yetle Resûl-i Ekrem’e gelerek İslâmiyet’i kabul etmişlerdir. Mekke döneminde Zeyd b. Harise ve Dihye b. Halîfe gibi Kelb ka­bilesine mensup bazı kişilerin ferdî plan­da kalan ihtidaları görülürse de Hz. Peygamber’in Kelbliler’le ciddi anlamda doğ­rudan ilk münasebeti “senetü’l-vüfûd” denilen 9. yılda (630) gerçekleşmiş, o yıl kabilenin reislerinden Harise b. Katan ve Hamel b. Sa’dâne başkanlığında bir heyet Medine’ye gelip müslüman olmuştur. Re­sûl-i Ekrem Hamel’e bir bayrak, Hârise’ye de bir mektup vermiştir. Bu mektupta, Hârise’nin yönetimindeki Kelbliler’le Dû-metülcendel civarında yaşayan ona bağlı kabilelerin vergilerini ödeyip namazlarını kıldıkları takdirde Allah ve Resulü’nün hi­mayesi altında olacakları belirtilmiştir. Dört halife döneminde Kelbliler’le ilgili önemli bir olaya rastlanmamaktadır. An­cak Hz. Osman’ın Naile adında Kelbli bir hanımla evlenmesi, daha sonraki yıllarda görülen Kelbliler’le Emevîler arasındaki yakınlığın başlangıcı olarak kabul edile­bilir.

Muâviye b. Ebû Süfyân’ın hilâfet müca­delesinde Kelbliler onun yanında yer al­mışlardır; ancak bu durum, onların Kays-lılar’la uzun süre devam edecek olan düş­manlıklarını başlatmıştır. Muâviye’nin Şam bölgesindeki en ateşli destekçileri Kelbliler idi. Bunun başlıca sebeplerinden biri muhtemelen, Muâviye’nin Şam’da Kelb mahallesinde oturması ve Hz. Os­man gibi onlardan bir hanımla evli olma­sıdır. Nitekim Muâviye, hısımlarının ken­disine verdikleri desteği boşa çıkarma­mak için Kelbli hanımından doğan I. Yezîd’i veliaht ilân etmiştir. Böylece Kelbliler, müstakbel halifenin dayıları sıfatıyla Emevî Devleti’ni sahiplenmede ön plana çıkmışlardır. Onlardan Hassan b. Mâlik b. Behdel en önemli kumandanlıklardan bi­rine getirilmiş, Mısır ve Kuzey Afrika’dakiler dahil taşra valiliklerinden bazıları, özellikle Kelbliler’in rakibi Kayslılar’ın ço­ğunlukta bulunduğu yerlerdeki idarecilikler onlara verilmiştir. Bu yüzden Kayslılar II. Muâviye zamanında Kınnesrîn, Karki-siyâ ve Harran’da isyan etmişler ve onun halifeliğini tanımamışlardır.

Muâviye b. Yezîd’in ölümünden sonra İslâm coğrafyasındaki valiler Hicaz bölge­sinde halifeliğini ilân eden Abdullah b. Zü-beyr’e biat ederken Dımaşk’ta bulunan Dahhâk b. Kays Emevîler’e sadık kalmıştı. Ancak onun da zaman içinde Abdullah’a yöneldiğini sezen Hassan b. Mâlik b. Beh­del harekete geçti ve Mercirâhit savaşın­da (64/683-84) Dahhâk’ı yenerek halifeli­ğin öncelikle Şam bölgesinde Emevîler’in elinde kalmasını sağladı. Gerek bu savaş­ta gerekse daha sonra Abdullah b. Zü-beyr gailesi bertaraf edilirken pek çok Kayslı’nın öldürülmesi, Kelbliler ile Kayslı-lar’ın yeni düşmanlıklar içine girmesine ve özellikle Kınnesrin bölgesinde karşılıklı birçok öldürme vakasının meydana gel­mesine yol açtı. Öte yandan Emevîler adı­na vergi toplama yetkisi bulunan Hassan b. Mâlik b. Behdel’in yeğeni Humeyd b. Hureyş b. Behdel’in Medine’deki Kays kö­kenli Fezâreliler’i sıkıştırıp pek çoğunu öl­dürmesi ve Kayslılar’ın da bunun intika­mını alması iki kabile arasında yeni müca­delelere sebep oldu. Medine’deki bu olay­lar Halife Abdülmelik’in Kelbliler’e daha da yakınlaşması sonucunu doğurmuştur.

Emevîler’in son halifesi Mervân b. Mu-hammed hilâfeti ele geçirirken Kayslılar’-dan yardım görmüş ve devletin başşeh­rini Dımaşk’tan onların çoğunlukta oldu­ğu el-Cezîre bölgesindeki Harran’a taşı­mıştı. Kelbliler bu durum karşısında Dı-maşk ve Filistin bölgelerinde ayaklanmış­lar, ayrıca yine 11. Mervân’a karşı ayakla­nan Abdullah b. Ömer b. Abdülazîz’i des­teklemişlerdir. Aynı şekilde Emevîler’in yıkılışı sırasında II. Mervân’dan dolayı bu aileye yardım etmedikleri, hatta Abbâsîler’in yanında yer aldıkları görülmekte­dir. Ancak Abbâsîler’in hilâfet merkezini Irak’a taşımaları, Suriyeliler’in ve dolayı­sıyla Kelbliler’in hilâfet üzerindeki etkile­rini bir anda ortadan kaldırmıştır.

Kelbli-Kayslı mücadelesi sadece hilâfet bölgesiyle sınırlı kalmamış, Kuzey Afrika’­da da doğudaki olaylara paralel biçimde gelişmiştir. Emevî halifelerinin bu bölgeye genellikle Kelbli valiler göndermesi bura­da da huzursuzluğun kaynağı olmuştur. Fakat Kelbliler’in Kuzey Afrika sahillerine ve Korsika, Sardinya, Sicilya gibi adalara düzenlenen seferlerin mimarları oldukla­rı ve Akdeniz’de İslâm hâkimiyetinin pe­kişmesine büyük katkıda bulundukları bir gerçektir. Endülüs’te ise Kelbli vali Ebü’l-Hattâr zamanından (743-747) itibaren Endülüs Emevî Devleti ku­ruluncaya kadar Kelbli – Kayslı mücadelesi devam etmiştir. Ancak burada Kayslılar Kelbliler’e galip gelmiş ve bu durum Kelb­liler’in siyasetten çekilip kültürel ve eko­nomik konulara ağırlık vermesine yol aç­mıştır. Kelb kabilesinden. Muhammedb. Sâib el-Kelbî ile oğlu Hişâm b. Muham-med el-Kelbî ve İbn Cüzey gibi meşhur âlimler yetişmiştir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski