Kinnesrin Şehri Tarihi, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Kınnesrîn. Kuzey Suriye’de tarihî bir şehir.

Helenistik dönemde Seleukos Nikator (m.ö. 305-280) tarafından Chalcis ad Be-lum adıyla Kuveyk ırmağının sağ yakasın­da kurulmuş olup Halep’in 28 km. güney-batısındadır. O dönemde Suriye-Arabis­tan sınırındaki askerî-idarî bölgeye de adını veren şehir Antakya’dan Fırat’a, Hama’dan Tedmür’e uzanan savunma hat­tının stratejik bir mevkiinde yer alıyordu. Topraklarının çok verimli olması, aynı za­manda ticaret yollarının kesiştiği bir böl­gede bulunması sebepleriyle kısa sürede önemli bir ticaret merkezi ve tahıl pazarı haline gelmişti. Sonraki dönemlerde Ârâmîce Süryânîce “kartal yuvası” anlamın­daki Kenneşrîn’e çevrilen adı Bâbil Talmudu’nda Kannishrayyâ Batılı Or­taçağ tarihçilerinin eserlerinde Canestrine ve Arap kaynaklarında Kınnesrîn şeklin­de geçmektedir.

Güneyden gelen Amâlika kabilelerinin başlattığı Arabistan yarımadasının kuze­yine yönelik Arap göçü Bizans dönemin­de de devam etmiş, VI. yüzyılın başların­dan itibaren Suriye nüfus bakımından bü­yük Ölçüde Araplaşmıştı. Bu topraklarda Bizans’ın vasalı olarak Gassânîler’in ku­rulduğu dönemde Kınnesrîn, Halep, Menbic ve Bâlis civarında da Arap kabileleri yaşıyordu. Bizans, İran’la yaptığı savaş­larda önem taşıyan Kınnesrin’i, dışarıdan gelecek saldırıları gözetlemeye uygun bir mevkide ve askerin ihtiyacını karşılaya­bilecek verimli bir arazinin ortasında yer alması sebebiyle bölgedeki dokuz idarî ve askerî merkezden biri haline getirmişti. Bizans döneminde Sâsânîler’le şiddetli sa­vaşlara sahne olan bölge 573’te ve 608-609’da Sâsânî işgaline mâruz kaldı.

VII. yüzyılın başlarında Tenûh ve Selîh Arap kabilelerinin yaşamakta olduğu Kın­nesrîn, Hz. Ömer zamanında Ebû Ubeyde b. Cerrah tarafından fethedildi (16/637). O sıralarda Suriye Filistin. Ürdün, Dımaşk ve Humus olmak üzere dört askerî bölge­ye (cünd) ayrılmıştı. Başlangıçta Humus’a katılan Kınnesrîn daha sonra müstakil bir cünd haline getirildi. Belâzürî bunu I. Yezîd’in, Taberî ise Muâviye’nin yaptığını ve Hz. Ali ile mücadelesi sırasında Irak’­tan gelip kendisine sığınanları oraya yer­leştirerek Kınnesrin cündünü teşkil etti­ğini söyler. Bu sırada daha önce Humus valiliğine bağlı olan Cezîre de Kınnesrîn’e katılmıştı; Abdülmelikb. Mervân ise onu ayrı bir cünd yaptı. Kınnesrîn cündü Ab­basî Halifesi Mansûr zamanında en ge­niş alanına kavuştu. Hârûnürreşîd Menbic, Dülûk, Ra’bân, Kürus, Antakya ve Tîzîn’i Kınnesrîn’den ayırıp Cündülavâsım veya sadece Avâsım adıyla müstakil bir bölge haline getirdi ve tamamen askerî teşkilâta bağlayarak müstahkem nok­talarına muharebe birlikleri yerleştirdi (170/786-87). Artık sınırları daralan Kın­nesrin cündü yalnızca Halep, Maarretün-nu’mân, Maarretümasrîn ve Sermin’den İbaretti. Kınnesrîn cündünün merkezi başlangıçta Menbic idi; IV. (X.) yüzyıldan itibaren onun yerini Antakya aldı. Müslü­man tarihçi ve coğrafyacıların verdiği bil­gilerden, daha sonraları da birtakım sınır değişiklikleri yapıldığı ve cündün yavaş yavaş askerî öneminin azalıp ekonomik öneminin arttığı anlaşılmaktadır.

IV. (X.)yüzyılda Kınnesrîn Bizans-Hamdânî mücadelesine sahne oldu. 3S1 (962) yılında Bizans ordularının yaklaştığı du­yulunca Kınnesrîn halkının bir kısmı Fı­rat’ın öbür sahiline kaçtı; diğerleri ise Seyfüddevle el-Hamdânî tarafından Ha-lep’e yerleştirildi. Bu saldırıda tahrip edi­len Kınnesrîn, yüzyılın sonlarına doğru ve XI. yüzyıl içerisinde birkaç defa daha tah­rip edilip yeniden kuruldu. 479’da (1086) Suriye Selçuklu Meliki Tutuş’un tahriba­tından sonra büyük ölçüde boşaldığı an­laşılan şehir Haçlı seferleri sırasında za­man zaman ordu karargâhı olarak kullanıldı. Artuklu Necmeddin İlgazi, Muhar­rem 513’te (Nisan 1119) Kınnesrîn’den Hârim, Ruc ve Cebeli-sümmâk’e akınlar düzenledi. Ardından İmâdüddin Zengî’nin kumandanlarından Savar burayı üs edindi.529’da (1135) TVablus Kontu Pons şehri kuşattıysa da İmâdüddin Zengî’-nin yaklaşması üzerine kuşatmaya son verdi. Bu tarihlerden itibaren Kınnesrîn artık iyice harabelerin arasında kalan kü­çük bir köye dönüştü; buradan geçen sey­yah ve coğrafyacılar, eskiden mâmur ve müstahkem bir şehir olan bu cünd mer­kezinin sıradan bir köy haline geldiğini söylemektedir. XIII. yüzyıl müelliflerin­den Yâküt el-Hamevî, kendi zamanında burada vergi memurlarının ve tica­ret kervanlarının konakladığı tek bir ha­nın bulunduğundan bahseder. Kınnesrîn, günü­müzde de sur kalıntıları ile kuzeybatı­sındaki yüksek mevkide bulunan kale ka­lıntıları arasında yer alan küçük bir köy­den ibarettir ve buraya sadece kuzeyin­deki Salih peygambere atfedilen aslında Emir Salih b. Ali b. Abdullah b. Abbas’a ait olan bir türbeden dolayı bazı hacı ka­fileleri uğramaktadır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski