Koca Sekbanbaşı Risalesi. Nizâm-ı Cedîd’i savunma amacıyla yazılan risale.
III. Selim devri (1789-1807) askerî yenilenmesini tanıtıcı mahiyetteki eserler yanında bu yenilenmenin gerekliliğini savunanlar içinde, daha ziyade Koca Sekbanbaşı Risalesi yakıştırmasıyla bilinen ve asıl adı Hulâsatü’l-keiâm fîreddi’l-avâm olan eser önemli bir yer tutar. Risalenin müellifi olarak çeşitli isim ve ihtimaller öne sürülmüş olmakla beraber kesin bir sonuca varılamamıştır. Yeniçeri Ağası Tokatlı Mustafa Ağa’nın eserin yazan olduğu ileri sürülmekle birlikte bu bilgi şüphelidir. Nizâm-ı Cedîd’i tanıtan eserlerin başında gelen, Mahmud Râif Efendi’nin 1798’de Mühendishâne Matbaası’nda Fransızca olarak basılan Tableau des nouveaux reglemens de l’Empire ottoman adlı eserinin Türkçe özgün metne dayanan Fransızca tercümesinin kendi elinden çıkmadığının ve mütercime havale edildiğinin tesbiti karşısında bunun da anonim nitelikte, bir veya birkaç kişinin katılımı ile hazırlanmış ısmarlama bir eser olabileceği ihtimali ağırlık kazanmakta ve bu husus özellikle eserin iç tenkidiyle kuvvet bulmaktadır. Risalenin İngilizce tercümesine eserinde yer veren ve çağdaş bir kaynak olan VVilkinson’un kaydına göre 1804’te III. Selim’in emriyle kaleme alınmıştır.
Eserin telif tarihi, metninde yer alan geçen sene, 1217 senesi ifadesinden hareketle 1218(1803) olarak tesbit edilmektedir. Rumeli’deki dağlı eşkıyalara karşı Nizâm-ı Cedîd askerinin sürdürdüğü başarılı harekât esnasında dile getirilen bu tarihin, anlatımın ayrıntılarına dayanılarak ve bunların başka kaynaklarla karşılaştırılarak sınırlanması mümkün olabilmektedir. Metindeki kemal mertebe ortalık kış, kar, yağmur ve çamur iken ve eşkıya bir karyede mahfûzen dururlarken” ifadesinin eşkıyanın Ballı köyünde 1217 yılı içindeki [1803 yılı kışının ilk üç ayı] kıstırılma hadisesine işaret etmekte olduğu açıktır. Aynı olayı zikreden, bu başarı vesilesiyle Nizâm-ı Cedîd’i tanıtan ve gerekliliğini savunan bir başka risale olarak kaleme alınan Seyyid Mustafa’nın Diatribe unvanlı eserinin 1803″te basılmış olmasından hareketle bu eserin de 1218 yılının Mart 1804’e rastlayan kısmını bir tarafa bırakarak aynı yıl içinde yazılmış olduğu kabul edilebilir.
Risalenin telif sebebi olarak Nizâm-ı Cedîd uygulamasına muhalif olmasından ötürü Şehzade Mustafa’nın (IV. Mustafa) aydınlatılması amacıyla kaleme alındığı ifade edilmekle beraber bunun kabul edilir bir yanı yoktur. Eser Nizâm-ı Cedîd uygulamasına karşı oluşan muhalefete, henüz hafızalarda canlı olarak yaşamakta olan yakın geçmişin ağır askerî bozgunlarını, hezimetlerini ve toprak kayıplarını, ordunun içinde bulunduğu çöküntüyü, düşman karşısına çıkamayan perişan durumunu ve nihayet savaş kabiliyetini tamamen kaybetmiş olduğunun açıkça itiraf edildiğini hatırlatır. Askerî yenilenmenin kaçınılmazlığını ve Avrupa usullerinin kabul edilmesindeki mutlak zarureti vurgular. Bu anlatımın, genelde ağır bir dil kullanan ve ileri sürdüğü haklı tenkitleri çok defa acımasız bir sertlikle sürdüren ifadesi eserin kaleme alınma gerekçesini de ortaya koyar.
Eser genel mahiyette bir girişle başlar ve böyle bir risalenin kaleme alınmasının gerekçelerine kısa bir temastan sonra eğitilmiş askerin gerekliliğini anlatmaya girişir. Yer yer soru cevap şeklinde düzenlenen anlatım birtakım başlıklara bölünmüştür: “İbtidâ Nizâm-ı Cedîd’invaz-‘ma ve bazılarının la’n ve ta’nına sebep nedir onun beyânındadır”; “Asâkir-i atîkamızın hîn-i vaz’Iarında olan keyfiyyât ile şimdiki halde olan halleri beyânındadır”; “Tâlimden asıl maksud ne olduğu beyânındadır”; “Emîn-i casus bulunmak tarikini beyan ve casus belasıyla bir koca ordunun perişâniyetini ilân eden makâle-i adbe ve garibedir”; “îrâd-ı cedîd hazinesinin vaz’ı niçindir ve bu mal nereden cem’ ve ne mahalle sarfolunur onun beyânıdır.
Risale, daha önceki devirlerden örneklemelerde bulunmakla beraber genelde 1768’de başlayan Osmanlı-Rus savaşında yaşanan zafiyet halini takip eder ve bunu çeşitli kritik vurgulamalanyla 1792 Yaş barışına kadar getirir. Ordunun içinde bulunduğu perişanlık halinde 1791 Ziştovi banşından sonra Rus cephesinde mücadeleye devam edilememesinin belirtilmesi, III. Selim’in ısrarına rağmen sava-şamayacağmı beyan etmesi, bunun ordu ricalinin tanzim ettiği bir mazharla İstanbul’a bildirilmesi, risalenin askerî yenilenmeye karşı çıkanların yüzüne vurduğu en dramatik sahnesidi. Yakın devrin olaylarını bir görgü şahidinin müşahede ve bilgi sağlamlığı içinde veren risalede, eski tasarruflara bir son veren ve yeni vergilendirmeleri kaçınılmaz kılmış olan îrâd-ı cedîd uygulamasının büyük bir vukufla savunulması, bu kısımda teknik bilgiye sahip bir kişinin müdahalesinin bulunduğu şüphesini uyandırmaktadır. Eserin çeşitli yayımları olmakla beraber mevcut yazmalarının karşılaştırılmasıyla ilmî bir neşri henüz yapılmamıştır.
TDV İslâm Ansiklopedisi