Kuleli Askeri Lisesi Tarihçe, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Kuleli Askerî Lisesi. Esası 1828 yılında kışla olarak inşa edilen, bugün askerî lise olarak kullanılan yapı.

Boğaziçi’nin Anadolu yakasında Çen­gelköy ile Vaniköy arasında yer almakta olup esası, II. Mahmud zamanında (1808-1839) Yeniçeri Ocağı’nın yerine kurulan ve Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adıyla anılan ordunun eğitimi için yapılan kışla binasıdır. Üslûp olarak klasik Osman­lı kışlalarının özelliklerini göstermekte­dir. Kışlanın olduğu yerde XVIII. yüzyılda Hagios Athanasios Ayazması mevcuttu. XVI. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’da bulunan Fransız zoolog Pierre Gylli bura­da VI. yüzyıldan kalma bir Bizans sarayı­nın yer aldığını söyler ve daha sonra bu sarayın tövbe etmiş fahişeler için manas­tıra dönüştürüldüğünü ileri sürer. Fâtih Sultan Mehmed devrinde “Papaz korulu­ğu” diye adlandırılan bölgede kuleli bir manastır vardı. Bu manastır fethin ardından bir süre yeniçeri kışlası olarak kulla­nılmıştır. II. Bayezid(1481-1512) ve Ya­vuz Sultan Selim (1512-1520) dönemle­rinde koruluğun bazı bölümlerine saray için bostanlar, meyve ve çiçek bahçeleri yapılmaya başlanmıştır. Burada görev yapan bostancılar için Bostancıbaşı oda­ları denilen bazı binalar da inşa edilmiş­tir. Zamanla koru kulenin bulunuşu dola­yısıyla Kuleli Bahçe veya Kule Bahçesi di­ye adlandırılmıştır. Kanunî Sultan Süley­man da Kuleli Bahçe sınırları içerisinde bir kasır yaptırmıştır. III. Ahmed devrine (1703-1730) kadar kullanımında büyük bir değişiklik olmayan Kuleli Bahçe pa­dişahın hasları arasında yer alıyordu. Bu dönemde eski kule harabe halindeydi. III. Ahmed devri paşalarından Kaymak Mus­tafa Paşa, Kuleli Bahçe Mescidi adı veri­len bir cami ve bir çeşme inşa ettirmiştir. III. Selim döneminde (1789-1807) Yavuz Sultan Selim devrinin Bostancıbaşı oda­ları hâlâ kullanılmaktaydı. Bu arada yeni bir kasır yapılmıştır.

Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından (1826) sonra II. Mahmud, Kuleli Bahçe ve civarından aldığı birkaç arsa ile araziyi ge­nişletmiş ve Asâkir-i Mansûrei Muham­mediyye ordusunun süvarileri için ka­gir bir kışla yaptırmıştır! 1828). Kaymak Mustafa Paşa’nın yaptırdığı cami de da­ha büyük olarak yeniden inşa edilmiş, bir de namazgah ilâve edilmiştir. 1831-1833 yıllarında süvari kışlası olan bina, 1837-1842 yılları arasında kolera salgını esna­sında karantina binası olarak kullanıl­mıştır. 1842’de eskiyen yapı gerekli tami­rat için boşaltıldıysa da onarım sırasında (1844) tamamen yanmıştır. 1845-1847 yıllarında yarı ahşap, yarı kagir olarak ye­niden inşa edilmiş, bu arada yanına bir de hastahane yaptırılmıştır. Ayrıca süvari askerleri için bir eğitim binası, subaylar için yatma ve çalışma odaları, padişah için bir has oda ilâve edilmiştir.

Kuleli Kışla ve Hastahanesi 1853-1856 yıllarında Kırım savaşı dolayısıyla müt­tefik askerlerince kullanılmıştır. Sava­şın sonunda müttefik askerleri şehri terkederken kasıtlı olarak kışlayı yak­tıklarından özellikle kışlanın denize ba­kan cephesinde büyük tahribat mey­dana gelmiştir. Kışla Sultan Abdülaziz döneminde (1861 -1876) amacına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir. Bugün mevcut olan bina Abdülaziz’in yaptır­dığı kışladır. Deniz tarafında yer alan ve “şeref kapısı” olarak adlandırılan kapı üzerinde Sultan Abdülaziz’in tuğrası ile Abdülfettah Efendi’nin ta’Iik hatlı kita­besi bulunmaktadır. Kitabenin tarih kıta­sı Keçecizâde Fuad Paşa’ya aittir. Bina­nın arkasında Fuad Paşa tarafından yap­tırıldığı bilinen dört tarafı kurnalı büyük çeşme bugün mevcut değildir. Kışla bu yüzyıl içindeki diğer örnekleri gibi ortası avlulu olarak inşa edilmiştir. Dikdörtgen avlunun etrafında yer alan binaların alt­ları kemerli olup üstte iki sıra pencereler bulunmaktadır. İki köşede beşer katlı ku­lelerle cephe ortasındaki teraslı Hünkâr Kasrı ön cepheyi hareketlendirmiştir.

1872 yılından sonra kışla Mekteb-i Şâhâne (askeri lise) olarak kullanılmaya baş­lanmış, ancak 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın patlak vermesi üzerine yeniden hastahane olmuştur. Bu esnada okul Har­biye Kışlası’na taşınmış ve 1879’da tek­rar Kuleli Kışla’ya dönmüştür. Daha önce de Askerî İdâdî olan Kuleli Kışla’nın bün­yesinde bulunan Tıbbiye İdâdîsi de yeni­den eğitime başlamıştır. 1879-1880’de Deniz İdâdîsi de Kuleli Kışla’daydı. Kışla zamanla hem askerî hem tıbbiye idadile­ri için yetersiz hale gelince II. Abdülha-mid’in emriyle Tıbbiye İdâdîsi 1901 yılında Haydarpaşa Kışlası’na taşınmıştır. 1909′-da Kuleli Kışla’nın Vaniköy cephesine ek bir bina yapılmıştır.

1912’den İtibaren Balkan Savaşı bina­nın tekrar hastahane olarak kullanılma­sını gerektirmiş, 1913’te savaşın sona er­mesiyle kışlada öğretime yeniden başlan­mıştır. I. Dünya Savaşı’nın ardından İtilâf devletlerinin 1920’de İstanbul’u işgal et­mesi üzerine İngilizler, Kuleli Kışla’yı depo olarak kullanmak istediklerini belirtince kışla hemen boşaltılmış, fakat İngilizler binayı Ermeni yetim ve göçmenlerine tahsis etmişlerdir. Oç ay kadar Kâğıthane civarındaki çadırlara yerleştirilen okul. Ekim 1920’de Maçka Silâhhânesi’nin yanındaki karakol binasına taşınmıştır. 1923te Kuleli Askerî İdâdîsi tekrar Kuleli Kışla’ya nakledilmiştir.

II. Dünya Savaşı askerî lisenin kade­rinde yeni bir dönemi başlatmıştır. Okul 1941 ‘de tedbir olarak Konya’ya taşınmış, bina Cildiye Hastahanesi ve Boğaz Nakli­yat Komutanlığı emrine verilmiştir. 1947 Ağustosuna kadar askerî lise bölüm bö­lüm Konya’dan İstanbul’a gelerek Kuleli Kışla’ya yerleşmiştir. Bu tarihten beri as­kerî lise Kuleli Kışla’da öğrenimini sür­dürmektedir.

Kuleli Askerî Lisesi’nin yukarı okul bi­nası 1961’de yıktırılarak tekrar inşa edil­miştir. 1965-1969 yıllan arasında esaslı bir onarım gören okulun arka tarafına bir servis binası eklenmiş ve yıkılmış olan ku­leler aslına uygun olarak yeniden yapıl­mıştır. Atletizm salonu, okul salonu gibi ek tesisler 1971-1974 yıllarına aittir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski