Lüb Nedir, Ne Demek, Tasavvufta Anlamı, Hakkında Bilgi

Lüb. Dinî ve tasavvufî hal ve makamların bir mertebesini ifade eden tasavvuf terimi.

Sözlükte “öz” anlamına gelen lübb ke­limesi, tasavvuf kaynaklarında “kuruntu ve hayal kabuğundan arınmış ve kutsal nurla aydınlanmış akıl”, “özün özü” anla­mındaki lübbü’l-lüb ise “akla güç veren ilâhî ve kutsî nur” şeklinde tanımlanmış. Kur-‘an’da birçok yerde geçen “selim akıl sa­hipleri” mânasına gelen ülü’l-elbâb ifa­desi [meselâ bk. Sâd 38/29, 43]bu terimin kaynağı olarak görülmüştür. Kutsî nurla güçlenerek vehim ve hayal kabuğundan arınan selim aklın aşkın bilgileri algılaya­bileceği kaydedilmiştir. “Kabuk” anlamındaki kışr ise mutasavvıflara göre bâtın ilmini bozulmaktan koruyan zahir ilmidir. Ha­kikate göre tarikat, tarikata göre şeriat kışrdır. Manevî halini ve yolunu şeriatla korumayan sâlikin hali bozulur; yolu hevâ, heves ve vesvese yoluna dönüşür. Tarika­tı hakikate ulaşmanın aracı olarak görme­yen kişi zındık ve mülhid olur. Buna göre şe­riat, tarikat ve hakikat sıkı şekilde birbi­rine bağlıdır; Önceki sonrakinin kabuğu, sonraki de öncekinin özüdür. Özü olma­yan kabuk bir işe yaramaz, kabuğun mu­hafaza etmediği öz de bozulmaya mah­kûmdur.

Gazzâlî tevhidin dört mertebesinden söz ederken bu mertebeleri kışr ve lüb terimlerinin yardımıyla açıklar. Ona göre münafıkların tevhidi özü olmayan bir ka­buktan yani şekilden ibarettir. Sürekli gaflet içinde bulunan avamın tevhidi de kabuktur; ancak bu, münafıklar için söz konusu edilen kabuktan farklıdır. Mukar-rebînin tevhidi lüb, siddîkların tevhidi lüb-bü’l-lübdür. Gazzâlî bu hususu ceviz misa­liyle izah eder. Cevizin üzerindeki sert ka­buk kışr, bu sert kabuğu örten yeşil ve acı kabuk kışrü’l-kışrdır. Sert kabuğun için­deki ceviz lüb, bu özün içindeki ceviz yağı lübbü’l-lübdür ve nihaî amaç da budur.

Tasavvufta insan-ı kâmil bütün varlık­ların özünün özü olarak kabul edilir ve bu husus “zübde-İ âlem, hulâsa-i mevcudat, merdüm-i dîde-i ekvân” gibi tabirler­le ifade edilir. Aynı şekilde ruh öze, onu taşıyan ve koruyan beden de kabuğa ben­zetilmiştir. Öte yandan anlam ve kavram öz, bunları dile getiren söz ve terim ka­buktur. Maksat lafız değil mâna olmakla beraber içinde mânayı barındırması ve bunu başkalarına aktarmanın aracı ol­ması bakımından lafız ve söz de önemli­dir. Yûnus Emre, “Şeriat tarikat yoldur varana / Hakikat marifet ondan içerü” beytiyle bu hususu dile getirmiştir. Öz­den, hakikatten, marifetten yoksun ol­dukları halde kendilerini ehl-i lüb kabul eden sahte sûfîler başkalarını ehl-i kışr olarak görüp küçümsenmişlerdir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski