Mahfuz Hadis Terimi, Kavramı, Nedir, Hakkında Bilgi

Mahfuz. Sahih hadis anlamında terim.

Sözlükte “ezberlemek, korumak” anla­mına gelen hıfz kökünden türemiş olup “ezberlenmiş ve korunmuş” demektir. Terim olarak “rivayetleri birbirine zıt iki sika râviden daha güvenilir olanın rivayet ettiği hadis” mânasında kullanılır. Buna göre mahfuz hadis sahih hadisin bir çeşi­di olup şâz hadisin karşısında bir konum­da bulunmaktadır. Bu terim, hadis ıstı­lahlarının henüz yerleşmediği II. (VIII.) yüzyılda “iyi ezberlenmiş ve korunmuş hadis” anlamında kullanılırken III. (IX.) yüzyılda terim anlamını kazanmış ve makbul haberleri gösteren terimler ara­sına girmiştir. Her ne kadar bu yüzyılda delil olarak kullanılan makbul hadisler daha çok sahih ve hasen terimleriyle ifa­de edilmekteyse de bazı muhaddisler bir hadisin sahih ve hasen olduğunu ceyyid, müstakim, sabit, nebîl. sâlih gibi terim­ler yanında özellikle mahfuz kelimesiyle ifade etmişlerdir.

Hadis terimlerini ilk tanımlayanlardan İmam Şafiî, mahfuz kelimesini tarif et­memekle beraber onun karşısında yer alan şâz hadisi “güvenilir bir râvinin da­ha güvenilir râvilerin rivayetine aykırı olarak naklettiği hadis” diye tanıtmakla mahfuz hadisi de bir bakıma tarif etmiş olmaktadır. Hadislerin sıhhat bakımından en geniş biçimde değerlendirildiği III. (IX.) yüzyılda mahfuz genelde karşıtı olan şâz ile birlikte ele alınmıştır. Fesevrnin bir ha­disi değerlendirirken söylediği, “Ma’mer bu hadisin isnadında Hişâm’a muhale­fet etmekle yanılmıştır, mahfuz olan Hişâm’ın hadisidir” sözü kalıp halinde benimsenmiş ve daha sonraki dönemlerde mahfuz hadis­ten söz edilirken bu ifade veya buna ben­zer lafızlar kullanılmıştır. Yine III. (IX.) yüzyılda bazı muhaddisler ve özellikle Ebû İsâ et-Tirmizî, sika veya zayıf râvilerin kendilerinden daha güvenilir râvilere mu­halif olarak rivayet ettikleri hadisler hak­kında “gayr-i mahfuz” tabirine yer ver­miştir.

Hadis usulü âlimleri mahfuz hadisi se­nedi mahfuz ve metni mahfuz olmak üze­re iki kısımda eie almışlar, senedi mahfuz hadise örnek olarak Süfyân b. Uyeyne -Amr b. Dînâr-Avsece- İbn Abbas sene­diyle rivayet edilen, Hz. Peygamber dev­rinde azat ettiği köleden başka vâris bı­rakmayan bir adamın vefatından söz eden muttasıl hadisi göstermişlerdir. Râvilerinİn tamamı sika olan bu senede İbn Cüreyc gibi sika râviler de mütâbaat etmiş, ancak her­kesçe sika kabul edilen Hammâd b. Zeyd hadisi. Amr b. Dînâr vasıtasıyla Avsece1-den İbn Abbas’ı zikretmeden maktû ola­rak nakletmekle bir grup sika râviye mu­halefet etmiştir. Ebû Hatim er-Râzî, sika olduğu halde birden fazla sika râviye mu­halefet eden Hammâd’ın rivayetinin şâz, kendisine tâbi olanların çokluğu sebebiy­le Süfyân b. Uyeyne’ye ait rivayetin mah­fuz olduğunu belirtmektedir. Müslim tarafından tahrîc edilen, “Teşrik günleri yeme içme günleridir” mealindeki hadis ise  metni mahfuz hadisin ör­neği olarak zikredilmiştir. Bu hadis bü­tün rivayetlerinde bu metinle kaydedil­mişken Mûsâ b. Uley babasından, o da Ukbe b. Âmir’den rivayetle metni yeme içme günlerine arefe gününü de ilâve etmek suretiyle nakletmiştir. Böylece birçok sika râviye muhalefet eden Mûsâ b. Uleyy’in nak­lettiği metin şâz, diğer râviler tarafın­dan rivayet edilen metin ise mahfuz ol­muştur.

Mahfuz, değer bakımından sahih ve hasenle aynı olmakla beraber III (IX) ve IV. (X.) yüzyıllarda sahih ve hasen terimleri­nin hadis literatürüne iyice yerleşmesin­den sonra yine bu anlamda kullanılan ceyyid, sabit ve sâlİh gibi terimlerle birlikte ihmal edilmiş, mahfuz daha çok şâz ile birlikte ele alınmıştır. Bu sebeple ilk ha­dis usulcülerinden Râmhürmüzî, Hâkim en-Nîsâbûrî ve Hatîb ei-Bâğdadî, terimi müstakil bir başlık altında ele almadıkları gibi bunlardan sonra gelen ve hadis te­rimlerini tasnif eden İbnü’s-Salâh eş-Şeh-rezûrî ve Nevevî de çalışmalarında ona ayrıca yer vermemişlerdir. Fakat Süyûtî, İbnü’s-Salâh ile Nevevî’yi bu tutumları se­bebiyle eleştirmiş, eserlerinde mahfuz hadise yer vermemelerini büyük bir ek­siklik kabul etmiştir. İbn Kesîr ve Zeynüddinel-lrâki de İbnü’s-Salâh ve Nevevî’nin etkisinde ka­larak eserlerinde bu terimi tek başına ele almamışlardır. Mahfuz hadisi en geniş biçimde tarif eden İbn Hacer el-Askalânî olmuştur. Onun, “Güvenilir bir râvinin ri­vayetine zapt fazlalığı, adet çokluğu veya diğer tercih sebeplerinden biri dolayısıy­la daha üstün başka bir râvinin rivayetiyle muhalefet edilirse daha üstün olduğu için tercih edilen râvinin hadisi mahfuz­dur” şeklindeki tarifi kabul görmüştür. Günümüzde ha­dis terimlerine dair eser yazanlar eski âlimlere nisbetle mahfuz hadis üzerinde daha çok durmuşlardır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski