Makamât. Harîrî’nin (ö. 516/1122) Arap edebiyatında makâme türünde yazdığı eseri.
Müellifine izafetle Makamâtü’l-Harîri, el-Makamâtü’l-Harîriyye ve el-Makamâtü’l-edebiyye adlarıyla da anılan eserde, toplumdaki çelişki ve çarpıklıklara dikkat çekmek maksadıyla hayaiî kahraman Ebû Zeyd es-Serûcî’nin maceraları Haris b. Hemmâm’ın dilinden akıcı bir üslûpla anlatılmıştır. Râvi olarak tanıtılan Haris b. Hemmâm dünyayı dolaşan bir bilge, eserin kahramanı rolündeki Ebû Zeyd es-Serûcî ise dilenci kılığında kurnaz ve düzenbaz bir kişidir; güzel konuşarak insanları etkiler, amacına ulaşmak için her türlü yalanı söyler ve her hileye başvurur. Gittiği yerlerde Haris b. Hemmâm ile karşılaşır. Haris onu söylediği yalanlardan ve çevirdiği dolaplardan dolayı ayıplar, o da Hâris’ten kendisini bağışlamasını ister. Harîrî bu iki kişiyi karşıt davranışların birer simgesi olarak seçmiş, okuyucuya içinde yaşadığı toplumun iç yüzünü anlatmak istemiştir. Bu bakımdan eser devrinin içtimaî, siyasî, iktisadî ve fikri durumunu belirttiği için büyük bir değer taşımaktadır.
Elli kısa hikâyeden oluşan el-Makamât’ta Arap dilinin bütün incelikleri, anlatım gücü, edebî sanatları ve kelime oyunları seçili bir üslûpla ortaya konmuştur. Hikmet, İyilik, doğruluk, cömertlik, alçak gönüllülük, yardım severlik, yiğitlik, beceriklilik gibi değerler eserde geniş yer tutar. Bu değerler övülürken başarısız yöneticiler, halka kötü davranan görevliler, İnsana gereken önemi vermeyen yetkililer yerilir ve gülünç duruma düşürülür. Harîrî toplumun belli kesimlerindeki önde gelen kimseleri üstü kapalı bir şekilde eleştirir; onların Özelliklerini, toplumla olan ilişkilerini başka bir ortamda geçiyormuş gibi gösterir. Bu kişileri yalnız görünüşleriyle değil kişisel özellikleriyle de ortaya koyup davranışlarıyla düşünceleri arasındaki bağlantıyı sergilerken psikolojik tahlillere de yer verir. Hikâyeler içine serpiştirilmiş deyimler, atasözleri ve vecizeler, Arap dili ve edebiyatı üzerinde çalışan âlimler tarafından Arapça’nın gelişim çizgisini tesbitte ipucu olarak kullanılmıştır.
Harîrî hikâyelerinde övgü, yergi, sevgi, hikmet, fazilet gibi konular içeren şiirlere yer vermiş, nesirle şiir arasında anlam ve yapı bakımından bağlantı kurmuştur. Fesahat ve belagatın en parlak örneklerinden sayılan eser makâme çığırını açan Bedîüzzaman el-Hemedanî’yi birçok bakımdan aşmış, Arap edebiyatının en yetkili şahsiyetleri, Harîrî’den önce ve sonra makâme türünde onun gibi bir sanatkâr gelmediğini söylemişlerdir. Ziyâeddin İbnü’l-Esîr, İbnü’t-Tıktakâ, ve İbnü’l-Haşşâb gibi bazı müellifler eseri tenkit etmişlerse de Zemahşerî bir şiirle onu övmüştür.
Makâmeler kısa hikâye tarzına uyularak giriş, gelişme ve sonuç diye nitelendirilebilecek üç bölümden oluşur. Girişte genellikle Haris b. Hemmâm’ın duygu ve gözlemleri, gelişme bölümünde Ebû Zeyd ile buluşmaları ve beraberlikleri, sonuç bölümünde ise Ebû Zeyd’in kendisini terketmesi anlatılır. Mukaddimede belirttiği gibi Harîrî’nin el-Makâmât’ı yazmasındaki amaçlarından biri de zamanında yaygın kültürü öğretmektir. Hemen her makâmede eğitim amaçlı birkaç mesaj bulunmakla beraber işlenen konular dilencilik, vaaz ve zâhidlik, edebî konular, içtimaî, siyasî ve ahlâkî konular olarak dört grupta toplanabilir. Harîrî eseri oluşturan elli makâmeyi onar makâmelik beş gruba, her grubun birinci makâmesini zühde, altıncı makâmesini edebiyata, beşinci ve onuncu makâmelerini de hezeliyyâta ayırmıştır.
495-504 (1102-1111) yılları arasında kaleme alındığı ileri sürülen el-Makamât’ın kimin teşvikiyle ve nasıl yazıldığı, râvi ve kahramanın kimliği konusunda değişik rivayet ve kanaatler vardır. Bunlardan birine göre Harîrî, Benî Haram Mescidi’nde ilk defa karşılaştığı Ebû Zeyd es-Sürûcî’den etkilenerek eserde kırk sekizinci makâme olarak yer alan “Harâmiyye” makâmesini yazıp Vezir Enûşirvân b. Hâlid’e sunmuş, onun bu makâmeyi beğenmesi üzerine diğer makâmeleri kaleme almıştır. Bir başka rivayete göre ise yazdığı “Harâmiyye”yi Bağdat’a gidip Vezir Enûşirvân b. Hâlid’e takdim etmiş. Enûşirvân’ın teşvikiyle Basra’ya dönüşünde makâmeleri kırka çıkarıp yeniden vezire sunmuş, makâmeler hem vezir hem dinleyenler tarafından büyük bir kabule mazhar olmuştur. Ancak Harîrî’yi çekemeyenler eserin Mağribli birine ait olduğunu, eğer kendisine aitse birkaç makâme de burada yazmasını teklif etmişlerdir. Fakat Harîrî bir şey yazamayıp Basra’ya dönmüş, bir süre sonra on makâme daha kaleme alıp elli ma-kâme ile yeniden Bağdat’a gitmiştir. Tabakat kitaplarındaki bu tür bilgiler el-Makâmât’ın mukaddime ve hâtimesindeki bilgilere, kendi içindeki muhteva birliğine ve akışına ters düşmektedir. Zira Harîrî eserin mukaddimesinde bazı edebî toplantılarda Bedîüzzaman el-Hemedânî’nin şaheser olarak nitelendirilen el-Makâmât’ından söz açıldığını, adını vermediği, ancak “işareti emir, itaati ganimet bilinen” diye tanımladığı bir kişinin Hemedânî’nin açtığı çığır üzere bir makâmât yazmasını kendisine emrettiğini, kendisinin ise bu hususta mazur görülmesini rica ettiğini, fakat onun bu ricayı kabul etmediğini ve neticede bu emre uyarak yazmaya karar verdiğini söylemektedir.
İlk defa Albertus Schultens tarafından üç makâmesi Latince açıklamalarla basılan eseri (Leiden l731)Caussinde Perce-valtam metin olarak yayımlamış (Paris 1819), ilk ilmî neşri Silvestre de Sacy tarafından yapılmıştır (Paris 1822). M. Reinaudve Joseph Naphtali Derenbourg bu baskıyı notlarla yeniden yayımlamışlardır.[125] Eser Francis Joseph Steingass tarafından İngilizce notlar ilâvesiyle Londra’da neşredilmiştir (1897-1898). el-Makamât’ın İslâm dünyasında da çeşitli baskıları yapılmıştır. Annemarie Schimmel de yirmi dört makâmeyi yayımlamıştır (Stuttgard 1966).
Eser üzerine otuz beş kadar şerh yazılmıştır. Bunlardan Ahmed b. Abdülmü’min eş-Şerîşî, el-Mutarrizî ve Ebü’l-Bekâ el-Ukberî’nin, el-Makamât’ın başta Türkçe olmak üzere Farsça, İngilizce, Fransızca, Almanca ve İbrânîce gibi dillere tam veya kısmî tercümeleri yapılmıştır. Tâhir Selâm Muhammed Beg, Ahmed Hamdi Şirvânî (İstanbul 1290), Manastırlı Dâniş Ahmed Efendi ve Sabri Sevsevil (İstanbul 1952) tarafından tam, Antepli Münif Ahmed Paşa, Roma sefareti imamı Hâşîm Veli (İstanbul 1326) ve Amasya müftüsü Abdurrahman Kâmil Yetkin tarafından kısmî çevirisi yapılmış ve şerhedilmiştir. Batı dünyasında erken dönemlerden itibaren ele alınan Arapça kitaplardan biri olan el-Makamât’ın Latince kısmî bir tercümesini ilk defa Jacobus Golius yayımlamış (Leiden 1656), daha sonra L. M. Devic eserin tamamını (Paris 1870), A. Raux bazı bölümlerini (Paris 1909) Fransızca’ya çevirmiştir. Kitabı Fr. Rucket Almanca’ya (Frankfurt 1826-1829), L. Chappolow ile (Cambridge 1767) Thomas Chenery (London 1867) İngilizce’ye tercüme etmişlerdir. Ayrıca T. Preston eserin Özetini (London-Cambridge 1850), B. S. Thomas yirmi altı makâmesini İngilizce’ye tercüme ederek yayımlamışlardır. el-Makâmât, Muhammed Şemseddin (Kalküta 1263/1846), Muhammed Revâki ve Alâeddin İftihar Cevâdî tarafından Farsça’ya çevrilmiştir. İspanyol yahudilerinden şair Judah ben Şelome (ö. 627/1230) eseri İbrânîce’ye tercüme etmiştir.
el-Makamât, aralarında gayri müslimlerin de bulunduğu birçok edip tarafından taklit edilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır: Ebû Tâhir el-Eşterkûnî, Zeynüddin İbnü’l-Verdî, Safiyyüddin el-Hillî, Ebü’l-Abbas Yahya b. Saîd b. Marî, Nâsîf el-Yâzicî, Amasya müftüsü Akif Mustafa Efendi, Judah ben Şelome.
TDV İslâm Ansiklopedisi