Mancınık Silahı Nedir, Tarihçesi, Özellikleri, Önemi, Hakkında Bilgi

Muhasaralarda surları yıkmak için kullanılan savaş aracı.

Arapça’da mecnak, mancenîk, mincenîk şekillerinde kullanılan kelimenin Farsça men cî nîk, men ce nîk, mencek, Yu­nanca mekhanike (çark), monagkondan geldiği konusunda farklı görüşler vardır. Araplar mancınık kuran veya kullanan ki­şiye cânik. mancınık uzmanlarına mancınîkî, mancınıkla atılan taşa cünuk der­ler. Daha küçük bir tür mancınığa arrâde adı verilir. Kazzâf ve hattâre kelimeleri de mancınık karşılığında kullanılmıştır.

Eski Ahid’de geçen ve genellikle elle atılan sapan ola­rak anlaşılan şeyin mekanik bir sapan ya­ni mancınık olması da muhtemeldir. Batı dillerinde mancınık için cinslerine göre çeşitli kelimeler kullanılmaktadır.

Mancınığın ilk olarak Çin’de icat edildi­ği ve Türkler kanalıyla Batı’ya tanıtıldığı düşünülmektedir. Eski Çin kaynakların­dan yapılan iktibaslardan mancınığın ta­rihinin milâttan önce V. yüzyıla kadar gö­türülebileceği anlaşılmaktadır. Milâttan önce IV. yüz­yıla ait metinlerde, dört ayaklı bir rampa üzerine monte edilen ve kol gücüne nisbetle menzilini oldukça uzatan ve birçok oku aynı anda atabilen düzeneklerden söz edilmektedir. Sonraki Çin kaynaklarında taş mermiler atılan mancınığa değişik adlar verilmiş­tir. Batı’da mancınığı ilk defa Siracusa (Sirakuza) Hükümdarı Büyük Dionysios’un Kartacalılar’a karşı kullandığı ileri sürül­mektedir.

İslâm kaynaklarında mancınığın Hz. İbrahim’i ateşe atmak için Nemrud’un adamlarından Heyzen tarafından icat edildiği söylenir. Günümüzde Şanlıurfa’da şehrin güneyinde kalenin bulunduğu tepedeki iki sütun halk arasında Mancınık olarak anılır. Hadîkatü’s-suadâ’nm çeşitli nüshalarında Hz. İbra­him mancınıkla ateşe atılırken tasvir edil­miştir. Mancınığı Araplar arasında ilk de­fa III. yüzyılda Hîre’deki Tenûhî Hüküm­darı Cezîme el-Ebraş’ın kullandığı kaydedilir.

Mancınık, Kur’an’ın düşmana karşı kuvvet hazırlanmasını emreden âyetine [Enfâl 8/60] ve Hz. Peygamber’in üç defa tekrarlayarak dikkat çektiği, kuvve­tin “atmak” (remy) olduğuna dair yorumu­na uygun düşen bir silâh, o döneme göre ileri bir askeri teknoloji idi. Bu bakımdan müslümanlar mancınığı hemen benimsediler ve daha Resûl-i Ekrem hayatta iken kullanmaya başladılar. Hayber Gazvesi’nde yahudi-Ierin müslümanlara karşı mancınık kul­landıkları. Hayber’deki Netâh fethiyle el­de edilen ganimetler arasında bir man­cınığın da bulunduğu bilinmektedir. Bu mancınığın aynı bölgedeki Nizâr Hisan’nın düşmesini kolaylaştırdığı kaydedilmektedir. Hz. Peygamber’in Tâif muhasarasında kul­landığı mancınığın.

Hayber’de elde edilen mancınık olması muhtemeldir. Hayber’de kullanılan man­cınığın Selmân-ı Fârisî tarafından yapıldı­ğı veya Tufeyl b. Amr tarafından getiril­diği de rivayet edilmektedir. Resûl-i Ekrem. Tâif te Urve b. Mes’ûd ve Gaylân b. Seleme’nin müslü­manlara karşı kullanmak üzere arrâde ve mancınık yapımını öğrenmek üzere Cüreş’e gittiklerini haber alarak buna karşılık olmak üzere mancı­nık hazırlatmış olmalıdır.

Hz. Ömer dönemindeki fetihlerde de mancınık kullanılmış, Amr b. Âs Misır-İskenderiye, Sa’d b. Ebû Vakkâs İran fe­tihlerinde mancınıktan yararlanmıştır. Taberî, Sa’d’ın Behrasîr’i muhasara için yirmi mancınık kurdurduğunu söyler. Emevî ve Abbasî dönemlerin­deki fetihlerde, iç isyanların bastırılma­sında ve şehirlerin güvenliğini sağlama­da mancınıktan fayda lan il m ıştır. Hindis­tan’ın Sind bölgesinde bulunan Deybül’ün fethi sırasında müslümanların “arûs” adı verilen, 500 kişinin idare etti­ği bir mancınığı büyük bir maharetle kul­landıkları, isabetli atışlarla şehri kısa sü­rede ele geçirdikleri kaydedilmektedir. Mekke, Abdullah b. Zübeyr’in hâkimiyetine son vermek için 64′-te (683) Husayn b. Nümeyr, 73’te (692) Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî tarafından Ebûkubeys dağına kurdurulan mancınık­larla dövülmüştür. Bu muhasaralar sıra­sında mancınıkla taş gülle dışında ateş, hatta hayvan ölüsünün dahi atıldığı riva­yet edilmektedir. 127’de (744-45) Emevî Halifesi II. Mervân’ın kendisine karşı başlatılan isyanın merkezi olan Humus’u kuşatması esna­sında şehre seksen küsur mancınıkla ge­ce gündüz taş gülleler atılmıştır. Mancınık şehir ve kalele­rin savunulmasında da kullanılmıştır. Ömer b. Abdülazîz’in Anadolu’daki valile­rine kalelerin üstüne mancınık kurmala­rı için mektuplar gönderdiği bilinmekte­dir. Bağdat gibi surlarla çevrili şehirlerin güvenliği için burçlara mancınıklar yerleştirilmiştir. Mancınığın gemiler üzerine yerleştirilerek deniz sa­vaşlarında veya kıyı şehirlerinin denizden muhasarasında da kullanıldığı görülmek­tedir. Mancınık. Büyük Selçuklu Devleti döneminde de hem kuşatma hem savun­ma silâhı olarak kullanılmıştır. Selçuklu tahtında hak iddia ederek ayaklanan Mu-hammed Tapar’m, ağabeyi Sultan Berkyaruk karşısında mağlûp olup İsfahan’a sığındığında şehri savunmak amacıyla mancınıkları da kullandığı kaydedilmek­tedir.

Eyyûbî Sultanı el-Melikü’z-Zâhir, Antak­ya topraklarında gerçekleştirilen fetihler sırasında Halep’ten getirttiği mancınık­ları kullanmış. 585 (1189) yılında donan­manın denizde kurduğu geçici üstünlük­ten istifade ederek Akkâ şehrine mancı­nıklar, arrâdeler, neftçiler sokmuştu. Eyyûbîier devrinde mancınık, arrâde ve deb-bâbe gibi muhasara aletlerini kullananla­ra “haccârûn” (taşçılar) veya “cândâriyye” denilirdi. Candâriyyenin en Önemli reisle­rinden biri olan Tuğrul el-Cândâr’ın Ha­lep ve Ba’lebek kuşatmalarında, Kudüs Krallığı ve Antakya Prinkepsliğİ toprak­larının fethinde ve Akkâ savunmasında büyük hizmetleri görülmüştür.

Mancınık teknolojisi İslâm ülkelerinde büyük gelişme göstermiştir. Moğol Hü­kümdarı Mengü Han’ın Çin’den yay ve mancınık ustası getirtmesine, ordusun­da çok sayıda hitâyî mancınıkçı, neftendâz, çarhendâz bulunmasına rağmen da­ha sonra yerine geçen Kubilay Han İslâm ülkelerinden mancınık yapacak mühen­disler istemiştir. Çin’de ağırlıktan güç alan mancınıklar müslüman mancınığı (phao) olarak tanınmıştır.

Âşıkpaşazâde, Yıldırım Bayezid’in İstan­bul kuşatması sırasında mancınık kulla­nıldığını, Tursun Bey de fetih esnasında mancınıklar kurulduğunu haber verir. İs­tanbul’un fethinde surları açmak için top­larla birlikte mancınıktan yararlanıldığı gibi Fâtih Sultan Mehmed Rodos muha­sarasında da mancınık kullanmıştır.

Askerlikte her zaman büyük önem arzeden balistiğin gelişmesinde önemli bir merhale olan mancınık üzerine bilinen tek müstakil eser, IX. (XV.) yüzyılda kale­me alınan İbn Erenbugâ ez-Zeredkâş’ın eî-Enîk fi’l-menâcenîk. İbn Erenbugâ mancını­ğı, harbî, zeyyâr, efrencî, sultanî, iki yaylı keskencil, arrâde, Türkî gibi türlere ayır­mıştır. Bunlardan harbî, zeyyâr ve Türkî plan olarak birbirine benzer. Efrencî, sul­tanî ve arrâde ayrı bir grup oluşturur. Keskencil bir veya birkaç yayın müşterek gerilmesiyle yapılır ve daha çok ok, mız­rak gibi şeyler fırlatmak için kullanılır. Müellifin çizimlerinden birinci tür mancı­nığın yirmi sekiz ana parçadan oluştuğu görülmektedir. Birer kaide üzerinde diki­len dörder direk yukarıda birleşerek birer üçgen oluşturmuş, direkler “cisr” (köprü) denilen ve kaideye paralel şekilde enle­mesine çakılan kalaslarla güçlendirilmiş­tir. Bu şekilde yapılmış iki ayak birbirine simetri oluşturacak şekilde yan yana ge­tirilmiş, zirve kısmında karşılıklı olarak açılan yuvalara asıl f ırlatıcı olan ve “serim” (ok) adı verilen uzun direğin üzerine sa-bitlendiği dingilin uçları girmiştir. Bu par­ça serimi kalın kısmına beşte veya dörtte bir oranında bir noktadan ikiye ayırmak­tadır. Kalın uçta içinde ağırlıklar bulunan sandık asılıdır. Diğer uçta fırlatılacak şeyin konulduğu iple bağlı bir sapan veya sabit kaşık şeklinde kefe bulunmakta, kullanım sırasında kefe kısmı aşağı çekilip bağlanmakta, içine gülle vb. konulduktan sonra birden bırakılmaktadır. Öbür uçtaki ağırlığın aşağı çekmesiyle gülle hedefe doğru fırlamış olur. İbn Kesîr, Kerek mu­hasarası için yapılmış bir mancınığın di­reklerinin 18 zira (yaklaşık 9 m..), okunun ise 27 zira (yaklaşık 13,5 m.) olduğunu, 60 ntl (yaklaşık 25 kg.) ağırlığında gülle attığını söyler. Hede­fin uzaklık ve yakınlığına göre sandık için­deki ağırlık arttırılır veya azaltılır. Gülle­nin daha uzağa atılması istenildiğinde ağırlık arttırılarak güç kazandırılır.

Arrâde türü mancınıklar, yere sağlam basması için haç şeklinde çapraz iki veya daha fazla kalastan bir kaide üzerine di­kilen bir direk ve üst kısmında okun yer­leştirileceği çatal bir bölümden meydana ık, fırlatma gücünü ağırlık ucuna bağlı çok sayıdaki ipin aksi yönde hızla çekilmesiyle sağlar. Merminin hedefe isabet etmesi için ortalı gitmesi­ni temin maksadıyla ipler eşit olarak ikiye ayrılıp simetrik halkalardan geçirilir. Da­ha çok ipin bağlanması için okun uç kıs­mına enlemesine bir parça ilâve edilir. İki uçtan yapılan takviyelerle bu kısım ikiz­kenar üçgen şeklini alır. Bu tür mancınık­lara tekerlek ilâvesiyle taşınma kolaylığı sağlanabilir. Bu mancınıkların Çin, Batı ve İslâm kaynaklarındaki çizimlerinde büyük benzerlik görülmektedir. İbn Erenbugâ’nın ef­rencî (Frenk usulü) dediği mancınıklarda iplerin yerinde çift taraflı ağırlıklar bulun­maktadır.

Bunların dışında iplerin bükülme es­nekliğinden güç alan mancınıklar da ya­pılmıştır. Bu tür mancınıklarda dikdört­gen şeklinde güçlü bir iskelenin karşılıklı iki kirişi arasına, tam ortasında ucunda kefe bulunan kol direğinin (ok) monte edildiği ve üzerinde iplerin sarılı olduğu dingilin uçları girmektedir. İnsan saçı ve domuz dışındaki hayvanların sinirlerinden yapılmış ipler dingile ve kola levye ile iyi­ce sarılarak çakıldak tabir edilen dişliler­le sabitlenir. Çakıldak aniden boşa alındı­ğında bükülen iplerin etkisiyle kefeye ko­nulmuş mermi hedefe fırlar. Kolun çarp­ması ve etkinin artması İçin iskelenin or­tasına karşılıklı olarak dikilen ve yanlar­dan desteklenen iki direğin birleştiril­mesiyle bir yastık yapılır.

Mancınıklarla ağır taş gülleler, pamuk, paçavra gibi şeylere emdirilip tutuştu­rulan yanıcı maddeler ve İçine akrep vb. doldurulmuş büyük cam kavanozlar veya küpler fırlatılırdı. Düştüğü yerde kırılan kavanozlardan çıkan akrepler düşman içinde paniğe sebep olurdu. Bu tür man­cınıkların (arrâde) Sâsânî Hükümdarı Enû-şirvân tarafından Nusaybin’in fethinde kullanıldığı, onun toplattığı akrepleri cam kavanozlarla şehre fırlattığı rivayet edilir.

Mancınık kullanılış şekline göre İslâm hukukunda tartışma konuları arasına gir­miştir. Tartışılan konulardan biri muha­sara edilen kalede çocuk, kadın ve müs­lüman esirler varsa mancınık kullanılıp kullanılamayacağıdır. Ebû Hanîfe ve İmam Şâfıî doğrudan evler ve siviller hedef alınmadıkça mancınık kullanılmasını caiz görmüş ve Hz. Peygamber’în Tâif Muhasarası’nı örnek göstermişlerdir. An­cak Evzâî. Feth sûresinin 25. âyetine da­yanarak bu uygulamayı caiz kabul etme­miştir. Tartışılan bir diğer konu da mancınığın kullanımı sırasında meydana gelen kazalarda ölen­lerin diyetleriyle ilgilidir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski