Mani Nedir, Esmaül Hüsna el Mani, Ya Mani, Esması, İsminin Anlamı

Mâni. Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.

Sözlükte “mahrum etmek, vermemek, engel olmak” mânasındaki men’ kökün­den türemiş bir sıfat olup “kötü şeylere engel olan, bunların gerçekleşmesine mü­saade etmeyen” anlamında Allah’ın isim­lerinden biridir. Men’ kavramı Kur’ân-ı Kerîm’de on altı âyette yer almakla bir­likte bunların hiçbirinde men’ eylemi Al­lah’a nisbet edilmemiştir. “Mucizeler gön­dermemize engel olan tek şey öncekilerin bu tür mucizeleri yalanlamış olmasıdır” mealindeki âyette geçen men’ fiilinin [İsrâ 17/59]zât-ı ilâhiyyeye izafe edil­mesi “Allah’ın mucize göndermeyi terketmesi” anlamında bir istiare olarak ka­bul edilmiştir. Mâni” ismi hem İbn Mâce hem de Tirmizî’nin esmâ-i hüsnâ rivayetinde yer almış, ayrıca men’ çeşitli hadislerde isim ve fiil sîgalanyla Allah’a nisbet edilmiştir. Eserlerin­de mâni” ismine yer veren hemen hemen bütün müellifler, bunun için Hz. Peygamber’in farz namazlardan sonra tekrarla­dığı rivayet edilen “lâ ilahe illallâhu vahdehû …” cümlesinin devamındaki şu ifa­deyi kaynak gösterirler: “Allahım! Kimse senin lütfettiğin şeye engel olamaz, kim­se de vermediğin şeyi temin edip vere­mez. Hiçbir zenginin serveti senin nezdinde ona bir fayda sağlayamaz.”

Âlimler, genellikle mâni’ ismini karşıtı olan mu’tî ile (lütfedip veren) birlikte yo­rumlamışlar ve belli bir dengeyi sağla­maya yönelik dâr-nâfi’, kâbız-basit vb. isimlerde olduğu gibi birlikte ele alınma­sının gereği üzerinde durmuşlardır. Kur­’ân-ı Kerîm’de “atâ” ve “i’tâ” kavramları­nın yanında çoğunlukla aynı mânaya ge­len “îtâ” kavramı birçok âyette Allah’a nisbet edilmiş aynı kavram­lar çeşitli hadis rivayetlerinde de zât-ı ilâhiyyeye izafe edilmiştir.

Mâni ismi müelliflerce “yaratıklardan dilediğine dilediği şeyi vermeyen, istedi­ğine de istediğini veren” şeklinde geniş çerçevede açıklanmıştır. Bunun yanında daha belirgin anlamlar da verilmiştir. Al­lah lâyık olanlardan lutfunu esirgemeyen, olmayanlara da lutufta bulunmayandır. O, dostlarını onların düşmanlarından koruyup kendi­lerine gelebilecek kötülüklere engel olan­dır. Allah’ın Uıtufta bulunmayışı cimrilik değil yerli yerince muamele etmektir. Lü­tufkârlığı da cömertlik ve merhametinin eseridir. Kuşeyrî’ye göre mâni’ isminin nihaî mânası Cenâb-ı Hakk’ın dostlarından belâyı defetmesi ve­ya dilediği kimselere nimet vermemesi­dir. Allah’ın, dostlarından belâyı defetme­si güzel bir lütuf, dünya malı vermemesi ise ileri derecede bir iyilik sayılır. Allah dünyayı sevdiğine de sevmediğine de ve­rir, fakat dostu olmayan bir kulun kalbini aykırı davranışlardan korumaz. Gazzâlî de mâni’ ile hafız isimleri arasında münasebet kurarak birincisinin maddî ve mânevi alandaki yok edici veya bozucu sebepleri ortadan kaldırmayı amaçladığını, ikincisinin ise yok olmaktan koruduğunu, böylece hıfz kavramının men’in hedef ve gayesini oluşturduğunu söylemiştir. Mâni’ Allah’ın kâinata yönelik (fiilî) isim ve sıfatları içinde mütalaa edilir. Ayrıca “koruyup gözeten, dengede tutan” anla­mındaki hafız ismiyle paralellik arzeder-ken “karşılık beklemeden bol bol veren” mânasındaki vehhâb ismiyle denge sağ­layıcı bir münasebet içinde bulunur.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski