Mardin’in dikkat çekici Özelliği ele geçirilmesi imkânsız görünümüyle muhteşem kalesidir. Kale şehrin hemen yukansindaki tepenin zirvesinde kurulmuştur. Doğudan batıya 800 m. kadar uzunluğu olan, genişliği 30-150 m. arasında değişen bir sahayı işgal eder. Ortaçağ kaynaklarında “el-Bâzü’l-eşheb” (boz şahin) ismiyle bilinen kale Hamdânîler (Hamdan b. Hasan) tarafından inşa ettirilmiştir. Kalenin bir kısmı sarp yarlardan oluşmakta, meylin nisbeten azaldığı kısımlarda ise duvarlar bulunmaktadır. Kalenin güney cephesinin orta kısmında bugün hâlâ ayakta duran bir de kule vardır. Kapısı güney tarafında olup tek bir çıkışla şehre bağlanmıştır.
Ortaçag’da Mardin kale eteğinde, kaleden 200 m. genişliğinde çıplak ve dik yamaçla ayrılmış, meyilli bir satıh üzerinde doğudan batıya 2500 m. uzunluğunda ve S00 m. genişliğinde bir şehirdi. Bu alan içerisinde her türlü dinî, içtimaî ve ticarî yapılarla donatılarak iskân edildiği devrin kaynaklarında zikredilir. 377 (1181) yılında Mardin’i ziyaret eden İbn Cübeyr şehrin bir dağın yamacında yer aldığını, mâmur bir şehir olduğunu, aynı zamanda dünyada meşhur olan büyük bir kaleye sahip bulunduğunu belirtir.
İzzeddin İbn Şeddâd, Mardin hakkında XIII. yüzyılın ikinci yarısına ait ayrıntılı bilgi verir ve şehrin yüksek olmayan bir sur ve hendekle çevrili olduğunu kaydeder. Daha önceki kaynakların hiçbirinde şehrin surlarla çevrili bulunduğuna ilişkin bir bilgi olmadığı gibi bunu ima edebilecek bir işaret de mevcut değildir. Dolayısıyla bu surların, muhtemelen daha Önce sık sık saldırıya uğrayan kale dışındaki asıl şehri (rabst) güvenlik altına almak maksadıyla XIII. yüzyılın ilk yarısında inşa edilmiş olduğu söylenebilir. Surların dördü kullanılmakta olan altı kapısı vardı.
Bölgeden bahseden XIII. yüzyıl müelliflerinden Kazvînî, Yakut’un verdiği bilgileri aynen naklederken İbn Saîd el-Mağribî de kaleyi kısaca tanıttıktan sonra şehirdeki dokuma üretiminin kalitesine dikkat çeker. Mardin’in Moğollar’a tâbi olduğu döneme ait en orijinal bilgiler ise XIV. yüzyılın ilk çeyreğinde şehri ziyaret eden İbn Battûta’-nın seyahatnamesinde bulunur. Burada Mardin’in dağ eteğinde kurulu, İslâm beldelerinin en büyük ve en güzellerinden biri olduğu, çarşılarının çok İyi bir şekilde inşa edildiği ve çeşitli dokuma imalâthanelerinin yanında değişik zaviyelerin, imarethanelerinin olduğu, tepede yer alan büyük kalesine Kal’atü’ş-şehbâ dendiği bildirilir. Dönemin bir diğer müellifi Müstevfî. Mardin’in Diyarbekir şehirleri içerisinde vergi oranı en yüksek olan şehirler arasında olduğunu belirtir.
1471 yılında Urfa’dan Mardin’e gelen Venedikli tüccar J. Barbaro şehirde 300 kadar evin bulunduğunu yazar. Buna göre Osmanlı idaresine geçmeden önce şehirde 1500 kişinin yaşamakta olduğu tahmin edilebilir. Osmanlı dönemine ait ilk tahrirde dokuz mahalle tesbit edilmiştir. Mahalle sayısı XVI. yüzyıl boyunca aynı kalmış, nüfus ise giderek artış göstermiştir. 1518′-de 8200 civarında olan nüfus 1526’da 10.000, 1540’ta 14.000 ve 1564’te 18.000 dolayına yükselmiştir. Şehirde dört dinî topluiukiçindemüslümanlar1518’de % 41. 1526’da % 38,8, 1 540’ta % 34,9. 1564’te % 27,9 gibi oranlarla düşüş eğilimi gösterirken Hıristiyanlar 1518’de % 48,7 iken 1564’te % 62,1’e çıkarak artış kaydetmişlerdir. Bunun sebebi tam olarak anlaşılmamakla birlikte köylerden şehre doğru olan göçlere bağlanabilir. Yahudiler ve Şemsîler daha küçük topluluklar halindeydi. XVII. yüzyılda Mardin’in fizikî durumunu koruduğu anlaşılmaktadır. XVIII. yüzyıl sonlarında burayı gören Carsten Niebuhr 3000 hanenin 2000’inİn müslümanlardan, diğerlerinin hıristiyan ve on hanenin yahudilerden oluştuğunu yazar. G. A. Olivier 12.000 nüfus tahmin ederken 1807’de Dupre 20.000 Türk, 3200 yahudi, 2000 Ermeni Katolik. 400 Keldânî, 800 yahudi. 800 Şemsî. 40 Ermeni Ortodoks’tan bahseder. Kinneir 1816’da toplam nüfusu 1500’ü Ermeni 11.000. Buckingham 20.000. 1837’de Soughtgate 3000 aile, 1878’de Geary 16.000 kişi olarak belirtir. Osmanlı kayıtlarını kullanan Cuinet (1890] nüfusu 25.000 diye gösterir. Bunun 15.700’ü müslümandır. Diğerleri Gregoryen. Katolik ve Protestan mezhebinden Ermeniler, Katolik Keldânîler. Süryânî, Ya’kübî ve yahudilerdir.
Mardin Maraş-Musul, Diyarbekir-Musul ve Halep-Musul yollan (İpekyolu) üzerinde olması sebebiyle canlı bir ticarete sahipti. Transit ticaretin şehre ekonomik katkısı büyüktü. Şehir merkezinde ve civarda mevcut köylerin bir kısmında dokumacılıkyaygındı. Mardin’de kirişhâne. darphâne,boyahane, bozahâne. debbağ-hâne, şem’hâne ile susam yağı imalâthaneleri bulunuyordu. Şehirdeki küçük İşletmelerle bağ ve bahçe tarımının bölge ekonomisinde önemli bir yeri vardı. Ayrıca şehri çevreleyen kırsal alandaki tarımsal faaliyetlerle hayvancılık ekonomik yönden canlılık göstermekteydi. Osmanlı döneminde tarımın oldukça revaçta olmasına rağmen Mardin ve yöresinde ilk sırayı transit ticaretin getirileriyle küçük ölçekteki sınaî işletmeler almıştı. XIX. yüzyılda şehir tarım ürünlerinin pazar-landığı bir merkez olarak ön plana çıktı. Sabun üretimi, iplik, bez ve ipekli imalâtı ile deri işleme tesisleri vardı. XX. yüzyıl başlarında şehirde yirmi cami, kırk beş mescid. on kilise, üç manastır, üç medrese, bir idâdî, üç ibtidâî mektep, beş sıb-yan mektebi, üç hıristiyan mektebi, bir han, 1080 dükkân ve mağaza olduğu tesbit edilmiştir.
- Mardin Tarihi -İdari Yapı- Hakkında Bilgi
- Mardin Tarihi, Mardin Şehri Tarihçesi, Hakkında Bilgi
- Mardin Mimari, Tarihi Eserleri -Çeşmeleri- Özellikleri, Hakkında Bilgi
TDV İslâm Ansiklopedisi