Mearic Sure­si Nedir, Kaçıncı Sure, Kaç Ayettir, Hakkında Bilgi

Meâric sûre­si. Kur’ân-ı Kerîm’in yetmişinci sûresi.

Mekke döneminin ortalarında nazil olmuştur. Kırk dört âyet olup fasılası  harfleridir. Adını üçüncü âyette geçen, “merdiven, çıkıla­cak yer, yükselme derecesi” anlamındaki mi’rec (ma’rec) kelimesinin çoğulu olan meâr icden alır. Seele, Seele sâilün ve Mevâkı” olarak da adlandırılmıştır.

Bir önceki Hakka sûresinde âhiret ger­çeği daha çok o günün korku ve dehşeti tasvir edilerek anlatılırken Meâric sûre­sinde bu gerçek farklı tablolarla ortaya konulmuştur. Sûrede kıyamet ve âhiretle ilgili olarak Kur”an’ın bildirdiklerine inan­mayanlara yönelik uyarılar, Allah’ın bü­yüklüğü, bazı kıyamet tasvirleri, inkâra insanın menfi tabiatı ve cennetle ödül­lendirilecek müminlerin belirgin vasıfları hakkında kısa açıklamalar yer almaktadır. Âyetler arasındaki münasebet sebebiyle sûrenin tamamının bir defada indiği söy­lenebilir.

Sûrenin muhtevasını üç bölümde ele almak mümkündür. Birinci bölüm [âyet 1-21] tehdit edildikleri azap hakkında inkarcıların Hz. Peygamber’e yönelttikleri sorulara cevap niteliği taşıyan âyetlerle başlar ve azabı hiçbir gücün engelleyeme­yeceği ifade edilir. Tefsir kaynaklarının çoğunda kabul edilen görüşe göre bu ilk âyetler Mekke müşriklerinden Nadr b. Hâris’in, “Ey Allah, eğer bu senin tarafın­dan gelmiş bir hak kitap ise hemen üzeri­mize gökten taşlar yağdır veya bize daha acı bir azap ver[Enfâl 8/32] demesi üzerine nazil olmuştur. Diğer bir rivayete gö­re ise Resûl-i Ekrem müşrikleri Allah’ın azabıyla korkutunca onların. “Muhammed”e sorun, bu azap kime isabet edecekmiş?” demeleri üzerine bu âyetler in­dirilmiştir. Allah’ı “zü’l-meâric” olarak tavsif eden ifadedeki [âyet 3] meâric ke­limesinin “gökler, bol lütuf ve nimetler, cennette Allah’ın sevdiklerine vereceği dereceler” şeklinde farklı anlamları ol­duğu belirtilmektedir. Bu bölümde daha sonra Al­lah’ın bildirdiği azabın mutlaka geleceği, buna karşı konulamayacağı bildirilir ve azabın gerçekleşeceği günün dehşeti et­kileyici bir üslûpla tasvir edilir. O gün her­kesin yalnız kendisiyle meşgul olacağı, hiç­bir dostun bir başka dosta yardım ede­meyeceği, suçluların kendilerini kurtar­mak için en yakınlarını bile gözden çıkara­cağı bildirilir. İnsanın doymak bilmeyen bir mal hırsına ve bencillik duygusuna sa­hip olduğunu belirten ifadeler [âyet 18-21] özellikle o dönemdeki Mekke toplu­munda bu durumun ne kadar yaygın ol­duğunu göstermektedir.

İkinci bölüm [âyet 22-35] müminlerin aşın hırs ve bencilliklerini aşmalarını sağ­layan, böylece onlara ahlâkî bir olgunluk kazandıran bazı üstün özelliklerini ve dav­ranışlarını ortaya koyan âyetlerle başla­maktadır. Bunlar düzenli namaz kılma, mallarında ihtiyaç sahiplerinin hakları bu­lunduğunun bilincinde olma, âhiret gü­nüne inanma, namus ve iffetini koruma, emanete riayet etme, verilen sözlere sa­dık kalma, şahitlikte dürüst davranma şeklinde sıralanmakta, bu özelliklere sa­hip olanların cennetle ödüllendirileceği belirtilmektedir. Diğer taraftan bu âyet­ler Mekke dönemindeki ilk müslümanla-rın iman, ahlâk ve ibadet konularındaki duyarlılıklarını yansıtması bakımından dikkat çekicidir. Zenginlerin mallarında ihtiyaç sahipleri için belirli bir hakkın bu­lunduğunu bildiren 24-25. âyetlerdeki “hak” kelimesiyle zekâtın kastedildiğini ileri sürenler olmuşsa da aralarında Mücâhid’in yer aldığı bazı âlimler, sûrenin indiği dönemde henüz zekâtın farz kılın-madığını dikkate alarak âyetlerde zekâ­tın dışındaki malî yardımların kastedildi­ğini söylemişlerdir.

Sûrenin üçüncü bölümünde [âyet 36-44] inkarcıların Hz. Peygamber’e doğru koşarak başına üşüşmeleri ve ondan duyduklarını hayretle karşılayıp alaylı tarzda birbirleriyle konuşmaları kınanmaktadır. Bu bölümde yer alan, “Onlardan her biri cennete gireceğini mi umuyor?” mealin­deki 38. âyet. müşriklerin Resûl-i Ekrem’i dikkatle dinlememeleri ve söyledikleriyle alay ederek birbirlerine, “Muhammed’in dediği gibi eğer şunlar cennete girecek-se muhakkak ki biz onlardan önce gire­riz” demeleri üzerine nazil olmuştur. Sûrenin son âyetlerinde Hz. Peygamber’i teselli eden bir üslûpla in­karcıların âhirette içine düşecekleri acıklı ve alçaltıcı durum anlatılmaktadır.

Meâric sûresinin faziletiyle ilgili olarak bazı kaynaklarda yer alan, “Allah Seele sâ-ilün sûresini okuyan kimseye emanetle­rini ve ahidlerini gözeten kimselerin se­vabını verir” şeklindeki hadisin [67] sahih olmadığı be­lirtilmiştir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski