Mecid Nedir, Ne Demek, Esmaül Hüsna el Mecid İsminin Anlamı

Mecîd. Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.

Sözlükte “asil, şerefli ve seçkin olmak” anlamındaki mecd (mecâde) kökünden türeyen mecîd “asil, şerefli, cömert olan” demektir. Aynı kökten türeyen mâcid de bu mânaya gelmekle birlikte sıfat-ı müşebbehe olan mecîdin daha zengin içerik­li olduğu kabul edilir. Mecîd ve bununla birlikte esmâ-i hüsnâ listesinde yer alan mâcid Allah’a nisbet edildiğinde “yetkin­liğin karşıtı olan her türlü nitelikten mü­nezzeh, lütuf ve ikramı bol” anlamına ge­lir. Dilciler, mecd kökünün temel mânası­nın bolluk ve genişlikten ibaret olduğunu söylerler. Buna göre belirtilen anlam­ların zengin ve derin içerikli (mübalağalı) olması gerekir.

Mecd kavramı Kur’ân-ı Kerîm’de sade­ce mecîd şeklinde dört âyette yer almak­tadır. Bunların ikisi “çok şerefli” mana­sıyla Kur’an’ın sıfatı durumundadır [Kâf 50/1; Burûc 85/21] biri Allah’a izafe edilmiş [Hûd 11/73] biri de kıraat imam­larının farklı anlayış ve okuyuşlarına bağlı olarak ya zât-ı ilâhiyyenin veya arşın sıfatı olmuştur.[Burûc 85/15] Taberî, her iki anlayışın taraftarlarını zikrettikten sonra ikisinin de anlam bakımından mümkün olduğunu belirtmişi Cami kıraat âlimi Ahmed b. Muhammed el-Bennâ ise iki okuyuşta da mecîdin Al­lah’a nisbetinin gramer açısından imkân dahilinde bulunduğunu söylemiştir. Ancak sözü edi­len âyetin, içinde yer aldığı âyetler bağla­mında incelendiği takdirde zât-ı ilâhiyyeye sıfat olduğunu kabul etmek daha isabetli görünmektedir.

Mecîd ve mâcid hem İbn Mâce hem Tîrmizî’nin naklettiği doksan dokuz esmâ-i hüsnâ listesinde yer almıştır. Bunun dışında çok sayıda hadis rivayetinde her iki isim de zikredil­miş, Özellikle namazlarda selâmdan önce okunan ve “hamîdün mecîd” isimleriyle sona eren “Allahümme salli”, “Allahüm-me bârik” metinleri Kütüb-i Sitte’nin ta­mamında rivayet edilmiştir. Bu rivayetlerde Cenâb-ı Hak bir kutsî hadiste zâtını mecd kavramıyla nitelediği gibi Hz. Peygam-ber’in dua ve niyazlarında geçen birçok mecd nitelemesi de (temcîd) tekrarlan­mıştır. Ebü’l-Bekâ temcîdin (zât-ı ilâ-hiyyeyi mecd kavramıyla niteleme) “lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâh” (bütün güç ve kudret Allah’a aittir) ifadesinden ibaret olduğunu söylemiştir. Resûlullah’ın gece namazının arka­sından okuduğu duanın tenzih nitelemeleriyle şekillenen son cümleleri şöyledir: “Allahım! Bizi doğru yola kılavuzluk eden ve onu fiilen izleyen, hak yoldan sapma­yan ve saptırmayan, dostlarınla barışık ve düşmanlarına dargın olan kimseler grubuna kat. Güç ve kudret ridâsına bü­rünüp bunu yaratıklara beyan eden, mecd ve şerefle vasıflanıp yücelen, teşbih ve tenzîhe yegâne lâyık olan, lütuf, ihsan, mecd, kerem ve azamet sahibi Allahım! Seni yüceltir, seni her türlü eksiklikten tenzih ederim. Mâcid isminin kerem, azamet ve bol lü­tuf mânasını pekiştirdiği kabul edilir.

Genellikle âlimler, mecîd ismini Allah Teâlâ’nın zâtına ve sıfatlarına yönelik ol­mak üzere iki açıdan yorumlamışlardır. Zâta yönelik yorum O’nu acz ve eksiklik­ten, yani yaratılmıştık özelliklerinden beri ve münezzeh tutmayı, fiillerine yönelik yorum da lütuf ve ihsanının çok olduğu­nu belirtmeyi amaçlamıştır. Bunların ikisi de zât-ı ilâhiyyeyi yetkin sıfatlarla nitele­me noktasında birleşir. Ebû Bekir İbnü’l-Arabî’ye göre tenzih yöntemi kemal ifa­de etmesi açısından ispat yönteminden daha kapsamlıdır. Çünkü kişinin olumlu özelliklere sahip olmakla birlikte bazı ku­surlar taşıması mümkündür. Buna kar­şılık olumsuz niteliklerden uzak bulunan bir kimsede bunların karşıtlarını oluştu­ran meziyetler mevcut olur. Abdülkerîm el-Kuşeyrî Al­lah’ın İnsanlara lütfettiği, fakat çok kim­senin farkına varmadığı nimetlerden bi­rinin de inanmış kalplerini hali üzere de­vam ettirip hayatlarında geçirdikleri za­manları bozucu unsurlardan arındırmasıdır. İnsanların tâbi tutulduğu en büyük imtihan ise sevgi odaklarının çeşitli alter­natiflere açık bulunmasıdır.

Mecîd zâtî-tenzîhî bir isim olarak dü­şünüldüğü takdirde alî, azîm, celîl, müteâlî; fiilî bir sıfat konumunda görülmesi halinde ise kerîm, ber ve ganî İsimleriyle anlam yakınlığı içinde bulunur.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski