Meknes -Miknas- Fas Neresi, Tarihi, Eserleri, Hakkında Bilgi

Miknâs. Fas’ta bir şehir. Fas’ta çeşitli hanedanlara başşehirlik yapan dört şehirden biri olan Miknâs [Miknâse, Miknâsetüzzeytûn] adını Berberîler’in Zenâte koluna bağlı Miknâse kabileşinden alır; Fransızca’ya Meknes şek­linde geçmiştir. Başşehir Rabat’a 140, Fas şehrine 60 km. uzaklıkta tarihî iki merkezi birbirine bağlayan yol üstünde, deniz seviyesinden yükseklikteki bir yamaç üzerinde kurulmuştur. Şehrin yer aldığı bölgenin Romalılar’a ve daha sonraki döneme ait tarihi hakkında bilgi yoktur.

305 (917) yılında Tâze’den (Tâzâ) bu­günkü Miknâs’ın olduğu bölgeye gelen Miknâse kabilesi Bûfikran vadisinin iki yakasında kurduğu köylere yerleşti. V. (XI.) yüzyılda bu köyler birleşerek Miknâs şehrini oluşturdu. Şehrin en eski tarihî eseri olarak bilinen Neccârîn Camii VI. (XII.) yüzyılın sonlarında tamamlandı. Ca­mi 1170’te (1756-57) Mevlây Muhammed b. Abdullah tarafından yeniden inşa edi­lip bir minare eklendi.

Murâbıt Sultanı Yûsuf b. Tâşfîn, Merakeş’i ele geçirdikten sonra Miknâs’a bir ordu gönderdi. Murâbıt kumandanı, Mik­nâs hâkimi Hayr b. Harez ez-Zenâtî’ye teslim olduğu takdirde halka eman vere­ceğini söyledi. O da teklifi kabul ederek şehri barış yoluyla Murâbıtlar’a teslim et­ti (461/1069). Murâbıtlar döneminde et­rafı surlarla çevrilen Miknâs’ın nüfusu hız­la arttı. Camisi, hamamları ve su kanalla­rıyla müreffeh bir şehre dönüştü. Medine denilen eski şehir merkezinde yer alan Câmiü’l-kebîr bu dönemde inşa edildi.

Fas’ta İbn Tûmert’in başlattığı Muvahhid hareketi kısa zamanda bütün Kuzey Afrika’ya yayılırken Miknâs’ta şiddetli di­renişle karşılaştı (514/1120). Muvahhid Sultanı Abdülmü’min el-Kûmî şehri ku-şattıysa da ele geçiremedi (534/1139-40). Miknâs 545 (1150) yılında Muvahhidler’in hâkimiyetine girdi. Şehir yıkılıp ahalinin malları yağmalandı ve kışladaki bütün as­kerler öldürüldü.

Miknâs, 634’te (1237) Mağrib-i Aksâ’da önemli bir güce kavuşan Merînîler’in eli­ne geçti. Muvahhidler şehri 643’te (1245-46) geri aldılarsa da Merînîler iki yıl sonra tekrar Miknâs’a hâkim oldular. Merînî-ler’den Ebû Yûsuf Ya’küb b. Abdülhak za­manında ilk parlak dönemini yaşayan şe­hirde 1276’da bir cami yapıldı. Endülüs’­ten gelen çok sayıda müslüman Miknâs’a yerleşti. Merînî sultanları Ebû Yûsuf ve Ebü’l-Hasan döneminde Miknâs’ta En-dülüs-Mağrib mimari tarzında eserler inşa edildi. XIV. yüzyılda tamamlanan Bû İnâniyye Medresesi Miknâs’taki önemli yapılardan biridir. Medresetü’l-Attârîn, Medresetü Filâle, Medresetü’l-cedîde, Medresetü’l-adûl halen Fas’ın önemli eserlerindendir. Mescidü’t-Tûte, Mesci-dü’z-Zerkâ, Hizânetü’l-câmii’I-kebîr, Mâristânü bâbi’l-cedîd ve Süveyka Hamamı, Merînîler döneminde yapılan önemli eserler arasında yer alır.

Miknâs IX. (XV.) yüzyıl sonunda İdrîsî şeriflerinin idaresine geçti. Vattâsîler’den Muhammed el-Burtukâlî, XV. yüzyılda şehri ele geçirip kardeşi Nâsir’ı buraya yerleştirdiyse de Nâsır’ın hâkimiyeti uzun sürmedi. Bu dönemde Miknâs’ı ziyaret eden Hasan el-Vezzân Mik-nâs’ın zengin kaynaklara sahip güzel bir şehir olduğunu söyler.

Merînî Sultanı Nasır, Sa’dîler’e esir dü­şen babası Ahmed Bû Zekrî’nin serbest bırakılması karşılığında Miknâs’ı Sa’dî Sultanı Mevlây Muhammed eş-Şeyh’e teslim etmeye razı oldu (955/1548). Mu­hammed eş-Şeyh sert bir uygulamayla şehirde otorite kurmayı başardı ve oğul­larını burada görevlendirdi.

Osmanlılar Cezayir’e hâkim olduktan sonra Fas’ın iç işleriyle yakından ilgilendi­ler. 8 Mart 1576 tarihinde Miknâs önün­de cereyan eden savaşta Fas ordusundan 7.000, Osmanlı ordusundan 1000 asker öldü.

Miknâs, en parlak dönemini Alevî (Fîlâlî) Sultanı Mevlây İsmail zamanında (1672-1727) yaşadı. Mevlây İsmail, Miknâs’ta vali olarak bulunduğu sırada kardeşi Mevlây Reşîd’in vefat haberi gelince şehir halkı toplanıp kendisine biat etti. Eski başşe­hir Fas’ı bırakıp Miknâs’ı kendisine mer­kez edinen Mevlây İsmail 1090 (1679) yılında burada büyük bir saray yaptırdı. Onun saltanatı döneminde Miknâs cami­leri, burçları, surları, kapılan, bahçeleri, ambarları ile âdeta yeniden inşa edildi. Bâbü’l-Berdaîn, Zeytûne Mescidi ve Sîdî Saîd Mescidi bu devrin önemli eserlerindendir. Mevlây İsmail zamanında şehrin etrafı üç ayrı kuşak halinde toplam uzun­luğu 40 kilometreyi bulan surla çevrildi. En dıştaki sur süvarileri, ortadaki piyade askerlerini ve diğerlerinden daha yüksek olan en içteki sur bu ikisini aşanları dur­durmak için yapılmıştı. Eski şehirdeki iç surun duvarları fayans ve mozaik sanatı­nın en güzel Örneklerine sahiptir. Kasrü’l-beyzâ, el-Kasrü’l-melekî. Kasru dâri’l-câmiî, Sicnü Kâra, Sahrîcü’s-sevânî, Kubbe-tü’s-süferâ, Dârü’l-bâşevât ve Burcu Bel-kârî Miknâs’taki önemli eserler arasındadır. Mevlây İsmail’in şehre kazandırdığı yapılardan biri de kuşatma sırasında hal­ka yirmi yıl yetecek yiyeceğin depolana­bildiği erzak ambarıdır. Dârü’1-mâ’ Sara-yı’nın yanında 319 m. uzunluğunda, 149 m. genişliğinde ve 2 m. derinliğindeki ha­vuz Mevlây İsmail’in Miknâs’a yaptırdığı Önemli eserlerdendir. Havuz Berberi bas­kınları sırasında halkın su ihtiyacını kar­şılıyor, normal zamanlarda ise sultanın büyük bahçesinin sulanmasında kullanı­lıyordu. Mevlây Abdullah’ın, babası Mev­lây İsmail için yaptırdığı türbe de Mik­nâs’taki önemli yapılardandır. “Kasaba” denilen kale Alevî-Filâlî hanedanının Mik­nâs’ta inşa ettiği en görkemli eserdir. Mevlây İsmail’in torunu Mevlây Muham­med b. Abdullah tarafından yaptırılan Câmiu’r-Ruvâ, Câmiu’l-Berdaîn, Sîdî Bû Osman Camii, Câmiu’I-Ezher, Şeyh Ke-rnal Türbesi, îseviyye tarikatının kurucu­su Şeyh Sîdî Muhammed b. îsâ Türbesi Miknâs’taki diğer eserler arasında zik­redilebilir. Muhammed b. Abdullah Mik­nâs’a ayrıca Dârülbeyzâ Sarayı gibi çok sayıda eser kazandırmıştır.

Alevî (Filâlî) hanedanı döneminde Mik­nâs’ta Zenciler. Araplar, Endülüslüler ve hıristiyanlardan oluşan özel bir ordu ku­rulmuş, askerler Şahîh-i Buhârî üzeri­ne yemin ettiği için bu orduya Bevâhir veya Abîdü’l-Buhârî adı verilmiştir.

Miknâs, Fransızlar’ın Afrika’da başlat­tıkları sömürgeleştirme faaliyetleri sıra­sında onların eline geçti (1911). General Moinier’in şehri teslim almasından önce sultan ilân edilen Mevlây ez-Zeyn Fran­sızlar tarafından hemen esir alındı. Fas Sultanı Mevlây Hâfız’ın 1912 yılı Mart ayında Fransa ile himaye antlaşması im­zalamasının ardından bütün ülke gibi Miknâs da resmen işgal edilmiş oldu. Fas bağımsızlığına kavuşunca (1956) Miknâs yeniden canlanmaya başladı. 1982’de Alevî sultanlarından V. Muhammed adı­na bir üniversite açıldı.[Câmiatü Mev­lây İsmâ] Şehirde bugün Kraliyet Askerî Akademisi, Teknoloji Yüksek Okulu, Öğ­retmen Okulu, Bahçıvanlık Okulu, Hem­şirelik Okulu gibi eğitim kurumlan. Fran­sız ve Alman kültür merkezleri bulun­maktadır.

Şehre surlarındaki tarihî kapılarından dolayı “güzel kapılı payitaht merkezi”, şehirler arası yolların kesiştiği noktada bulunduğu için “Fas’ın buluşma noktası”, Mevlây İsmail’e yarım asır boyunca baş-şehirlik yaptığı için “el-Medînetü’l-melekiyye”, minarelerin çokluğu sebebiyle “yüz minareli şehir” denildiği gibi özellik­le Fransız kültürünün tesirinden dolayı “küçük Paris” ve “Fas’ın Versailles’ı” gibi benzetmelere lâyık görülmüştür.

Miknâs’ta nüfusun çoğunluğunu oluş­turan Berberîler’in yanı sıra Araplar, Mev­lây İdrîs’in Bilâdüssûdan’dan getirttiği Zenciler’in soyundan gelenler ve yahudi-Ier de bulunmaktadır. Kâdiriyye ve Ticâniyye başta olmak üzere Fas’ta bulunan tarikatların Miknâs’ta da birer zaviyesi vardı. XVI. yüzyılda Hasan el-Vezzân şe­hirde başta zeytin olmak üzere üzüm, in­cir, kayısı, şeftali ve nar gibi meyvelerin yetiştirildiğini kaydeder.

Günümüzde Miknâs şehri ve çevresin­de gıda, deri, tekstil, maden, kimya ve or­mancılık sanayii oldukça gelişmiştir. Bu­gün Fas’ı oluşturan idarî birimlerden bi­rinin merkezi olan Miknâs, XX. yüzyılın başında 20.000 kadar bir nüfusa sahip iken bu sayı 1982’de 300.000’i, 1994’te 400.000’i aşmış, 2004 yılı başlarına ait tahminlere göre de 550.000’i bulmuştur. Miknâs, eski şehir ve Fransız işgalinden sonra 1920 yılında oluşmaya başlayan ye­ni şehir olarak ikiye ayrılmaktadır. 1996′-da Miknâs şehri ve çevresindeki tarihî eserler UNESCO tarafından dünya kültür mirası kapsamına alınmıştır.

Kıraat, hadis ve fıkıh âlimi İbn Gâzî, Me-rînî, Sa’dî ve Filâlîler’den bahseden Zehrü’l-bustân fî ahbâri ahvâli Mevlânâ Zeydân’m yazarı tarihçi İbnü’l-Ayyâşî, di­van sahibi şair İbnü’r-Rızâ, evliya ve ule­mâ biyografisine dair Menhatü’l-ceb-bâr ve nüzhetü’l-ebrâr adlı eserin mü­ellifi Ebû Hâmid el-Arabî b. Muhammed, el-Harâm ve’z-ziyâretü’l-Kudsü’ş-şerîf ve’t-teberrük bi-kabri’l-habîb adlı eserin müellifi seyyah Ebû Abdullah Mu­hammed b. Osman ve Faslı devlet adamı, tarihçi ve şair İbn Zeydân el-Hasenî Mik­nâs’ta yetişen meşhur âlimler arasında zikredilebilir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski