Meskukat / Nümismatik Bilimi Nedir, Ne Demek, Hakkında Bilgi

Meskukât. Basılmış madenî paralar ve bununla ilgili bilim dalı, nümismatik.

Sözlükte “üzerine damga vurulmuş” anlamına gelen meşkûkün çoğulu olan meskukât, damgalanarak sikke haline dönüştürülmüş madenî paralan sikke­leri ifade eder. Ayrıca bu kelime sikkelerle uğraşan bilim dalı olan nümismatik kar­şılığı da kullanılmıştır. Osmanlılar’da XIX. yüzyılın sonlarından itibaren müzecilik alanındaki gelişmelere paralel olarak or­taya çıkan sikke incelemelerine ilm-i meskukât denmiş ve bu terkip daha son­ra yerini nümismatike bırakmıştır. Eski Yunan’da “kanun” anlamında kullanılan nomostan türetilen eski Yunancanomisma / noummos ve Latince nummus “sik­ke” mânası taşımaktaydı. Bu iki kelime nümismatik teriminin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Nümismatikle uğraşan ve ve sikkeleri bilimsel bir metotla İnce­leyen kişiler de nümismat olarak adlan­dırılmıştır.

Meskukât ilminin İlgi alanı icadından bugüne kadar çok geniş bir sikke dilimini kapsar. Bunlar günümüzden yüzlerce yıl önce yaşamış toplumlar, uygarlıklar, kül­türler hakkında başka kaynaklardan öğ­renilemeyen ya da öğrenilebilenleri doğ­rulayan ve destekleyen bilgileri sağladığı İçin meskukât, geliştirilen ilmî metot ve usullerle bir araştırma sahası oluşturdu­ğundan bilim dalı olarak kabul edilmiştir. Sikkenin icadından Bizans Devleti’nin so­nuna kadar basılan sikkeler “antik nümis­matik” adı altında incelenirken Ortaçağ İslâm devletleri ve Osmanlı Devleti’nin sikkeleri “İslâmî nümismatik” adıyla ele alınmıştır. Normalde kâğıt paraların, ma­dalyaların ve jetonların nümismatik çalış­malarının dışında kalması gerekirse de bu konularla ilgili başka bir çalışma alanı bulunmadığından bunlar da nümismatik içerisinde ele alınır. Meskukâtın asıl uğra­şı malzemesi olan sikke tam olarak “para” anlamına gelmez. Çünkü sikkeden Önce de para vardı; alışverişte veya ticarette kullanılan bir değişim ya da ödeme aracı olduğundan tarafların ihtiyaçlarına göre her türlü mal veya eşya para yerine geçe­biliyordu. Bu sebeple sikke ile para arasın­da belirli bir farkın olduğu, tahıl ürünleri. Çeşitli araç gereçler, hayvanlar ve metal parçalarının para yerine kullanılabildiği anlaşılmaktadır. Sikke bu çeşitliliğe son verip standart bir şekilden işlem görmeyi sağlamıştır. Altın, gümüş, bronz ve ba­kır gibi metallerden basılan sikkeler Batı Anadolu’da milâttan önce VII. yüzyıl son­larında icat edilmiş ve kısa zamanda Ege ve Akdeniz dünyasına yayılmıştır. Ardın­dan belki yüzyıllık bir zaman içerisinde Uzakdoğu’da. Çin’de de sikkeler ortaya çıkmıştır. Böylece meskukât ilminin konu­su olan sikke üç ayrı kökten gelişim gös­termiştir: Batı Anadolu / eski Yunan, Çin ve Hint, Batı Anadolu / eski Yunan sikkele­rinin biçimi yuvarlak, Çin sikkelerinin bi­çimi yuvarlak -bazan başka biçimlerde-fakat ortası delik, Hint sikkelerinin biçimi ise kare idi. Bugünkü yuvarlak Avrupa sik-keleriyie İslâmî sikkeler de köken olarak Batı Anadolu / eski Yunan sikkelerine da­yanmaktadır.

Meskukâtın bir ilim dalı haline gelişin­de koleksiyoncuların önemli rolü vardır. Sikke biriktirme ve saklamanın Eskiçağ’a kadar geri gittiği bilinmekteyse de ciddi olarak koleksiyonculuğun ancak Röne­sans ile başladığı kabul edilir. Zamanla koleksiyoncular topladıkları sikkelerin ka­taloglarını yaparak bunları yayımlamış­lardır. Sikkeleri bilimsel bir şekilde ele alıp kataloglarını neşreden ünlüler arasında Hubert Goltz (ö. 1583), Jean Vaillant (ö. 1706), Joseph Pellerin (ö. 1782). Joseph Eckhel (ö. 1798) ve Domenico Sestini’nin (ö-1823) adlan sayılabilir. Bunlar esas ola­rak eski Yunan ve Roma sikkelerinin ko­leksiyonlarını yapıyorlardı ve İslâmî sikke koleksiyonu yapanlar daha azdı. XX. yüz­yıl başlarında bazı Osmanlı bürokratları­nın da sikke koleksiyonu yaptığı bilinmektedir. Meselâ Düyûn-ı Umûmiyye müfet­tişlerinden Mehmed Mübarek Bey’in Selçuklu sikkeleri koleksiyonu vardı.

XVII ve XVIII. yüzyıllarda özel koleksi­yoncuların yerini kamu müzeleri almaya başladı. Bazı büyük koleksiyonları satın alan bu müzeler oldukça zenginleşti. Bun­lar arasında Londra’daki British Museum ve Paris’teki Cabinet des Medailles ile Berlin, Viyana, Kopenhag ve Atina’daki müzeler gösterilebilir. Bu gelişmelerden İstanbul Arkeoloji Müzeleri de etkilendi. Halil Ethem’in (Eldem) müdürlüğünden itibaren eski sikkelere önem verilmeye başlandı. Osman Hamdi Bey ve Halil Et­hem’in müdürlükleri sırasında sikkeler düzenli bir şekilde toplandı ve kayıtlan tu­tuldu. Müzede sikke kabinesinin henüz hazır olmadığı dönemlerde ise sikkeler Maarif Nezâreti’ndeki kasalarda saklanı­yordu; daha sonra bunlar Osman Hamdi Bey zamanında müzeye nakledildi.

Osmanlı müzeciliğindeki gelişmelere paralel olarak XIX. yüzyıl sonlarında ve XX. yüzyıl başlarında Müze-i Hümâyun’da mevcut sikkelerin katalogları yayımlan­maya başlandı. Meskûkât-ı Kadîme-i İslâmiyye Katalogu adı altında bir seri oluşturuldu; Emevîler, Abbasîler, Fâtımî-ler, Memlükler, Selçuklular, İlhanlılar, Kı­rım Hanlığı ve Osmanlılar’a ait sikkeler bu seriden neşredildi. İsmail Galib, Mehmed Mübarek, Halil Ethem gibi nümismat-ların hazırladığı bu kataloglar vasıtasıyla meskukât aynı zamanda sikke ilmi (nü-mismatik) karşılığı kullanılan bir terim ola­rak yaygınlaştı. Bu katalog çalışmalarına Süleyman Sûdî Bey ile (üsâl-i Meskükât-ı Osmâniyye ve Ecnebiyye) Ahmed Ziyâ’-nın (Meskükât-ı Osmâniyye Takvimi) eserleri de eklenebilir. Özellikle İsmail Galib ve Halil Ethem’in katalogları Os­manlı sikkeleri alanındaki boşluğu önem­li ölçüde doldurmaktaydı. İsmail Galib’in Takvîm-i Meskûkât-ı Osmâniyye adlı kitabı II. Abdülhamid’in cülusunun on dördüncü yılına kadar (1890) olan süreyi, Halil Ethem’in Meskûkât-ı Osmâniyye’si ise III. Mehmed’e kadar (1595] olan süreyi kapsamaktadır. Yukarıda adları ge­çen nümismatlardan o sırada varidat mu­hasebecisi olan Süleyman Sûdî 1886 yı­lında meskukât idaresinin müdürlüğüne tayin edilmişti.

Günümüzde nümismatikle ilgili en önemli süreli yayınlar arasında fîevue numismatique (Fransa), Numismatic Chronicle (İngiltere), Museum Notes (Amerika Birleşik Devletleri), American Journal oi Numismatics (Amerika Bir­leşik Devletleri) veJahrbuchfürNumis-matik and Geldgeschichte (Almanya) sayılabilir. Türkiye’de yayımlanmakta olan tek nümismatik dergisi 1968 yılında ku­rulan Türk Nümismatik Derneğİ’nin bül­tenidir.

Yapılan istatistik araştırmaları nümis­matikle ilgili en çok yayım yapan ülkelerin Fransa, İngiltere ve Almanya olduğunu göstermektedir. Son yirmi yılda yukarı­daki ülkelerin yanı sıra özellikle Amerika Birleşik Devletleri, İtalya ve İspanya’nın nümismatik yayınlarını arttırdığı gözlen­mektedir. Türkiye’de nümismatik konu­sundaki neşirlerin sayısı azdır.

Günümüzde artan nümismatik çalış­malarına paralel olarak Avrupa ve Ame­rika Birleşik Devletleri’ndeki birçok üni­versite ve enstitüde nümismatik dersleri verilmeye başlanmıştır. Türkiye’de ise ilk nümismatik dersleri 1940’Iı yıllarda İstan­bul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde C. Bosch tarafından verilmiş, onun ölü­münden sonra da kesintisiz olarak sür­dürülmüştür.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski