Metin Nedir, Ne Demek, Esma ül Hüsna el-Metin İsminin Anlamı

Metin. Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.

Sözlükte “sağlam, kuvvetli, sert ve da­yanıklı olmak” mânasındaki metanet kö­künden türemiş bir sıfat olup “çok güçlü ve sağlam” demektir. Allah’a nisbet edil­diğinde “fiillerinden dolayı zâtına herhan­gi bir zorluk ve yorgunluk ânz olmayan, nihaî noktada kudretli” anlamına gelir.

Metîn sadece bir âyette zât-ı ilâhiyyeye izafe edilmiştir.[Zâriyât 51/58] Allah’ın rezzâk. kudretli (zü’l-kuvve) ve metîn oldu­ğunu ifade eden bu âyetteki metîn keli­mesini kıraat âlimlerinin büyük çoğunluğu lafza-i celâlle bağlantılı bir şekilde okurken bazıları onu kuvvet kelimesinin sıfatı konumunda tutan kıraati tercih et­miştir. Müfessir Taberî, hem gramer ku­ralları hem de âlimlerin ittifaka yakın an­layışları açısından kelimenin Allah’ın sıfatı olacak tarzda kıraat edilmesinin gerektiği­ni söyler, Fahreddin er-Râzîde aynı görü­şe katılır.

Metîn ismi, İbn Hacer el-Askalânî’nin Kur’ân-ı Kerîm’den derlediği doksan do­kuz esmâ-i hüsnâ listesinde  ayrıca hem Tirmizî hem İbn Mâce’ye ait esmâ-i hüsnâ rivayetinde yer almıştır. Bir hadiste islâm dininin metîn (sar­sılmayan) bir sistem ve engin bir alan ol­duğu ifade edilmiş ve dindarlıkta ölçülü olmanın gereği vurgulanmıştır.

Kelâm âlimlerinin bir kısmı metn – me­tanet kavramının “sert, sıkı ve kalın ol­mak” gibi maddî anlamını göz önünde bulundurarak bunun doğrudan Allah’a nisbet edilemeyeceğini belirtmiştir. Mâtürîdî Zâriyât sûresinde geçen (51/58) metîn isminin lafza-i celâli değil, kuvvet kelimesini nitelediğini söylemiş, Kâdî Abdülcebbâr ile Ebû Bekir İbnü’l-Arabî bu is­min mecazi manasıyla Allah’a nisbetinin mümkün olduğunu ifade etmiştir Diğer âlimler de metn-metânet kavramının maddî anlamıyla zât-i ilâhiyyeyi nitelemesinin söz konusu olmadığını vurgulamakta, ulûhiyyet makamına ya­raşır bir muhtevanın gereğini dile getir­mektedir.

Gazzâlî ve Fahreddin er-Râzfnin yorum­larından anlaşılacağı üzere yakın anlamlı iki isim olan kavî ile metînden ilki ilâhî kudrete konu teşkil eden her şeyi kapsa­ması açısından nitelikte, ikincisi, çok güç­lü olması bakımından nicelikte kudret sı­fatına ait kemal mertebelerini ifade eder. Buna göre kavî “bütün mümkinatı etki­leyen”, metîn ise “dıştan gelebilecek hiç­bir etkiyi kabul etmeyen” mânasına gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de, kâi­natın yaratılıp yönetilmesinden ötürü zât-i ilâhiyyeye hiçbir yorgunluk ve me­şakkatin arız olmadığının beyan edilmesi [Kâf 50/38; krş. el-Burûc 85/12] metîn is­minin mânasını pekiştirmektedir. Ebü’i-Hasan ei-Eş’arî ise metîn ile velî (dost ve yardımcı) ismini birlikte düşünmüş ve or­tak anlamlarını “Allah’ın müminlere yö­nelik lutfu, ihsan, dostluk, yardım ve ba­şarıya ulaştırması” şeklinde belirlemiştir. Kişinin, bütün benliğiy­le bağlandığı yüce yaratıcının hiçbir tesir altında kalmadan dilediğini kudret ve merhametiyle yerine getirdiğini bilmesi O’na karşı hem haşyet hem sevgi duyması için önemli bir faktördür.

Metîn ismi kudret sıfatıyla yakından il­gili bulunması açısından zâtî-sübûtî sıfat­lar içinde yer alır. Ebû Abdullah el-Halîmî metini Allah’tan benzerliği nefyeden isim­ler grubundan saymıştır. Metîn, kadir ve muktedirden başka kavî ve kahhâr isimleriyle de an­lam yakınlığı içinde bulunur.

TDV İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski