Misis (Yakapınar) -Adana- Tarihi, Hakkında Bilgi

Misis. Çukurova’da tarihî bîr şehir.

Ceyhan nehrinin sağ kıyısında Adana’-ya 27 km. uzaklıkta kurulan şehrin adı Eskiçağ kaynaklarında Mopsuestia, Bi­zans ve Haçlı kaynaklarında Mopsuesta, Mamistra [Mampsista, Mamista, Maimistra] şeklinde geçer. Şehir Süryânîce’de Masista, Arapça’da Massîsa (Masîsa), Türk­çe’de Misis olarak adlandırılır. Mopsuestia ve Külek Boğazı’ndaki Mopsukhrene şehirlerinin efsanevî bir şahsiyet olan Mopsos adındaki kâhin tarafından kurulduğu rivayet edilir. Hıristiyanlı­ğın Anadolu’ya yayılmasından sonra dinî bir merkez haline gelen Mopsuestia Özel­likle piskopos Theodoros vasıtası ile tanın­mıştır. 550 yılı Haziranında Bizans İmpa­ratoru lustinianos zamanında burada bir konsil toplanmış, ardından şehir Mopsu­estia adıyla anılmaya başlanmıştır. V. (XI.) yüzyıl Bizans kaynaklarında ise şehrin adı Mamista olarak kaydedilmektedir.

Bizans İmparatoru Herakleios, Suriye’­yi tahliye etmek zorunda kalınca müslü-man Araplar’ın Anadolu’ya yaptığı akın­ları önlemek ve arada tampon bir bölge oluşturmak amacıyla Antakya ile Misis arasındaki bütün kaleleri yıkarak halkını sürgün etti. Bizans’ın bu çabasına rağmen Araplar Emevîler za­manında Misis’e geldiler, hatta akınlarını Malatya’ya kadar uzattılar; ancak Misis-Malatya arasındaki bu topraklan Merdeî akınları yüzünden iskân edemediler. Be­lâzürî, Tarsus ve Misis şehirlerinin Ebû Ubeyde b. Cerrah veya onun kumandan­larından Meysere b. Mesrûk tarafından ele geçirildiğini kaydeder.

Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervân zamanında İslâm dünyasındaki İç karı­şıklıklardan faydalanan Bizans İmpara­toru IV. Konstantinos’un 685 yılında ye­niden Bizans topraklarına kattığı Misis 84te (703) Abdülmelik’in oğlu Abdullah tarafından geri alındı. İç kalesi eski te­melleri üzerinde tekrar inşa edildi. Ab­dullah ertesi yıl kaleye 300 muharip yer­leştirdi, Tellülhısn’da bir cami yaptırdı. Mesleme b. Abdülme­lik 87’de (706) Misis’e bağlı Susene’ye bir akın düzenleyerek birçok kişiyi öldürttü. Abdülmelik döneminde özellikle kış ayla­rında Misis’te Antakya kuvvetlerine men­sup 1500-2000 kişilik bir birlik bulundu­rulmakta idi.

Rumlar’ın Misis halkını sık sık muhasa­ra etmesine öfkelenen Ömer b. Abdülazîz Antakya-Misis arasında bulunan ka­leleri yıktırmak istedi. Ancak halkın bu durumda Antakya dışında düşmana kar­şı koyacak bir engel kalmayacağını söyle­mesi üzerine bundan vazgeçildi. Ömer b. Abdülazîz şehrin dış mahallesi olan Keferbeyya’da bir cami ve bir sarnıç yaptır­dı. Belâzürî, Kale Camii adıyla bilinen bu caminin Mu’tasım-Billâh zamanında yı­kıldığını kaydeder. Diğer bir rivayete göre Keferbeyya, Abbasî Hali­fesi Hârûnürreşîd veya Mehdi- Billâh dö­neminde kurulmuştur. Hişâm b. Abdül­melik şehrin kalesinin dış kısmını (rabaz) inşa ettirdi. II. Yezîd, Zutlar’ı mandaianyla birlikte Misis’e yerleştirdi. II. Mervân ise Ceyhan nehrinin doğusunda Husus mahallesini, 125 (743) yılında Adana ile Misis arasında Velîd Köprüsü’nü yaptırdı. Köprü Mu’tasım-Bİİlâh tarafından ona­rıldı (225/840). İlk Abbasî halifesi Ebü’l-Abbas es-Sef-fâh Misis’e 400 asker gönderdi ve onlara iktâ olarak toprak verdi. Halife Ebû Ca’fer el-Mansûr bunlara 400 kişi ekledi ve as­kerlere toprak bağışında bulundu. Şid­detli bir deprem yüzünden zarara uğra­yan surları tamir ettiren (139/756-57) Mansûr 8000 muhacir yerleştirip şehrin çok azalmış bulunan nüfusunu arttırdı ve şehre Ma’mûre adını verdi.[1056] Mansûr, Misis’te Kale Camii’nden daha büyükbîr cami yaptırdı. Me’mûn za­manında meşhur valilerden Abdullah b. Tâhir b. Hüseyin bu camiyi genişletti. Mansûr, Misis’e 1000 asker yollayarak şehrin savunmasını kuvvetlendirdi. Emevî Halifesi II. Mervân döneminde sürgün edilen İranlı, Slav ve hıristiyan Nabatîler Misis şehrine yerleştirildi, kendilerine toprak ve ev verildi (140/757). Misis’teki asker sayısını 2000’e çıkaran Mehdî-Billâh, Keferbeyya’nın planını değiştirip şeh­rin güvenliğini sağlamak için etrafını hen­deklerle çevirmeye çalıştı. Hârûnürreşîd 165’te (781-82) Bizans topraklarına girin­ce camiyi tamir ettirdi ve şehirdeki asker sayısını arttırdı.

187 (803) yılında büyük bir deprem Misis’i tahrip etti. Ertesi yıl Bizans kuvvet­leri Çukurova bölgesine girerek Misis ve Aynizerbâ’yi (Anazarba) yağmalayıp hal­kını esir aldılar. Hârûnürreşîd süratle böl­geye gelip Bizanslılar’ı buradan uzaklaş­tırdı. Misis etrafındaki arazi 190’da (806) Bizanslılar tarafından tekrar yağmalandıysa da Misis halkı ve gönüllü mücahid-ler Bizans kuvvetlerini yenip mallarını geri aldılar. 195(811) yılındaki depremde şeh­rin surları ve bazı mahalleleri civardaki üç köyle birlikte harap oldu. Süryânî Mi-hail, depremden sonra Ceyhan nehrinin sularının gemiler karaya oturacak kadar alçaldığını söyler.

Halife Me’mûn, 215 yılı Muharreminde [Mart 830] Bizans’a karşı çıktığı Anadolu seferinde Misis üzerinden geçen yolu kullandı. Ertesi yıl Bizans İmparatoru Theophilos, Çukurova bölgesine girerek Misis’i ve civarını tahrip etti. Bu sefer es­nasında Bizans ordusunun yaklaşık 1600 kişiyi öldürdüğü, 7000 kişiyi de esir aldığı rivayet edilir. Ardından Me’mûn Bizans’a karşı sefer düzenledi ve onları barış iste­meye zorladı. Theophilos, Me’mûn’un Bi­zans’tan aldığı kaleleri geri vermesi ve beş yıllık barış antlaşması imzalaması karşılığında 100.000 dinar ödemeyi ve 7000 müslüman esiri serbest bırakmayı önerdi; ancak Me’mûn bunu kabul etmedi. Ertesi yıl Mu’tasım-Billâh, Bizans’a karşı yeni bir Anadolu seferine çıkarak Ammûriye’ye (Amorion) kadar ilerledi. 245’te (859) vuku bulan deprem Kuzey Suriye, el-Cezîre ve Çukurova’daki birçok yerleşim yerini, bu arada Misis şehrini tahrip etti.

287’de (900) Misis’e varan Halife Mu’tazıd-Billâh Tarsus’un ileri gelenlerini ça­ğırdı ve Emîr Vasıf ile mektuplaştıkları için onları tutukladı. 292 (905) yılında Andronikos kumanda­sında Bizans ordusu Maraş’a kadar iler­ledi; Misis ve Tarsus halkı yardıma koştuysa da yenildi, reisleri Ebû Rical savaş sırasında öldürüldü. 344’te (955) Misis, Adana, Tarsus birlikleri Bizans elçi heye­tiyle birlikte Halep Hamdânî Hükümdarı Seyfüddevle’nin yanına gidip kendisiyle bir mütareke imzaladılar. Bizans’a karşı mücadeleyi sürdüren Seyfüddevle, 349 (960) yılında Leon Phokas ile yaptığı sa­vaşı kaybedince Misis üzerinden Halep’e çekildi.

İmparator II. Nikephoros Phokas 352′-de (963) Çukurova’ya sefer yaparak Ada-na’yı zaptetti. Adana halkının Misis’e kaç­ması üzerine Domestikos Ioannes Çimis-kes’i onları takip etmesi için Misis’e gön­derdi. Misis’i bir süre kuşatan Çimiskes erzak tükenince muhasarayı kaldırıp geri çekildi. Bu sırada Misisliler’e yardım eden köyleri yakıp yıktı ve 5000 müsiümanı öl­dürttü. Horasan bölgesinden yardım için yola çıkan müslümanlar şehre geldiğin­de Bizanslılar geri çekilmişti. Aynı yıl İmparator Nikephoros or­dusu ile Misis’i elli gün süreyle kuşattı, fakat o da yiyecek sıkıntısı yüzünden ku­şatmayı kaldırarak geri çekildi. Ancak 13 Receb 354’te [15 Temmuz 965] Domesti­kos loannes Çimiskes Misis’i zaptetti. Şe­hir halkı Keferbeyya’ya çekilip bu saldırı­dan korunmaya çalıştıysa da Çimiskes Keferbeyya’yı da ele geçirerek yaklaşık 200.000 kişiyi esir aldı. Esirler, Tarsus halkını korkutup kaleyi teslim etmelerini sağlamak için impara­torun kardeşi Leon tarafından kuşatılan Tarsus Kalesi önüne getirildi. Misis ve Tarsus’un kale kapıları yaldızlanarak za­fer ganimeti diye İstanbul’a götürüldü ve bölgeye Ermeniler yerleştirildi. Tarsus ve Misis’in istilâsı sebebiyle imparatorun em­riyle yazılıp halifeye gönderilen kaside ve buna reddiye olarak Muhammed b. Ali el-Kaffâl’in kaleme aldığı hicviye meşhurdur.

Misis bu tarihten itibaren yüz yıl kadar Bizanslılar’ın elinde kaldı. İmparator II. Basileios, tahta çıktıktan sonra yaptığı Doğu Anadolu seferinde yaklaşık altı ay Misis ve Tarsus bölgesinde ikamet etti. İmparator IX. Konstantinos Monomak-hos, 1042’de Ardzruni hanedanından Apilkarib adlı bir Ermeni prensi Çukuro­va’ya vali olarak gönderdi. Misis’in 1080’M yıllarda Kuropolates unvanına sahip Er­meni asıllı Philaretos’un elinde olduğu görülmektedir. Ancak onun Tarsus, Ma­latya, Urfa, Antakya ve Misis’i kapsayan hâkimiyeti fazla sürmedi.

Anadolu Selçuklularının kurucusu I. Süleyman Şah 1082’de Tarsus’u, 1083’te Adana, Aynizerbâ ve Misis’i fethetti. An­cak Anadolu’da Selçuklu fetihlerinin he­men arkasından başlayan I. Haçlı Seferi sırasında (1097) Çukurova’nın bu şehir­leri Antakya üzerine yürüyen Haçlılar ta­rafından zaptedildi.

Çukurova’ya önce gelip Tarsus, Adana ve Misis’i 8 Ekim 1097 tarihinde Türk-ler’in elinden alan Haçlı liderlerinden Bohemund’un yeğeni Tankred, bu üç şehri kendisinden bir süre sonra bölgeye ge­len Baudouin de Boulogne’a teslim etmek zorunda kaldı. Baudouin buralara kendi adamlarını yerleştirerek bölgeden ayrıl­dı. 1101 yılında Tankred Misis’i geri aldı. Fakat 1103’te Antakya Prinkepsliği ile birlikte Çukurova’daki Adana, Tarsus, Mi­sis şehirlerini dayısı Bohemund’a teslim etmeye mecbur oldu. Aynı yıl Kilikya’ya karşı saldırıya geçen Dânişmendliler Tar­sus, Misis ve Aynizerbâ’yı yağmalayıp geri döndüler. Ertesi yıl Bizans kumandanı Monastras Longinias bu şe­hirlerin hepsini tekrar Bizans arazisine kattı.

Antakya Prinkepsliği’nin idaresini üze­rine almış olan Tankred 1107’de Bizans’ın elinden Misis’i geri aldı. İmparator ile Bohemund arasında yapılan antlaşmayı hiçe sayarak şehri Bizans’a teslim etmedi. II. Bohemund 1130 yılında Kilikya’yı istilâya başlayınca bölgeye hâkim olan i. Leon, Dânişmendli Emîr Gazi’den yardım istedi. Yapılan savaşta II. Bohemund öldürül­dü. I. Leon 1131 ‘de Misis, Tarsus ve Ada-na’yı ele geçirdi. Aynı yıl Ki­likya’ya bir sefer düzenleyen Emîr Gazi, I. Leon’a vergi ödemeyi kabul ettirdi. Misis bir süre Bizans hâkimiyetine girdiyse de 1132-1133’tel. Leon Misis’i geri almayı başardı.

Bu olayın ardından Antakya Prinkepsi Raymond de Poiters ile mücadeleye girişen Leon hile ile esir alınıp hapse atıldı, fakat iki ay sonra Misis ve Adana’yı An­takya Prinkepsüği’ne teslim edip esaret­ten kurtuldu. Ancak çok geçmeden bu şe­hirleri yeniden ele geçirdi (1136). İmpara­tor II. loannes Komnenos 1137’de yaptığı Suriye seferi sırasında Leon’u kaçmaya mecbur etti. Çukurova’ya girerek Leon’un 1132-1133 yıllarında işgal ettiği toprak­ları tekrar Bizans hâkimiyeti altına aldı. Leon’u karısı ve çocuk­ları ile birlikte esir alarak İstanbul’a götü­rüp hapsetti. Misis 1144’te yeni bir dep­remle sarsıldı. Kuzey Suriye ve Çukuro­va’nın birçok şehri bu depremden büyük zarar gördü.

Leon’un ailesinden kaçmayı başaran tek kişi olan Thoros, Çukurova’ya döndük­ten sonra bölgede Ermeni hâkimiyetini tekrar kurmaya teşebbüs etti. Thoros’un 1151 ‘de Misis ile Tel Hamdûn’u Bizanslı-lar’dan alması üzerine İmparator Manuel Komnenos, amcasının oğlu Andronikos Komnenos’u Misis ve Tarsus’a vali tayin ederek 12.000 kişilik bir ordu ile bölgeye gönderdi. Bu sırada Thoros, Kilikya’daki hâkimiyetini tanımayıp Misis’e yürüyen Andronikos’u yenilgiye uğratıp Kilikya’nın hemen hemen tamamına hâkim oldu.

1154’te Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesud, Kilikya’ya girip Mîsis, Aynizerbâ ve Tel Hamdûn’a kadar ilerledi. Bizans İmpa­ratoru Manuel Komnenos 1158 sonbaha­rında büyük bir ordu ile Suriye’ye gitmek üzere İstanbul’dan yola çıktı; Aynizerbâ ve Misis’i aldı (1159). Thoros, İmparator Manuel’in Akdeniz kıyısına geldiğini ha­ber alınca Vakha Kalesi’nde saklandı. İm­parator, Kudüs Kralı III. Baudouin’in ara buluculuğuyla Thoros’u affetti.

Thoros’un ölümüyle yerine geçen kar­deşi Mleh 568 (1172-73) yılında müttefi­ki Nûreddin Zengî’nin yardımıyla Adana, Misis ve Tarsus şehirlerini Bizanslılar’dan geri aldı. Mleh, Nûreddin’e ganimetler­den pay ayırdı ve ünlü kişilerden otuz esiri kendisine gönderdi. Nûreddin de bunlar­dan birkaçını Halife Müstazî-Biemrillâh’a yolladı. Mleh’ten sonra Misis, Adana ve Tel Hamdûn bir süre Haç-lılar’ın eline geçtiyse de III. Rupen 1184′-te bu kaleleri geri almayı başardı.

III. Haçlı Seferi sırasında Tarsus ve Mi­sis yoluyla Suriye’ye gitmeyi planlayan Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa 10 Haziran 1190’da Göksu ırmağında (Silifke yakınında) boğularak öldü. Ordu­sunun büyük bir kısmı oğlu Friedrich ida­resinde Misis üzerinden yürüyerek An­takya’ya ve oradan Filistin’e gitti.

Kilikya Ermeni hâkimi II. Leon, Venedikliler’e ve Cenovalılar’a Misis’te ticaret yapma izni verdi. Ceyhan nehrinin deni­ze döküldüğü yer alüvyonlar sebebiyle he­nüz tıkanmadan önce limana giren ge­miler Misis’e kadar gelmekteydiler. Misis 1199’da Anadolu Selçuklu Sultanı II. Sü­leyman Şah’a tâbi oldu. I. İzzeddin Keykâvus 1216’da Kilikya üzerine bir sefer dü­zenledi ve zengin ganimetlerle geri dön­dü.

Rupen hanedanı Misis’te bir asır bo­yunca hemen hemen tam bir sükûn için­de hüküm sürdü. Şehir en parlak döne­mini I. Hethum zamanında (1219-1270) yaşadı. 1243’ten itibaren Kilikya İlhanlı-lar’a tâbiiyet arzetti. Memlûk Sultanı Baybars, Hama Emîri el-Melikü’l-Mansûr’u büyük bir ordu ile Ermeniler’e karşı yolladı. İki ordu Çukurova’da şiddetli bîr savaşa tutuştu. el-Melikü’l-Mansûr Ermeniler’i yendikten sonra Misis üzerinden Sîs’e yürüyüp şehri yağ­maladı. Bu arada Seyfeddin Kalavun da Misis, Adana, Ayaş (günümüzdeki Yumur­talık] ve Tarsus’u ele geçirdi. 1269’da bölgede meydana gelen deprem Misis ve civarını tahrip etti.

Memlûk ordusu 1332’de Misis’te top­lanmış olan Ermeniler’i büyük bir yenil­giye uğrattı. Bu savaşın ardından Misis, Adana, Melun ve Tarsus’a yeni bir Mem­lûk akını gerçekleşti (1334-1335). Memlükler 1375’te başşehir Sîs’i ele geçirip Kilikya Ermeni Krallığı”na son verdiler. Bu sefer sırasında Sîs, Aynizerbâ, Misis, Adana ve Tarsus şehirleri yeniden tahrip edildi. Böylece Misis Memlükler’in hâki­miyeti altına girmiş oldu. Ermeni Başpiskoposluğu’nun 117S-1320 yılları arasında Misis’te bulunduğu, Mısır’dan sık sık ya­pılan seferler sonunda piskoposluk mer­kezinin Papa XXII. Johannes’in emriyle 1320’de Ayaş’a nakledildiği rivayet edil­mektedir.

Bölge Ermeniler’den sonra Ramaza-noğulları ve Dulkadıroğulları tarafından yönetildi. Yavuz Sultan Selim’in Mısır se­ferinin ardından bütün Çukurova bölgesi ve Misis kesin olarak Osmanlı hâkimiye­tine girdi. Osmanlı döneminde Misis Ka­lesi derbend mahiyetindeydi. 1542’de Misis’in dış mahallesi olan Keferbeyya’da yaptırılan han 1830’da Hasan Paşa tara­fından tamir ettirildi. Misis yakınında Cey­han üzerinde Bizans İmparatoru Büyük Konstantinos’un yaptırdığı köprü, 1736′-da orta kemerinin yıkılıp kullanılmaz ha­le gelmesi üzerine 1766 yılında onarıldı. Köprü 1832’de Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa kumandasın­daki Mısır kuvvetlerine karşı Belen’de sa­vaşan Osmanlı ordusu tarafından tahrip edildi.

1671’de Misis’ten geçen Evliya Çelebi buranın harap ve küçük bir mevki oldu­ğunu, şehir dışındaki köprünün öbür ya­kasında bakımsız haldeki hanın IV. Mehmed’in emriyle Köprülü Mehmed Paşa tarafından onarıldığını ve bu handa mi­safir olan yolculara ekmek ve çorba İk­ram edildiğini, 300 kişilik bir askerî birli­ğin handa konaklayan kervanları eşkıya baskınlarından koruduğunu, görevlerinin bittiği yerde kervanlardan “selâmet kâğıdı” aldıklarını, hanın etrafında çatısı toprak örtülü 380 ev, köprü İle han ara­sında kagir dükkânlar ve karşı tarafta çok eskiden beri kullanılmakta olan değir­menlerin bulunduğunu kaydeder.

XIX. yüzyılda Misis, Adana vilâyetine bağlı 2000 nüfuslu bir nahiye merkeziydi. XX. yüzyılın başında yapılan İstanbul-Bağdat demir­yolu Misis’in kuzeyinden geçmektedir. 1919’da Fransızlar buraya 1200-1500 kişiden oluşan Ermeni birlikleri yerleştirdi­ler; 27-28 Mayıs 1920’de Türk kuvvetleri Ermeni birliklerine hücum etti. Temmuz sonunda yabancı kuvvetler Adana’ya geri çekilmek zorunda kaldılar. Misis’in adı 1960 yılından sonra Yakapınar olarak de­ğiştirildi. Yakapınar günümüzde Adana ilinin Yüregir ilçesi sınırlan içinde olup nüfusu 1997 yılında 4870 idi.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski