Mısır, Mısır'da İlim, Kültür, Medeniyet (641-1517 Dönemi) Hakkında Bilgi

Mısır fethedildiğinde, eski canlılığını kay­betmesine rağmen İskenderiye antik kül­türün en önemli merkezlerinden biriydi. İslâm ordularıyla Mısır’a gelen sahâbîlerin bölgede yerleşmesiyle birlikte İslâm kül­türü de yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu sahâbîler ilim hayatının merkezi konu­mundaki Amr b. Âs Camii’nde Kur’an, ha­dis ve fıkıh halkaları kurmuştur. Onların arasındaki en meşhur sima Amr b. Âs’ın oğiu Abdullah’tı. Emevîler devri boyunca bölgeye göç eden tabiîn bu noktada önemli bir görev üstlenmiş, halifeler de zaman zaman bölgeye âlimler göndere­rek bu hareketi desteklemiştir. Mısır’da yetişen ilk âlimlerden biri fakih Yezîd b. Ebû Habîb el-Mısrî’dir. Bu dönemde Mı­sırlılar Medine, Dımaşk ve çeşitli Irak şe-hirierine ilim yolculukları yapmaya başla­mıştır; hadis almak amacıyla diğer yer­lerden de buraya gelenler vardı. Abbâsî-ler’in ilk yıllarında Mısrî nisbesini taşıyan fıkıh ve hadis âlimleri arasında Amr b. Ha­ris, Ebû Abdurrahman Abdullah b. Lehîa ile Leys b. Sa’d’m adları zikredilebilir. Er­ken devirden itibaren kıraat ilmi Mısır’da belirginleşmiş ve bu alanda ilk öne çıkan­lar Verş adıyla bilinen Osman b. Saîd el-Mısrî ile öğrencisi Ebû Ya’küb el-Ezrak Yûsuf b. Amr el-Mısrî olmuştur.

Mısır’da görülen İlk mezhep Mâlikîlik olup bunda Osman b. Abdülhakem el-Cü-zâmî, Abdurrahman b. Hâlid b. Yezîd ve Ebû Abdullah Abdurrahman b. Kâsım’ın paylan büyüktür. KMbü’l-Câmfin mü­ellifi Abdullah b. Vehb el-Mısrî, Eşheb el-Kaysî ve Abdullah b. Abdülhakem el-Mısrî de bu dönemde yetişen Mâliki fakihlerin-dendir. İmam Şafiî’nin ömrünün son yıl­larını Fustat’ta geçirmesiyle Şafiîlik de ya­yılmaya başlamış ve İslâm’ın diğer bölge­lerine göre Mısır daima bu mezhebin en önemli merkezi olarak kalmıştır. Kütüb-i Sitte müellifleri Buhârî, Müslim, Ebû Dâ-vûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce hadisle­rini toplarken Mısır’ı ziyaret etmişlerdir. Abbasîler devrinde bilhassa III. (IX.) yüz­yılın başlarından itibaren İmam Şafiî’nin yerleşmesiyle bölgedeki ilmî hareketlilik hız kazanmıştır. Fakih Ebû Abdullah İbn Abdülhakem ile Rebî b. Süleyman el-Cîzî Şafiî mezhebinin diğer önde gelen sima­larıdır. Burada tasavvuf hareketini Zün-nûn el-Mısrî olarak tanınan Sevbân b. İb­rahim başlatmış, Arap dili ve edebiyatın­da Ebû Abdullah Ahmed b. Yahya et-Tü-cîbî. tarihçilikte Fütûhu Mışr ve ahbâ-ruhâ’nm müellifi Ebü’l-Kâsim İbn Abdül­hakem öne çıkmıştır. Ancak bu dönemde Mısır’ın ilim hareketi açısından, buraya Endülüs ve İfrîkıye’den ilim seyahatleri­nin yapılmaya başlanmış olmasına rağ­men siyasî merkezlerin dışında kalmasın­dan dolayı henüz Hicaz, Suriye ve Irak’ın seviyesine ulaşamadığı görülmektedir.

Emevî ve Abbasî devirlerinde Mısır top­lumunun yapısı göçler ve ihtidalar sebe­biyle önemli Ölçüde değişmiştir. Bölgenin cizye gelirlerinin Hz. Osman zamanından Abbâsîler’in sonuna kadar tedricî olarak düşmesi ve tarihî kayıtlarda hıristiyan isimlerinin azalması, yerel halkın fetih­ten sonra geçen yaklaşık 2S0 yıl içerisin­de müslümanlaştığının açık delilidir. III. (IX.) yüzyılın ortalarına gelindiğinde hıris-tiyanların büyük kısmı ihtida etmiş ve bölgeye gönderilen Arap kabileleriyle askerleri de yerleşik bir düzene geçerek halkla iyice karışmıştı. Müslümanların yeni fethedilen Mısır’da Bizans dinarının kullanılmasına izin vermeleri, kiliselere dokunmamaları ve divanlarda yerli un­surları çalıştırmaya devam etmeleri halkı İslâm’a yaklaştıran sebeplerdendir. Emevî halifeleri devlet dairelerinde müslüman-ları çalıştırmayı tercih etmiş ve bu durum ihtidaların yaygınlaşmasına yol açmıştır. Ömer b. Abdülazîz’in ihtida edenlerden cizyeyi kaldırması bu gelişmeyi iyice hız­landırmıştır. Müslümanlar Mısır’ı fethet­tiklerinde bölgede Kıptîce ve Grekçe ko­nuşuluyordu. Emevîler döneminde özel­likle divanların Arapça tutulmasıyla birlik­te Arapça’nın yaygınlaşması hız kazan­mış, bu arada hıristiyanlann bazı dinî ki­tapları Arapça’ya çevrilmiştir. Arapça’nın tamamen yaygınlaşması ancak III. (IX.) yüzyılın sonlarında gerçekleşmiştir. IV. (X.) yüzyıldan itibaren Kıptîce unutulmuş, ki­lisenin dili de Arapça’ya dönüşmüştü. Ar­tık âyinler Arapça yapılıyor, kilise tarihleri dahi Arapça yazılıyordu. Mısır’ın fethiyle başlayan Arap kabilelerinin bölgeye göçleri yaklaşık beş asır boyunca devam et­miştir; fetihten bir asır sonra Mısır divan­larında kayıtlı Araplar’m sayısı 40.000 aile­yi geçmişti. Bu kabileler arasında Kays, Tay, Rebîa, Fezâre. Hilâl, Süleym, Hevâzin en önde gelenlerdir. Bölgeye yerleştirilen ilk Arap kabileleri özellikle Emevî devri boyunca yönetici sınıfı oluşturmuş, bu im­tiyazlı durumları sebebiyle yerlilere karış­mamıştır. Ancak Abbâsîler’in İli. (IX.) yüz­yıldan İtibaren bu kabilelerden haraç al­maya başlaması ve ataları kesmesi onla­rın halkla bütünleşmesini sağlamıştır.

Mısır, Tblun oğulları ve İhşîdîler döne­minde bilhassa fıkıh ve hadis ilimlerinde önemli gelişmeler göstermiştir. Önde ge­len fakih ve muhaddisler arasında Rebî b. Süleyman el-Murâdî. İbnü’l-Haddâd el-Kinânî, Tahâvîve Ebû Saîd İbn Yûnus el-Misrî sayılabilir. Ebü’l-Kâsım İbn Abdül­hakem. İbnü’d-Dâye, Muhammed b. Yû­suf el-Kindî ve İbn Zûlâk Mısır tarihiyle il­gili önemli eserler kaleme almışlardır. Ay­nı yıllarda pek çok defa Mısır’ı ziyaret eden ve bir süre orada kalan Mes’ûdî de anıl­maya değer bir müelliftir. Abbâsîler’in çö­zülme sürecine girmesiyle birlikte Mısır’­da siyasî yapıya paralel olarak müstakil bir kültür ortamı gelişmeye başlamıştır. Bu dönemde İbn Abdülhakem’in Fütûhu Mışr’ı ve Kindî’nin Kitaba’l-Vüîât ve’l-kudât’ı gibi ilk bölgesel Mısır tarihlerinin yazılması Mısır’ın siyasî açıdan yarı ba­ğımsız konumunun kültür alanına yansı­masıdır.

Şiî Fâtımîler dönemi Mısır tarihi açısın­dan farklı bir devre oluşturur. Fatımî hi­lâfet merkezinin Kahire’ye taşınmasıyla birlikte iki önemli hareketin ortaya çıktı­ğı görülür. Bunlardan biri antik Grek fel­sefesiyle Şiî kaynaklarının telifi, diğeri de Şiîliğin yayılması amacıyla dâîlerin düzenli bir şekilde eğitilmesidir. Fâtımîler, Sünnî rakipleri olan Abbâsîler’in Bağdat’ta kur­duğu ilmî müesseselerin Şiî versiyonlarını Kahire”de kurmak için çaba göstermiştir. Bu bakımdan İlim halkaları teşkil edilen Ezher Camii ile yine bu devirde yapılan Hâkim. Karâfe ve Akmer camileri önemli­dir. Aynı dönemde Kahire’deki Fatımî sa­rayında büyük bir kütüphane kurulmuş­tu; Makrîzî bütün İslâm âleminde ondan daha büyük bir kütüphane olmadığını be­lirtir. Hâkim Biemrillâh’ın 395 (1004) yılında Kahire’de te­sis ettiği Dârülhikme’de (Dârülilm) daha ziyade felsefe, mantık, matematik, tıp gibi ilimlerde çalışma yapılıyordu. Dârül-hikme’ye bağlı kütüphane de zenginliğiyle ünlüydü. İranlı seyyah Nâsır-ı Hüsrev ile Haşîşîler’in lideri Hassan Sabbâh bu kü­tüphanede çalışmışlardı. Bu devirde sosyal hayatta da Şiî hukuku uygulanmış ve Şia’nın bayramları kutlanmıştır; fakat halk arasında Şiîlik hiçbir zarnan yaygınlaşma-yıp daima yönetici zümre arasında kal­mıştır. Fâtımîler döneminin önde gelen âlimlerinden hadiste Ebû Bekir Muham-med el-Askerî ile Ebû Tahİr es-Si!efî, Arap dilinde Ali b. Ahmed el-Mühellebî, İbn Bâ-beşâz, tarihte Şâbüştî, Müsebbihî, Ebû Abdullah el-Kudâî ile ei-/şdre ilâ men nâ-îe’l-vezâre’nin müellifi Ebü’l-Kâsım İb-nü’s-Sayrafî sayılabilir. Halife Muiz-Lidî-nillâh ve onun görüşlerini halka açıklayan kâdılkudâtı Ebû Hanîfe Nu’mân b. Mu-hammed de İsmâilî akaidiyle ilgili kitap­lar yazmıştır. Şiî fıkhına dair bazı eserlerin sahibi olan Vezir İbn Killîs ve başdâî {dâi’t-duât) Müeyyed- Fiddîn devrin en Önde ge­len âiimlerindendi. Meşhur matematikçi ve filozof İbnü’1-Heysem, Hâkim-Biemril-lâh’ın daveti üzerine Mısır’a gelerek Nil nehri hakkında çalışmalar yapmıştır. Ali b. Rıdvan bu dönemde Mısır’da yetişen en önemli tabiplerdendir. Fâtımîler zama­nında şiir de gelişme göstermiş, bunda halife ve vezirlerin şairleri maaşa bağla­maları ve onlara karşı cömert davranmaları etkili olmuştur. Ebû Ali Hasan b. Zebîd el-Ensârî, Ebü’l-Hasan Ali b. Ca’fer ve Ebü’l-Feth Mahmûd b. Kadûs şiirde öne çıkan isimlerdir. Şair Umâre el-Yemenî de Fatımî Veziri Talâi’ b. Rüzzîk’ın İsteği üzerine Mısır’a yerleşmiştir.

Fatımî döneminde de Mısır ekonomisi Nil’e bağlıydı. Kuraklık sebebiyle başlıcaları 360 (970-71), 38S (995), 395 (1004-1005) ve 464 (1071 -72) yılarında meyda­na gelen pek çok kıtlık yaşanmıştır. Ku­raklık görülmediğinde Mısır kendi ihtiya­cını karşılamanın dışında çeşitli tarım ürünlerini ihraç ediyordu. Tahıl, özellikle buğday Mekke ve Medine’ye gönderili­yordu. Bunun yanında bol miktarda üre­tilen keten de İhraç mallarındandı. Mısır, Kızıldenİz yoluyla Hint Okyanusu’na ve İskenderiye Limanı vasıtasıyla Akdeniz’e ulaşımı mümkün kılan jeostratejik konu­mu sebebiyle önemli bir ticaret merkeziy­di. Ticaret serbest bir biçimde yapılıyor, bilhassa sahil şehirlerinde bulunan ecnebi vekîlüt-tüccârlar bir nevi ticaret ataşesi görevi yürütüyordu. Başta gelen şehirler Kahire ile İskenderiye idi. Fustat hâlâ tica­ri ehemmiyetini koruyordu ve henüz Ka­hire ile birleşmemişti. Buralarda müslümanlar, hıristiyanlar ve yahudiler farklı mahallelerde oturuyordu. İskenderiye en mühim liman şehriydi ve hıristiyanlarla müslümanların liman tesisleri ayrıydı. Çok sayıda yabancı tüccarın bulunduğu İsken­deriye aynı zamanda baharat, köle, İpek, tekstil ve parfüm ticaretinin dünyada başta gelen merkezlerinden biriydi.

Selâhaddîn-i Eyyûbîve halefleri, ulemâ­dan ve medreselerden hem Sünnîliğin ih­yasında hem de Haçlılar’a karşı halkı ciha­da teşvikte yararlanmıştır. Eyyûbîler dö­neminde Suriye ve Mısır’da inşa edilen medreselerin sayısının çok fazla olması bunu göstermektedir. Selçuklu Veziri Ni-zâmülmülk’ün kurduğu ve Kur’an. hadis, dört Sünnî mezhep fıkhının okutulduğu medreselerin benzerleri Mısır’da da açıl­mıştır. Şiîliğin yayılması için tesis edilen Ezher, İslâm’ın Sünnî yorumunun öğre­tildiği en büyük eğitim kurumu haline ge­tirilmiştir. Devrin önde gelen fakihi, yö­neticilere karşı muhalefetiyle tanınan ve halkın desteğini gören İzzeddin b. Abdüs-selâm’dı. Arap dili ve edebiyatında İbn Mâlik et-Tâî, fıkıhta bir Şafiî medresesi ve kütüphane kuran Kâdî el-Fâzıl ve kıra­atte Alemüddin es-Sehâvî diğer önemli simalardı. Bu dönemde tıp öğretimi ve uygulamaları da çok gelişmişti. Yûnü enbâ1 adlı eserin müellifi İbn Ebû Usay-bia tıp öğreniminin bir kısmını Mısır’da yapmıştır.

 

Doğu İslâm dünyasını istilâ ederek bü­yük tahribat yapan Moğollar’ı, ayrıca Haç-lılar’ı yenerek bölgeyi bu tehlikelerden kurtaran Memlükler’in Mısır siyaset, ilim ve kültür tarihinde ayrı bir yeri vardır. Memlükler döneminde Mısır kozmopolit bir nüfus yapısına sahipti. Özellikle Bağ­dat’ın Moğollar tarafından işgalinin ardından İslâm’ın kültürel başşehri haline gelen Kahire’ye her yerden ulemâ akını başlamıştı. Bunun dışında Moğollar’ın önünden kaçan kalabalıklar da Mısır’a sı­ğınmıştı. Toplum müsiümanlar, hıristi­yanlar ve yahudilerden meydana geliyor, çoğunluktaki müslümanlar da statü ba­kımından, kendi aralarında Türkçe konu­şan yönetici askerî sınıfla (Türk ve Çerkez memlükleri} halk olmak üzere iki kesime ayrılıyordu. Mısır’ın Moğol istilâsına uğ­ramamış olması sebebiyle İran, Anadolu, Irak ve Suriye’den buraya göç eden ule­mâ Memlükler zamanında ilmin gelişme­sine büyük katkı sağlamıştır. Bu devirde Eyyûbîler’İn Sünnî eğitim verilen medre­seler açma politikası devam ettirilmiştir. Yalnız Kahire’de zengin kütüphanelere sahip yüzden fazla medrese, ayrıca çe­şitli dârülkur’ân ve dârülhadisler vardı.

 

Bölge halkına yabancı memlûk asıllı sul­tan ve emirlerin, yönetimlerini halk nez-dinde meşrulaştırmak maksadıyla yeni medreseler kurması ve vakıflar yoluyla ulemâyı desteklemesi de ilim hareketini hızlandırmıştır. Sultan Kalavun, içinde hastahanenin de yer aldığı cami, medrese ve kütüphaneden oluşan bir külliye yap­tırmıştır. Ayrıca kendi türbesinin bulun­duğu bu külliye Memlûk sanatının en önemli örneklerindendir. Memlükler döneminde eğitim ve öğretim medresele­rin yanında gittikçe yaygınlaşan Şeyhû el-Ömerî, II. Baybars gibi hankahlardave zaviyelerde de devam etmiştir. Memlük­ler’in ilk zamanlarında Bahâeddin İbn Akil, İbn Vâsıl, Ebû Şâme el-Makdisî. Ebû Hayyân el-Endelüsî, Muhibbüddin Mu-hammed b. Yûsuf el-Halebî, Feth b. Mûsâ b. Hammâd, İbn Hişâm en-Nahvî gibi değerli âlimler Mısır’da yaşa­mıştır. Ülke XV. yüzyılda kültürel açıdan önemli gelişmeler göstermiştir. Tarih, edebiyat, hadis, fıkıh gibi alanlarda öne çıkan pek çok âlim burada yetişmiş veya buraya yerleşmiştir. Aynı dönemde telif edilen eserlerin hem sayı bakımından art­tığı hem de ansiklopedi ve biyografi gibi yeni biçimler kazanarak çeşitlendiği gö­rülür. Devrin ünlü âlimleri arasında İbn Haldun, Zeynüddin İbn Nüceym, İbnTağ-rîberdî, Ahmed b. Abdülvehhâb en-Nü-veyrî, Makrîzî, İbn Hacer el-Askalânî, Şem-seddin es-Sehâvî ve Süyûtî İlk akla gelen­lerdir.

Hindistan-Avrupa deniz yolu üzerinde stratejik bir merkez olması sebebiyle Mı­sır uluslararası ticarette daima önemli bir rol oynamış, özellikle Memlükler devrinde bu ticaret yolunun en istikrarlı geçitle­rinden birini teşkil etmiştir. İskenderiye Bizans, İtalyan ve Fransız ticaret gemile­rinin, Hindistan’dan denizyoluyla Kûs’a ve oradan kara yoluyla İskenderiye’ye ge­tirilen malları Avrupa pazarlarına götür­mek için bekledikleri en büyük limandı. Burada ve Kahire’de yerli ve yabancı tacir­lerin emtialarını depoladıkları yerler bu­lunuyordu. Dönemin kaynakları Kahire’­de birçok çarşı ve dükkânın bulunduğu­nu ve her birinde belli ürünlerin satıldığı­nı kaydeder. Ticaretin yanı sıra yün, İpek, keten ve pamuk dokumacılığı, maden iş­lemeciliği, camcılık, halıcılık, dericilik ve kâğıtçılık da en önemli el sanatlarıydı. Ti­mur’un XV. yüzyılın başlarında Suriye’yi işgali Mısır’ın iktisadî hayatını olumsuz etkilemiştir. Avrupalı tüccarların Doğu mallarını daha ucuz fiyatlarla alabilmek için gösterdikleri çabanın Ümitburnu’nun keşfiyle sonuçlanması ise Mısır’ın dış ti­caretini bütünüyle çökertmiştir.

  • Mısır Mimarisi
  • Mısır, Mısır’da İlim, Kültür, Medeniyet -Fransız İşgali Sonrasından Günümüze-
  • Mısır, Mısır’da İlim, Kültür, Medeniyet -Osmanlı Dönemi- Hakkında Bilgi
  • Mısır Tarihi
  • Mısır Başkenti, Yüzölçümü, Hangi Kıtada, Nüfusu, Önemli Şehirleri
  • Mısır Fiziki, Beşeri, Ekonomisi, Coğrafyası

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski