Muanan Hadis Kavramı Nedir, Hakkında Bilgi

Muan’an. Senedinde “an” edâ sîgası bulunan hadis.

Sözlükte “an harfiyle rivayet etmek” anlamındaki an’ane fiilinden türetilmiş ism-i mef ûl olan muan’an kelimesi terim olarak “senedinin herhangi bir yerinde ‘an fülân” falandan nakledilmiştir diye rivayet edilen hadis” demektir. Bir hadisi bu şe­kilde rivayet eden râviye muan’in denir.

An’ane, I. (VII.) yüzyıldan itibaren râvilerin birbirinden hadis naklederken kul­landıkları bir rivayet şeklidir. Özellikle tahdîs, ihbar ve semâ gibi edâ sîgalarının he­nüz yaygınlaşmadığı ilk dönemlerde bir hocadan semâ yoluyla alınan hadislerin naklinde buna sıkça rastlanır. İmam Şafiî, kendisinden önceki dönemlerde bu sîganın “semâ” anlamı dışında pek kulla­nılmadığını, ancak kendi devrinde ortaya çıkan müdellis bazı râvilerîn buna farklı anlamlar yüklediğini söyler. Bu tarihler­den sonra “an” sîgasıyla yapılan nakiller etrafında İhtilâf belirmiş, “an”ın semâ an­lamı ifade edip etmeyeceği ve içinde bu sîganın yer aldığı senedin muttasıl olup olmayacağı konusunda farklı görüşler or­taya çıkmıştır.

Ahmed b. Hanbel, Ali b. Medînî, Buhârî, Ebû Zür’a er-Râzî ve Ebû Hatim er-Râzî başta olmak üzere III. (IX.) yüzyıl muhaddislerinin çoğuna göre “an” ile nakledilen rivayetin semâ yoluyla alınmış kabul edil­mesi için senedde tedlîs bulunmamak şartıyla talebe ile hocanın en az bir defa görüşmüş olması gerekir. İmam Müslim ise talebe ile hocanın aynı yüzyılda yaşa­mış olmasını ve birbiriyle görüşme imkâ­nının bulunmasını yeterli bulmaktadır. Sonradan gelen muhaddislerin çoğu râvi-nin sika olması, tedlîs yapmaması ve ho-casıyla bir defa karşılaşması şartıyla aksi sabit görülmedikçe an’aneli rivayetin se­mâ yoluyla alındığı ve senedin muttasıl olduğu görüşünü benimsemiştir. Sadece sahih hadis derlemek için yola çıkan mü­elliflerin eserlerine an’aneli rivayetleri al­maları da bunu doğrulamaktadır. Bunun­la birlikte hadisin muttasıl olduğu kesin­lik kazanıncaya kadar tabiînin an’aneli ri­vayetini mürsel, tabiînden sonraki râvinin bu tür rivayetini münkatı” kabul edenler de vardır.

“An” sîgasıyla çokça rivayette bulunan müteahhirîn hadisçileri bu sîgaya farklı bir anlam yüklemişlerdir. Süyûtî, kendi dönemindeki Doğulu âlimlerin (Meşârika) bu sîga ile daha çok icazet yoluyla aldıkla­rı hadisleri rivayet ettiklerini, Batılı âlim­lerin (Megâribe) ise onu hem semâda hem icazette kullandıklarını belirtmiştir. Bu sîga müşa­hede edilen veya edilmeyen olayları nak­letmekte de kullanılır. Muan’an hadis sened ve metninin durumuna göre sahih. hasen veya zayıf olabilir.

İbn Rüşeyd, es-Senenü’l-ebyen ve’l-mevridü’l-em’an îi’I-mu hâkeme bey-ne’l-İmâmeyn fi’s-senedi’l-mı/ancan adlı çalışmasında Buhâ­rî ve Müslim’in, Abdülfettâh Ebû Gudde, Beyönü mezhebi’l-İmâm Müslim fi’l-hadîşi’l-mıfancan bi-şartıhî ve beyâni’l-ma’niyyi bi’n-nakdi ve’r-red üke-lâmîhî adlı risalesinde Müslim’in muan’an hadis ko­nusundaki görüşünü tartışmıştır. Hâlid Mansûr Abdullah ed-Düreys de Mevki-fü’l-İmâmeyn el-Buhârî ve Müslim min iştirâti’l-lukyâ ve’s-semâc fi’s-senedi muıancan beyne’l-mütecaşırın adıyla bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski