Musafaha Hadis Terimi Nedir, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Musâfaha. Meşhur bîr musannifin âlî isnadındaki râvi sayısıyla, daha sonra gelen bir muhaddisin rivayetîndeki râvi sayısının aynı olması anlamında hadis terimi.

Sözlükte “yaymak, açmak, kaplamak; bağışlamak” mânalarındaki safh kökünün “müfâale” kalıbından masdar olan musâfaha “el sıkışmak, nazikçe dokunmak, se­lâmlaşmak” gibi anlamlara gelir. Terim ola­rak meşhur hadis musanniflerinden biri­nin rivayet ettiği hadisin senedindeki râvi sayısıyla daha sonraki bir dönemde aynı hadisi rivayet eden başka bir muhaddisin şeyhinden veya şeyhinin şeyhinden son­raki râvi sayısının eşit olması halini ifade eder. Bu durumda râvi, o hadisi kendi şey­hinden aldığı gibi aynı sayıda râvi aracılı­ğı ile meşhur musanniften de almış sayıl­maktadır. Birbiriyle karşılaşan iki kişinin musâfaha etmesi gibi aynı durumdaki iki senedin birbiriyle musâfaha ettiği kabul edilmiştir. Resûl-i Ekrem > Enes > râvi> râvi > râvi > râvi > Müslim şeklindeki bir senedle Resûl-i Ekrem > Enes > râvi > râvi > râvi > râvi > şeyh > muhaddis şek­lindeki isnad incelendiğinde birinci sened­le Müslim Resûlullah’a beş râviyle ulaşmak­ta, ikinci senedde de muhaddisin şeyhin­den sonra senedde beş râvi bulunmakta­dır. Bu durumda muhaddis hadisi kendi şeyhinden aldığı gibi Müslim’den de almış ve onunla görüşüp musâfaha etmiş sayıl­makta, muhaddisin şeyhiyle Müslim ara­sında bir müsavat oluşmaktadır. Eğer râvi sayısı şeyhte değil şeyhin şeyhinde eşitle­niyorsa bu takdirde musâfaha muhaddi­sin şeyhiyle Müslim arasında meydana gel­mektedir.

Bir başka tanıma göre musâfaha daha sonraki tabakadan bir muhaddisin, meş­hur musanniflerden birinin talebesiyle bir hadisi aynı sayıdaki râvi vasıtasıyla, ancak farklı tariklerle Hz. Peygamber’den riva­yet etmesidir. Bu du­rumda muhaddisin şeyhiyle musannifin talebesi arasında müsavat, muhaddisie musannifin talebesi arasında musâfaha gerçekleşmiş olur. Musâfahada senedin mutlaka Resûl-i Ekrem’e ulaşma zorun­luluğu yoktur; sahâbî, tabiî veya tebeu’t-tâbiînde birleşmesi de mümkündür. Hz. Peygamber’e ulaşan musâfahayı mutlak âlî isnad olarak görenler de vardır.

Musâfahanın gerçekleşmesi için aynı sa­yıda râvi tarafından rivayet edilmesi şart koşulan meşhur musannifin isnadının na­zil, daha sonraki bir tabakadan musâfaha hâsıl olan muhaddisin isnadının ise âlî ol­ması gerekir. Musâfahaya konu olan isna­dın birkaç tabaka sonraya ait olması ge­rekli sayıldığı için aynı devirde yaşayıp aynı yıllarda vefat eden kimseler arasında mu­sâfaha meydana gelmez. Meşhur musan­niflerden zaman itibariyle uzaklaşıldıkça musâfaha örneği bulmak zorlaşır. Musâfa­haya hadis talebesinin hadise ilgisini art­tırmak için önem verilmiştir.

Musâfaha ile ilgili olarak Reşîd el-Attâr el-Muşâfohât, Süleyman b. Hamza el-Makdisî el-Muşâlahât ve’l-muvâfakâtü’l-‘avâlî, Abdüllatîf b. Abdülmün’im el-Harrânî el-Mu-şâfahât, Ömer b. Muhammed b. Mansûr İbnü’l-Hâcib el-Muşâfahât ve’l-muvâfakât ve’l-ebdâl ve ehâdîşü ”avali, Ebû Abdullah Muhammed b. İbrahim el-Mak­disî ei-Muşâfahâtü’l-cavâlîr Ebû Bekir İbnü’l-Arabî ve Berkânî Muşâfahâtü Müslim ve’l-Buhârîadlı eserleri kaleme almışlardır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski