Muvafakatil sahihil-menkul - İbn Teymiyye Konusu, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Muvafakatil sahîhi’l-menkül. İbn Teymiyye’nin (ö. 728/1328) düşünce metodolojisiyle ilgili en temci eseri.

Kitabın adı gerek müellifi gerekse baş­kaları tarafından farklı şekillerde zikredil­miş, bunlar arasında Muvafakatti şahîhi’l-menkül li-şanhi’l-ma’kül ile Der’ü (Reddü) teâruzi’l-akl ve’n-nakl isim­leri yaygınlık kazanmıştır. Eserin, Moğollar’ın yeni bir saldırı hazırlığı üzerine İbn Teymiyye’nin Kahire’den Şam’a geçmesin­den sonraki dönemde 713-717 (1313-1317) yılları arasında yazıldığı tahmin edilmek­tedir. Giriş kısmında belirtildiği üzere ki­tap, Bâkıllânî’den başlayarak Ehl-i sünnet kelâmdan tarafından geliştirilen ve Fahreddin er-Râzî ile onu izleyenlerce “kânûn-i külir haline getirilen, akıl ile naklin çatış­ması durumunda aklın esas alınıp naklin te’vil edilmesi prensibine karşı, doğruluk­larında şüphe bulunmadığı takdirde ikisi arasında çatışmanın söz konusu olmaya­cağı tezini savunmak amacıyla kaleme alın­mıştır. Bununla birlikte müellif, eserlerin­deki hâkim telif tarzına uygun olarak ko­nuyla doğrudan ilgisi bulunmayan birçok kelâmı ve felsefî tartışmaya da yer ver­miştir.

Sistematik bir plana ve konu tasnifine sahip olmayan kitabın muhtevasını, ha­cimleri birbirinden çok farklı beş bölüm halinde incelemek mümkündür. Birinci bö­lümün başında nasları anlama hususunda Önce muhaliflerin yaklaşımı üzerinde du­rulmuş, âyet ve hadisleri te’vii ederek mâ­nalarını değiştirme yoluna gidenler ve an­lamlarının bilinemeyeceğini ileri sürerek peygamberlere bir nevi bilgisizlik isnat edenler şeklinde belirlenen iki ana grubun görüşleri verilmiştir. Bölümün büyük bir kısmı bu görüş sahiplerinin konuyla bağ­lantılı istidlallerinin eleştirisine ayrılmıştır. Bu arada usûlü’d-dîn meselelerine dalmanın cevazına dair bir bahiste usûlü’d-dînin ma­hiyeti, konuları, kaynakları ve metodu hak­kında bilgi aktarılırken kelâmcıların hem içerik hem yöntem açısından Kitap ve Sün­nete dayalı gerçek usûlü’d-dînden uzak­laştıkları ileri sürülmüştür.

Eserin ikinci bölümü ağırlıklı olarak Al­lah’ın fiillerine tahsis edilmiş olup burada insanların iradî fiillerinin oluşumu, kader, istitâat, Kur’an’ın mahlûk olup olmadığı gibi önemli konularda başlıca kelâm kay­naklarından nakiller yapılmış, bunların red ve tercih yönünden değerlendirilmesine çalışılmıştır Üçüncü bölümde âlemin hudûsu ve dolayısıyla Allah’ın var­lığı ele alınarak özellikle Fahreddin er-Râ­zî, Seyfeddin el-Âmidî ve Râzî’nin ilgisi se­bebiyle İbn Sina’dan uzun nakiller yapıla­rak eleştiriler yöneltilmiştir. Kitabın bundan sonraki bölümünde Allah’ın sıfatlan bahsine geçilmiş, burada daha çok Allah’ın cisim olmayışı gibi tenzîhî ve ulüv, istiva gibi haberi sıfatlara yer verilmiş, ay­rıca çeşitli akaid konularıyla ilgili açıklama­lar yapılmıştır.

Muvafakatil sahîhi’l-menkül’ün be­şinci bölümünün başında kelâmcılarla fi­lozofların önem verdiği aklî istidlal (nazar) ile fıtrî ve naklî delillerin ışığı altında mâ-rifetullaha ulaşma konusu tartışılmakta­dır. Ardından Mu’tezile kelâmcıları, ayrıca Eş’ari, Bâkıllânî, Gazzâlî ve Fahreddin er-Râzî’nin görüşleri aktarılıp incelenirken Aristo ve tâbilerine yapılan atıfların yanın­da Sabit b. Kurre, İbn Sînâ, İbn Melkâve İbn Rüşd ile bağlantı kurularak yine Râzî”nin görüşleri değerlendirilmekte, bu ara­da ehl-i kelâmın İslâm’a filozoflardan da­ha yakın olduğu ifade edilmektedir. Bolca nakil ve bunlara yönelik eleştiriler içeren bu son bölümde zaman zaman Sührever-dî el-Maktûl ve Nasîrüddîn-i Tûsî de konu edinilmiştir. Ayrıca burada Allah’ın varlı­ğını ispat için kullanılan hudûs delili red­dedilirken buna karşı fıtrat deliline büyük önem verilmiştir. Bilgi, akıl yürütme ve de­lil konularının epistemolojik tahlili yapıl­dıktan sonra kitap çeşitli âlimlerin eserle­rinden hareketle Allah’ın ilim, irade, kud­ret, kelâm sıfatlarını ilgilendiren konuların tenkit ve değerlendirilmesiyle sona er­mektedir.

Akıl ve nakil İlişkisi bağlamında farklı ekoller arasındaki metodolojik yaklaşım­ları ayrıntılı fakat dağınık bir şekilde ele alan eser, İbn Teymiyye’nİn görüşlerinin ya­nı sıra birçok müellifin bugün elde bulun­mayan teliflerinden nakiller ihtiva etme­si bakımından İslâm düşünce tarihi için önemli bir kaynaktır. Ayrıca illet, hikmet, fiil, istitâat gibi konularda müellifin çokça eleştirip muhalefet ettiği kelâmcı ve filo­zoflara yakın görüşler ihtiva etmesi ve ba-zan onlara göre akla daha çok yer verilme­si dikkat çekicidir. Eserde filozoflara yöne­lik olarak tabii ve nazarî ilimler yerine ken­di alanlarına girmeyen ilahiyat konularına dalmaları, kelâmcılar için de Kitap ve Sün­net metodunun dışına çıkıp felsefî ve ce-delî meseleleri ele almaları başlıca tenkit noktasını teşkil etmektedir. Kitapta bir sı­ralama düzeninin bulunmaması söz ko­nusu görüş ve eleştirilerin anlaşılmasını güçleştirmektedir. İbn Teymiyye kelâmcı ve filozoflara yönelttiği bütün eleştirile­rine rağmen, eserinde Kitap ve Sünnet’e dayalı “gerçek” usûlü’d-dîn ve tefekküre karşı olmadığını açıklamıştır. Nitekim kendisinin de söz konusu eleştirilerini ya­parken istidlal ve tartışma usulünü kita­bında yoğun olarak kullandığı görülmek­tedir. Sonuç olarak eser. İbn Teymiyye’-nin ilmî birikimini ve mütefekkir yönünü yansıtması bakımından özel bir önem taşı­maktadır.

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski