Akaidü's-Senusi Konusu, Özellikleri, Hakkında Bilgi

AKÂİDÜ’S-SENÛSİ

Eş’arî âlimlerinden Ebû Abdullah Muhammed b. Yûsuf es-Senûsî’nin (ö. 895/1490) akaide dair dört eserinin ortak adı.

Kuzey Afrika’da devrinin en büyük kelâm âlimi olarak tanınan Senûsî, aka­id konusunda el-Mukaddime fi’t-tevhîd, Akîdetü ehli’t-tevhîd  es-suğrâ, Akidetü ‘Senûsî el-vustâ ve Akf- detü ehli’t-tevhîd el-kübrâ adlı eser­leri yazdı; ayrıca bunları şerh ve ihti­sar etti.

1) el-Mukaddime li’t-tevhîd. Şer’î hü­kümlerin taksimiyle başlar. Eserde aklî hükümlere de kısaca temas edildikten sonra kulların fiilleri konusunda Cebriyye, Kaderiyye ve Ehl-i sünnet’in görüş­lerine yer verilerek kesb nazariyesi an­latılır. Şirkin çeşitleri üzerinde durulduktan sonra ilâhiyyât ve nübüvvât ko­nularıyla  ilgili  bazı terimler açıklanır; dinî ilimleri öğrenmeye yeni başlayanlar için gerekli olan temel bilgiler özlü bir şekilde verilir. J. D. Lucaini tarafından Fransızca’ya çevrilen el-Mukaddime, müellifinin yanında, İbra­him b. Hasan el-Bennânî, Molla İlyas Ali b.  Hasan  el-Bâbâl ve Abdülganî en-Nablusî tarafından da şerhedilmiştir.

2) Akidetü ehli’t-tevhîd es-suğrâ. Senûs’nin en meşhur eseridir; el-Akîde-tü’s-suğrâ, Ümmü’l-berâhîn  veya kı­saca es-Senûsiyye adlarıyla da tanınır. Eser kelime-i şehâdetin tefsirini yap­mak maksadıyla yazılmış olup aklî hü­kümleri tasnifle başlar. Allah ve peygamberler hakkında inanılması zorunlu (vacip), caiz ve imkânsız (müstahil) olan hususların nelerden ibaret bulunduğu ve bunları öğrenmenin her yetişkin müslümana farz olduğu belirtilen risalede, Allah hakkında inanılması vacip olan sı­fatlar nefsî, selbî (ademî), meânî, mane­vî ve hâlî şeklinde gruplara ayrılarak yirmi maddede toplanır. Allah hakkında inanılması ve kabul edilmesi imkânsız olan nitelikler de (cehalet, ölüm­lülük gibi) aynı şekilde yirmi madde ha­linde gösterilerek bunların birinci kate­gorideki yirmi sıfatın zıtlan olduğu be­lirtilir. Allah için bir mecburiyet ifade et­meyen caiz; yaratma, yaşatma, öldürme, rızık verme gibi) sıfatlar ise kısaca mümkin’i icat edip etmemek şeklinde yo­rumlanır. Allah’ın varlığı cevher ve araz metoduyla ispat edildikten sonra pey­gamberlerin özellikleri ve Hz. Muhammed’in nübüvveti anlatılır, daha önceki peygamberlere, meleklere, ilâhî kitapla­ra ve âhirete inanmadan Hz. Muhammed’e iman etmenin makbul sayılama­yacağı ifade edilir. Risale, kelime-i şe­hâdetin bu şekilde anlaşılarak kalp ile tasdik edilmesi gerektiğine, ayrıca dil ile çokça tekrarlanmasının da önemli ol­duğuna işaretle sona erer. Hacminin kü­çüklüğüne rağmen akaidle ilgili temel bilgileri Özlü ve anlaşılır bir üslûpla ifa­de eden el-Akîdetü’ş-şuğrâ, ilâhî sıfat­ları gruplandırması bakımından dikkat çekicidir. Aka’idü’n-Nesefî’ye Osman­lı ilim çevrelerinde gösterilen ilginin bir benzeri Kuzey Afrika’da el-cAkidetü’ş-suğraya gösterilmiş ve eser medrese­lerde okutulmuştur.

Abdülganî en-Nablusînin el-Letâ’ifü’l-ünsiyye adıyla nazma çevirdiği el-Akî’defü’ş-şugid’yı M. Wolff Almanca’ya, J. D. Lucaini de Fransızca’ya tercüme etmiştir. Bulak (1238). Kahire (1271), Bombay (1310) Fas (1317), Bonn (1916) ve daha başka yer­lerde defalarca basılan eser üzerinde kırk civarında şerh ve haşiye yapılmış­tır. Tevhîdü ehli’l-‘irfân ve ma’rifetullahi ve resûlihî ve’1-burhân adlı ilk şerhi müellifine aittir. Senûsî ayrıca el-‘Akîdetü’ş-şuğrâ’nm metninden delil­leri çıkararak Akidetü şağireti’ş-şuğra’yı meydana getirmiş ve buna’ayrı bir şerh yazmıştır; eser bu şerhiyle birlik­te Kahire’de yayımlanmıştır (1282). Senûsî, el-Akidetü’ş-ştığrâ’yı Akîdetü’l-hâhza adıyla ihtisar etmiş, bu ihtisarı Hasan b. Muhsin el-Melidli’u’s-Senûsiy-ye ismiyle şerh etmiştir. el-Akîdetü’ş-şuğrâ’nın diğer şerhlerinin belli başlıla­rı arasında, Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Mâlikî, Muhammed b. Ömer et-Tilimsânî, Guneymî el-Ensârî (Behcetun-nâzırîn), İbrahim b. Muhammed el-Bâcüri, Muhammed b. Ebü’l-Kâsım el-Fecîcî, Muhammed Me’mûn b. Muhammed el-Hafsî, Ebû Zeyd Abdurrahman b. Muhammed el-Fâsî, Sa’d b. Abdurrahman el-Vichânî, Muhammed b. Ahmed ed-Desûki, Ali Kayrevânî (Iğâşetü’l-müciddîn), Abdul­lah b. Abdurrahman er-Rühî ve Muhammed b. Mansût el-Hüdhüdî şerhleri sayılabilir.

3) “Akîdetü’s-Senûsî el-vustâ adlı ri­sale. el-Cümel, el-Mürşide, es-Senû-siyyetü’l-vustâ ve el-Akidetul-vustâ diye de anılır. Eser, aklî hükümlerin in­celendiği bir mukaddime ile sekiz babdan oluşur. Birinci babda âlemin kadîm olamayacağı, ikincisinde Allah’ın varlığı­nın delili, üçüncü babdan itibaren ye­dinci baba kadar ilâhî sıfatlar, yedinci babda Allah hakkında caiz olan husus­lar ve rü’yetullah”, sekizinci babda nü­büvvet, Hz. Muhammed’in nübüvveti ve buna bağlı olan sem’iyyât konulan an­latılır. Âlemin hudûs’u konusunun ori­jinal bir tarzda ele alındığı on varak tu­tarındaki risalede sem’iyyât konuları­na çok az yer verildiği ve bütün mese­lelerin aklî delillerle izah edilmeye çalışıldığı dikkati çeker. Senûsî diğer ri­salelerinde olduğu gibi el-Akıdetü’l-vusfd’ya da şerh yazmıştır. ‘Umdetü ehli’Medkik ve’t-taşdîk adını taşıyan bu şerhe Abdülganî en-Nablusî (Nûrü’l-ifâde), Saîd ve Mahmûd el-Makdisî tarafından haşiyeler yazılmıştır.

4) Tam adı Akidetü ehli’t-tevhîd et-muhricetü bi’avnilîâhi min zulümâti’l-cehli ve rakabeti’t-taklîd el-mürğimetü bi’fazluâhi enfe külli mübtedi’in olan eser kısaca cAkîdetü ehli’t-tevhîd el-kübrâ ve cAkidetü’s-Senûsî el-kübrâ diye de bilinir. İlâhiyyât nübüvvât ve sem’iyyât konularından oluşan Senüsfnin bu eseri, bir mukaddime ile on altı fasıldan ibaret­tir. Mukaddimede taklidin zararları ve taklidi imandan kurtulmanın lüzumu üzerinde durulur. Birinci fasılda insanın bir damla sudan mükemmel bir varlık haline gelmesi ve âlemde sürekli ola­rak değişikliklerin vuku bulması Allah’ın varlığının bir delili olarak değerlendiri­lir. İkinci fasıldan sekizinci fasla kadar olan bölümde sıfatlar konusu incelenir. Daha sonra sırasıyla Allah’ın birliği, kul­ların fiillerinin Allah tarafından yaratıl­ması, rü’yetullah, Allah hakkında caiz olan ve olmayan hususlar, aslah fik­rinin reddi konularına yer verilerek on ikinci fasılda ilâhiyyât bahsi tamamla­nır. On üçüncü fasılda nübüvvet mües­sesesi, on dördüncü fasılda Hz. Muham­med’in peygamberliği delilleriyle birlik­te anlatılır. On beşinci fasılda ba’s ve diğer âhiret hallerine yer verilir. Risale. kebîre konusunun incelenmesiyle so­na erer. Orta boy on dört varak tutarın­daki cAkîdetü ehli’t-tevhîd, kelâm me­selelerini kolay anlaşılan bir üslûpla inceleyen ve Sünnî itikad esaslarını ol­dukça orijinal delillerle ispatlamaya ça­lışan bir risaledir. Mecmu “Atü’l-mütûn içinde İstanbul’da yayımlanmıştır” (1310).

Birçok şerhi bulunan ‘Akîdetü ehli’t-tevhîd’m ilk şerhi müellifine aittir. Akidetü ehli’t-tevfîk ve’t-tesdîd fî şerhi Akideti ehli’t-tevhîd adını taşıyan bu şerhin girişinde hüküm ve nazar bah­si Ehl-i sünnet ve Mu’tezile’ye göre in­celenir. Bunu aklî delillerin çeşitleri, fik­rî cihadın önemi, Hz. Ali’nin ilimle ilgili görüşleri, kelâm ilminin aleyhindeki gö­rüşlerin tenkidi ve istidlal çeşitleri gibi konular takip eder. İlâhiyyât kısmında imkân ve hudûs delilleri, âlemin kıdemi fikrinin reddi, devir, teselsül, burhân-ı tatbik. ekânîm-i selâse. selbî ve sübûtî sıfatlar. İbn Sina’da felek anlayışı ve bunun tenkidi, ahvâl nazariyesi, halku’l-Kur’ân, sıfât-ı ilâhiyyenin taalluk ettiği şeyler, kulların fiilleri, rü’yetullah, hü­sün ve kubhun şer’îliği gibi konular yer alır. Nübüvvât bölümünde peygamberlik müessesesinin gerçekliği ve insanların bu müesseseye olan ihtiyacı ortaya kon­duktan sonra Hz. Muhammed’in pey­gamberliğine Kur’ân-ı Kerîm’in i’câzı, onun maddî ve manevî nitelikleriyle bun­ların İncil ve Tevrat’ta aynen belirtilmiş olması delil gösterilir. Kabir âlemi, ba’s ve nasların bildirdiği diğer âhiret halle­rinin delilleri ve bunlara yapılan itirazlar cevaplarıyla birükte anlatılır. cAkîdetü el-‘Mevhid’deki bilgiler Amide’de aklî ve naklî delillerle açıklanır; Ehl-i sünnete muhalif olan, özellikle Mu’tezile, Cebriyye, Haşviyye ve mutasauvife’nin görüşleri reddedilir. Kitapta Ebü’l-Ha­san Eş’arî, Bâkıllânî, Cüveynî. Râzî, İbnü’t-Tilimsânî gibi belli başlı Eş’arî kelamaların eserlerinden nakiller de yer alır. Kelâm metoduna göre yazılan ‘Um­de, metni gibi kolay anlaşılır bir üslûpla kaleme alınmıştır. Senûsî’nin akaid ko­nusundaki en hacimli eseri olup 140 va­rak civarındadır. Senûsî daha sonra bu şerhi kısaltarak ayrı bir kitap meydana getirmiştir. Serkîs’te A’mide adıyla zik­redilen ‘Umde, Kahire’de yayımlanmış­tır (1317).

“Akîdetü ehli’t-tevhîd, ayrıca Ahmed b. Ali el-Mencûrî (Dürretü’l-hicâl), Hasan b. Mes’ûd el-Yûsî. Ramazan b. Abdülhak el-Akkâri. Muhammed b. Abdullah er-Remâsî. Muhammed b. Ahmed ed-Desûkî. M. İllîş el-Mısrî tarafından da şerhedilmiştir.

TDV İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski