ALEKSANDER, Aphrodisius (2. – 3. yy)
Yunanlı bilge. Aristoteles felsefesine getirdiği yorumlarla yeni bir düşünce akımının doğmasını sağlamıştır.
Kahire yakınlarında Afrodizya’da doğdu. Ailesi, gençlik dönemi, doğum ve ölüm yılları kesin olarak bilinmemektedir. Öğrenimi ve eğitimi konusunda da günümüze çok az bilgi kalmıştır. Çağının ünlü bilgelerinden ders aldı. Yaratıcı gücü ve geniş bilgisi nedeniyle ün kazanınca İmparator Septimius Severus ve Caracalla’mn ilgisini çekti. Aristoteles felsefesi üzerine ders vermesi için Atina’ya çağrıldı. Bu öneriyi olumlu karşılayıp 198-211 arasında öğretmenlik yaptı.
Etkin ve edilgin us
Aleksander, Aristoteles felsefesine getirdiği yeni ve geniş yorumlarla tanındı. Bu felsefeyi Stoacılar’a karşı savundu. Yorumlarını, genellikle “etkin us” konusunda yoğunlaştırdı; Aristoteles felsefesinde
önemli yer tutan etkin usu yeniden sınıflandırdı ve üçe ayırdı;
1-İşlenmemiş Us:Bu, gizilgücüolan,eyleme geçmeyen, yani yeti niteliği taşıyan ustur. Bir insanın sanatı anlayacak yetenekte olması, ancak o yeteneği kullanacak duruma gelmemesi gibi.
2- Kazanılmış Us: Bu, düşünme yeteneğidir. Örneğin bir sanatçının sanatını anlamaya başlaması kazanılmış bir ustur.
3- Etkin Us: Birinci ustan İkincisine geçiştir. Bu, insana özgü bir varlık değildir. Ona dışardan, daha yüksek aşamada bulunan birinci nedenden, Tanrı’dan gelir.
Edilgin us ise bir canimin bir heyecan, bir tasarım aracılığıyla çıkardığı sesler, yani “dil”dir. Bu sesler bir bilinç olayı sayılmaz.
Aleksander, salt bir Aristoteles yorumcusu olarak kalmadı; özgürlük ve ruhun özü konusunda kendine özgü düşünceler ileri sürdü. Stoacı ahlak ve yazgı anlayışını eleştirdi:
Stoacılık’ta insanın doğaya uygun davranması temel alınır. Doğanın yasaları birbirlerine değişmez ve ayrılmaz biçimde bağlıdır. Oysa, Aleksander’e göre hiçbir yasaya bağlanamayan kimi olgular da vardır ve bunlar olmadan us anlaşılamaz. Stoacılar’ın uyguladıkları salt belirlenim ilkesi, kimi özel olaylar için geçerli değildir.
Kadercilik ahlak ilkeleriyle uzlaşamaz. Kararlarında özgür olmayan insan yaptıklarından sorumlu tutulamaz. Böylece iyi ve kötü insan kavramı da olamaz. Salt belirlenimcilik ilkesi gerçekse, her şey önceden düzenlenmiş demektir. Öyleyse Tanrı’mn insana gerektiği ölçüde iyilik ve kötülük dağıtması anlamsızdır.
Aleksander’e göre ruh, yaşamın ve organizmanın yalın bir biçimidir, bir öz değildir.
Tümeller ve tikeller
Kavramların varlığı, içerdikleri konularla bağlantılıdır. Tikel kavramlar, tümel kavramlardan öncedir. Tümeli oluşturan tikellerdir. Bu nedenle, tümel kavramlara tikel kavramlardan varılır. Tümel kavramların konuları özeldir, yalnız tikel alanda bulunur. Kavramın genel olması içerdiği konunun da genel olmasını gerektirmez. Düşünme yeteneğinde bulunan kavramlar geneldir. Düşünme yeteneği işlemeyince kavramlar da yoktur. Kavramların varlığı düşünme yeteneğinin çalışmasıyla bağlantılıdır.
Biçim özdek ile birliktedir, özdekten ayrı bir varlık olarak düşünülmesi söz konusu değildir. Biçimle özdeği, düşünme yoluyla birbirinden ayırma olanağı yoktur. Biçimi özdekten, özdeği de biçimden ayırmak ikisini de yok etmek demektir. Biçimler düşünüldükçe var olduğundan düşünme yeteneğinden ayrılamaz.
Aleksander’in etkin us konusunda ileri sürdüğü düşünceler Orta Çağ’da ve Rönesans döneminde yeni araştırmalara, yorumlara yolaçtı; özellikle Arap Aris-totelesçiler üzerindeki etkisi sürekli oldu. Kindi’nin usla ilgili yorumları, açıklamaları Aleksander’den kaynaklanır. Çağdaş filozoflardan Emile Boutroux’ nun ileri sürdüğü “doğa yasalarının belirlenimi” kuramı da Aleksander’in görüşlerinden kaynaklanmaktadır. Aristoteles’in işlediği konuları yeniden ele alarak, çağma göre oldukça geniş yorumlardan geçirmesi, Orta Çağ’da Aristotelesçilik’in gelişmesinde başlıca etken sayılmaktadır.
• YAPITLAR: De Anima.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi