François-Noel Babeuf Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

BABEUF, François-Noel (1760-1797)

Fransız düşün ve eylem adamı. “Eşitler Cumhuriyetini kurmak için girişilen Babeufçülük hareketinin ve öğretisinin kurucusudur.

François-Emile-Noel Babeuf, 23 Kasım 17b0’da Fransa’da St. Quentin kasabasında doğdu. 28 Mayıs 1797’de Vendome’da öldü. Picardie yöresinden köylü bir aileden gelen babası, yoksul düşmüş bir memurdu. Babeuf’ün çocukluğu ve gençliği, Picardie’de yoksulluk içinde geçti. Düzenli eğitimden yoksun büyüdü ve babasından gördüğü eğitimle yetinmek zorunda kaldı. Geçimini sağlamak için genç yaşta birçok değişik işte çalıştı. 1785’ten 1789 Fransız Devrimi’ne değin Roye kasabasında tapu memurluğu yaptı. Babeuf’ün buradaki işi, kimi eski ayrıcalıkları kanıtlayan belgelere dayanarak yoksul köylülere karşı büyük toprak sahiplerinin feodal haklarını aramaktı. Burjuvazinin güçlenmesiyle sorunları büyüyen feodal toprak aristokrasisi, varlığını sürdürebilmenin ve biraz daha ayakta kalabilmenin yolunu, yoksul köylüler üzerindeki sömürüsünü artırmakta görüyordu. Babeuf, iş ilişkileri içinde, yaşadığı dönemin gerçeklerini ve yoksulların acılarını ve ezilmişliklerini yakından tanıdı. Bunun sonucu olarak, düşüncelerinin özgün bir yanını oluşturan “sınıf çatışması” kavramını bu tarihlerde geliştirmeye başladı. 1789’da, Roye seçim bölgesi ikinci derece seçmenlerinin cahier adı verilen seçim programına yazdığı makalede, feodal ayrıcalıkların kaldırılmasını savunarak ilk tepkilerini ortaya koydu. Önerdiği tarım reformlarının 2.yy’da yaşamış olan Romalı Devlet adamı Grachhus’un reformlarıyla benzerlik göstermesi yüzünden Babeuf, Grachhus ön adıyla anılmış ve yazılarında genellikle bu imzayı kullanmıştır.

Babeuf’ün düşüncelerinin oluşumunda ve eylem çizgisinin belirlenmesinde Fransız Devrimi’nin koşulları başlıca etken olmuştur. Daha önceki tarihlerde, kendilerince kusursuz bir işleyişe sahip, yeni toplum modelleri tasarlayan ve öneren ütopyacı sosyalist düşünürler ortaya çıkmıştı. Ancak bunların görüşleri, herhangi bir toplumsal hareketle ve örgütlenme ile ilişkisi bulunmayan kuramsal çabalar olmaktan öteye gidememiştir. Ayrı bir sınıf olarak ortaya çıkmaya başlayan proletarya ile bağlantılı ilk düşünce ve hareket, Fransız Devrimi’nin doğurduğu koşullarda Babeuf’le birlikte gündeme gelmiştir.

Fransız Devrimi

14    Temmuz 1789’da Bastille hapisanesinin krala karşı ayaklanan halk tarafından ele geçirilmesini ve “Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”nin ilanım izleyen yıllarda, oluşmakta olan yeni üretim ilişkilerine özgü sorunlar, ilk kez dikkat çekmeye başladı. Bu dönemde, toplumsal sorunların birkaç iyi niyetli reformcu aydınla çözülemeyeceği; bu sorunların varlıklı ile yoksul, ayrıcalıklı ile ayrıcalıksız arasındaki çatışmayla bağlantılı, derin toplumsal boyutlar taşıdığı düşüncesi gelişti. Bu yöndeki ilk belirtiler kırsal kesimlerden geldi. Ancak, kentlerde de, özellikle işçilerin ve küçük zanaatkarların yoğun olduğu bölgelerde, seçimler dolayısıyla öne sürülen isteklerde ve sayıları giderek artan kimi kulüp ve derneklerin faaliyetlerinde oluşmaya başlayan yeni birtoplumsal gücün yansımaları ortaya çıkmaya başlıyordu.

Eşitler Bildirgesi

Devrim, feodal ayrıcalıklara son veren yasayı çıkartarak köylülerin isteklerini belli ölçüde karşılamıştı. Ancak, yeni oluşan işçi sınıfı ve kentlerde yoğunlaşmış bulunan zanaatkarlar için durum farklıydı. Bunlar, siyasal açıdan eşit yurttaş sayılmakla birlikte, mülksüzleşmeleri ve yoksullaşmaları sürüyordu. Devrimin güvence altına aldığı temel haklar arasında yer alan ve giderek en önemlisi olmaya başlayan mülkiyet hakkı, bu kesimler açısından farklı bir anlam taşıyordu. Bunun da ötesinde, devrimden sonra iktidarı bölüşen değişik siyasal eğilimlerin temsilcileri, bunların yurttaş olarak sahip oldukları seçme ve seçilme gibi siyasal hakları da tartışmaya başlamışlardı. Kentlerde yaşayan yoksul emekçi kesimler Fransız Devrimi’nin başlangıcında “insan ve yurttaş” olarak kendileri için öngörülen hakların gerçekleşmediğini görmüşler, aldatılmış olduklarını düşünmeye başlamışlardı. Yoksul kitlelerde beliren bu eğilimler, tarihte ilk kez, Babeuf’ün kişiliğinde önderliğe kavuşmuş ve onun dilinde ve kaleminde belirli bir bütünlük içinde ifade edilmiştir. Babeuf, “Eşitler Bildirgesi”nde (“Manifeste des egaux”) bu oluşumla ilgili olarak, “Fransız Devrimi, sonunda gerçekleşecek çok daha büyük bir başka devrimin yalnızca öncüsüdür” demektedir.

1789 Fransız Devrimi’ni coşkuyla karşılayan Babeuf, Bastille’in ele geçirildiğini duyar duymaz Paris’e gitti. Daha sonra Picardie’ye dönerek, halkı örgütleme girişimlerine hız verdi. Ele aldığı konulardan ilki, yoksul halkı ezmekte olan birtakım dolaylı vergilere karşı çıkmak oldu. Bu yolda, sekiz yüz komünün imzasını taşıyan bir dilekçenin yasama organına verilmesine önayak oldu. Bu eylemi, halkı kışkırtmak sayıldığından hüküm giydi ve Mayıs 1790’da ilk kez hapse girdi: Kısa süren hapisliği sona erince yeniden mücadeleye başladı, iktidara geçen burjuvazi tarafından çiğnendiğini ileri sürdüğü 1789 Bildirgesi’ni savunmayı sürdürdü. 1792’de Somme’de genel meclise üye seçildi ve Montdidier ilçesinde yönetimle ilgili bir göreve atandı. Bu dönemde, sahtekârlıkla suçlanarak mahkûm oldu; ancak bu hüküm yargıtayca bozuldu. Bu tür baskıların, dayanamayacağı boyutlara ulaşması üzerine 1793 başlarında Paris’e yerleşti.

Devrimin ilk yıllarında Paris’te ve taşrada küçük çaplı değişik işlerde çalışan Babeuf’ün Paris Komünü iaşe işlerinde üstlendiği görev, dönemin iktisadi sorunlarını yakından gözlemlemesine olanak sağladı. Bu dönemde büyük burjuvazi ile yoksul kesimler arasındaki çıkar çelişkisi giderek derinleşiyordu. Fiyatları sınırlayıcı bir politika uygulamaya çalışan yönetimin yürürlüğe koyduğu ve maximum general (genel azami) adı verilen, tüketimi kısıtlamaya yönelik vergi yasası, başlıca somut çatışma konularından biriydi. Jakobenler 31 Mayıs 1793’te ılımlı Jirondenler’i tasfiye ederek iktidarda egemenlik sağladılar. Robespier-re’in öncülüğünde, radikal küçük burjuvazinin damgasını taşıyan bu kanat, giderek şiddetlenen bir “devrimci terör” yönetimi uygulamaktaydı.

Thermidor darbesi

Babeuf, 3 Eylül 1794’te, daha sonra Le Tribün du Peuple adını alacak olan Journal de la liberte de presse’i çıkarmaya başladı. Bu dönemdeki yazılarında, Jakobenler’in ve önderleri Robespierre’in terör yönetimini eleştirdi ve demokratik kurumların serbestçe işleyişine olanak verecek koşulların halkın yararı için kaçınılmazlığını savundu. Bu tutumunu, 27 Temmuz 1794’te Thermidor darbesiyle terör yönetimine son verilmesinden ve Robespierre’in idam edilmesinden sonra da sürdürdü. Robespierre’in düşüşünü, özgürlüğün “ikinci doğuşu” olarak selamladı.

Thermidor darbesi sonucunda büyük burjuvazinin kesin egemenliğine dayanan bir iktidar yapısı oluştu. Yeni iktidar, iktisadi alanda Robespierre döneminde alınan önlemleri tersine çevirmeye koyuldu ve “genel azami vergi yasası”nı yürürlükten kaldırdı. Bu uygulama, Paris’i sarsan ayaklanmaların temelinde yatan işsizlik ve açlık sorunlarının büyümesine yol açtı.

Babeuf’ün Thermidor yönetimine muhalefeti, Robespierre’in düşüşünden beş ay sonra başladı. Robespierre’e muhalefet ederek önceleri Thermidor-cular’ın yanında yer almakla hata ettiğini açıklayan Babeuf, yeni ve çok daha yoğun bir politik eylem dönemine girdi. Halkın Thermidorcular’ın yönetimine karşı, barışçı bir ayaklanma gerçekleştirmesi için çalışmaya başladı. Bunun üzerine, Şubat 1795’te Thermidorcular tarafından “isyan hazırlamak ve millet meclisini dağıtmaya çalışmak” suçundan yargılandı ve hapis cezasına çarptırıldı.

Babeuf, Arras ve Paris cezaevlerinde geçen mahpusluk döneminde, düşüncelerinde yeni değişikliklere yol açan ilişkiler kurdu. 18.yy’m tanrıtanımaz filozoflarından Helvetius’un öğrencisi Charles Germain ile Journal de Tegalite’nin yayımcısı R.F.Lebois’nun kişiliklerinden büyük ölçüde etkilendi.

Direktuvar donemi

Babeuf hapisaneden, silahlı mücadele yöntemini  benimsemiş, katı ve uzlaşmazbir militan olarak çıktı.
Bu dönemde, yürürlükten kaldırılmış bulunan 1793 Anavasası’nın öngördüğü demokratik düzenin yeniden kurulması yolunda 27 Ekim 1795’te kurulmuş olan Direktuvar rejimine karşı mücadele etti. Direk-tuvar yönetiminde yer alanların Thermidorcularİa aynı kişiler olduklarını ve özünde kralcı eğilimler taşıdıklarını ileri sürdü. Halkın özgür oylarıyla onaylandığı ve demokratik ilkeler taşıdığı için 1793 Anaya-sası’nm yeniden yürürlüğe konulması gerektiğini savundu ve sonraları adının ayrılmaz bir parçası olarak anılacak olan yeni yöntemini, silahlı mücadele yöntemini ilan etti. Tribüne de Peuple’ün 35. sayısında yayımladığı “Pleblerin Manifestosu” başlıklı yazısında, halkı, haklı olan tek toplum biçimi olarak gördüğü sosyalist toplumu kurmak için silahlı ayaklanmaya çağırdı.

Fransız parasının hızla değer kaybetmesiyle kamçılanan sefalet ortamında, Babeuf’ün çağrısı belirli bir taraftar kitlesi topladı. Babeuf, bu dönemde çevresinde toplananlarla birlikte Societe des egaux’yu (Eşitler Derneği) kurdu. Bu dernek, daha sonra, Jakoben hareketinin tepki ve hoşnutsuzluk içindeki uzantılarıyla birleşti ve Club de Pantheon (Pantheon Kulübü) adını aldı. PantheonKulübü’nün,Direktuvar yönetiminin emriyle, o tarihte Dahili Ordu Komutanı olan Napoleon Bonaparte tarafından, 28 Şubat 1796’da kapatılmasından sonra, Babeuf, eylemlerini gizlilik içinde sürdürmeye başladı.

Babeuf, 1796 Martı’nda, Sylvain Marechal, Felix Lepelletier, Darthe, Germain, Debon, Antonella ve Philippe Buonarroti gibi yandaşlarıyla birlikte, Con-juration des eguax’yu (Eşitlerin Gizli Birliği) kurdu. Babeufçülük hareketinin ilke ve amaçlarının açıklandığı kimi metinler ilk kez bu örgüt tarafından yayımlandı. Bu metinlerden, Manifeste des egaux’da (“Eşitler Bildirisi”) 1789 Devrimi’yle gerçekleşen “tarım yasasından çok daha yüce ve çok daha hakça bir şey olan ortak mülkiyet için mücadele edileceği” ilan edildi; Analyse de la Doctrine de Babeuf’de (“Babeuf Doktrininin Analizi”) bütün insanların çalışma zorunluğu ve üretimin sonuçlarından eşit olarak yararlanma hakkı ileri sürüldü; Acte d’insur-rection’da (“Ayaklanma Eylemi”) ayaklanmanın planı verildi ve başarıya ulaşıldıktan sonra toplumun kararnamelerle yeniden örgütleneceği ve bu arada, özel mülkiyet hakkının kaldırılmasını da içeren dönüşümlerle bütün zenginliklerin topluma mal edileceği açıklandı.

Eşitlerin Gizli Bırliği

Eşitlerin Gizli Bırliği’nin başında gizli bir yönetim komitesi vardı. Yönetim komitesine bağlı bölge örgütlerinde, sivillerin yanı sıra ordudan kişiler de bulunuyordu. Yönetim komitesi, ordudan ve polisten taraftar kazanmaya özen göstermekteydi. Bu kanalla silah ve cephane sağlanması için çaba sarfedilmiş, ancak elde ettikleri sonuç sınırlı kalmıştı. Babeuf ve arkadaşları afışleme, broşür dağıtma gibi yollarla da halkı ayaklanmaya katılmaya çağırdılar. Bu yoğun faaliyetler sonucunda, sokaklarında ve kahvelerinde Babeufçüler’in “mourant de faim, mourant de froid” (açlıktan ölürken, soğuktan ölürken) dizelerini içeren şarkılarının söylendiği Paris, derin bir heyecan dalgası ile çalkalanmaya başladı.

Karşı önlem alma zamanının geldiğim düşünen Direktuvar yönetimi, ilk iş olarak, Babeufçüler’in arasına ajanlarını yerleştirdi. Eski bir yüzbaşı olan Georges Gisel 11 Mayıs 1796’da ayaklanmanın başlayacağını yönetici güçlere bildirdi. 10 Mayıs 1796’da Babeuf ve arkadaşlarının çoğu tutuklandı. Tutukla-nanlar arasında, Darthe ve Buonarroti gibi önde gelen isimlerin yanı sıra, Direktuvar rejiminden önce yasama organı olan Konvansiyon’un üyelerinden R.Lindet, J.A.B.Amar, M.G.A.Vadier ve J.B.Drouet de vardı. Tutuklama haberi üzerine işçi mahallelerinde başgösteren ayaklanma girişimleri sınırlı kaldı.

Babeuf’ün Duruşması

Babeuf ve arkadaşlarının duruşması Vendöme’da yapıldı. Babeuf, dil ve edebiyat açısından da kalıcı yankılar uyandıran ünlü savunmasını, “1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi”nde yer alan, “zulme karşı direnme hakkı”na dayandırdı. Uzun savunmasını jüriye yönelttiği şu sözlerle bağladı:

“Jürinin kararı şu sorunu çözecektir: Fransa bir Cumhuriyet olarak mı kalacak, kolunu kanadını kıracak haydutların pençesine mi düşecek, yeniden bir krallık mı kurulacak?… Jüriyi oluşturan yurttaşlar…karşı devrimi hızlandırmak ve yurtseverleri muzaffer kralcıların hançerleri altına sürmek istiyor musunuz?”

Çoğunluğu Babeufçüler’in arasına sızmış görevlilerden oluşan tanıkları dinleyen jüri, Babeuf ve arkadaşlarını suçlu buldu. 27 Mayıs 1797’de, Babeuf ve Darthe ölüm cezasını mahkûm edildiler; sanıklardan bir bölümü sürgüne gönderildi, bir bölümü de serbest bırakıldı. Mahkemenin bu kararı üzerine başarısız bir intihar girişiminde bulunan Babeuf ve Darthe, 28 Mayıs 1797’de Vendöme’de giyotinle idam edildiler. Babeuf’ün idamından iki yıl sonra, Napoleon Bonaparte, 18 Brumaire darbesini gerçekleştirerek, Fransa’da cumhuriyetin uzunca bir süre için ortadan kalkmasına ve imparatorluğun yeniden kurulmasına sahne olan yeni bir dönemi başlattı.

Babeufçülük öğretisi

Babeuf ve arkadaşlarının geliştirdikleri Babeufçülük öğretisi ve eylemi, oluşumunun henüz başlangıç dönemlerini yaşayan işçi sınıfının, Fransız Devrimi’nin belirlediği ortamda, aristokrasiye karşı birleşmiş olan öteki halk kesimlerinden tarihsel olarak ilk kez ayrılışını yansıtmakta ve simgelemektedir. Babeufçülük, 18.yy Fransız materyalizminin; Rousseau’ nun gelişmekte olan uygarlık koşullarında özel mülkiyet hakkının doğurduğu kötülüklere ilişkin düşüncelerinin; Mellier’nin halk devrimine ilişkin görüşlerinin; Morelly’nin “rasyonalist” komünizminin ve Fransız Devrimi’nin en radikal eğilimlerinin ideolojik mirasçısıdır.

Babeuf ve arkadaşları, gelecekte kurulmasını düşündükleri ve uğrunda mücadele ettikleri “Eşitler Cumhuriyeti”nde, yoksulların durumunu düzeltmeye ve karşı devrimci güçlerin dirençlerini kırmaya yönelik tasarılarıyla bağlantılı olarak “proletarya diktatörlüğü” kavramını ilk kez ortaya atmışlardır. Tarihin, “patriçilerle plebler, derebeylerle sertler, varsıllarla yoksullar… arasındaki bir sınıf mücadelesi” olduğunu ileri sürmüşlerdir. Devletin “sınıf ege-menliği”nin bir aracı olduğuna ilişkin çözümleme de Babeuf’e dayanmaktadır.

Babeuf, tarihsel gerçekçiliğe dönük yönleriyle, sosyalizmin ütopyacılıktan bilimselliğe geçişinin öncüsü olarak kabul edilir. Bununla birlikte, benimsediği yöntemin yeterli kitle desteğinden yoksun, silahlı bir grubun gizli örgütsel eylemiyle sınırlı kalması nedeniyle Babeuf, ütopyacı olarak da nitelendirilir. Marx ve Engels, Babeuf ve arkadaşlarının gerçekleştirdiği deneyi, “Proletaryanın doğum öncesi döneminde ve gelişimi için gerekli maddi koşulların yokluğunda, doğrudan eylem biçimindeki erken girişimlerin kaçınılmaz iflası” olarak değerlendirmişlerdir.

Babeuf’ün idamından sonra, Babeufçüler’den geride kalan tek önemli isim olan Philippe (Filippo) Michel Buonaroti(1761-1837), propaganda çalışmalarıyla ve Conspiration pour l’egalite (“Eşitlik İçin Gizli Örgütlenme”) adlı kitabıyla, Babeufçülük öğretisinin Belçika ve İsviçre’de belirli ölçüde yayılmasına katkıda bulunmuştur. Babeufçülük, Fransa’da 1848 Devri-mi’nde ve 1871 Paris Komünü hareketinde yeniden canlanma göstermiş ve özellikle Blanqui üzerinde etkili olmuştur.

•    YAPITLAR: La Doctrine des egaux, (ö.s.), A.Thomas (der.), 1906, (“Eşitlerin Doktrini”).

•    KAYNAKLAR
: V. Advielle, Histoire de Gracchus Babeuf et du Babouvisme, 2 cilt, 1884; F.Buonaroti, Conspiration pour l’egalite, 2 cilt, 1850; G.D.H.Cole, History of Socialist Thougbt, The Forerunners, 1789-1850, 1962; M. Dommanget, Babeuf et la Conjuration des £gaux, 1922; M.Dommanget, Pages Choisies de Babeuf, 1935; S.Eyu-boğlu ve V.Günyol (der.), Devrim Yazılan-Babeuf Dosyası, 1974; G.Sencier, Le Babouvisme apresBabeıif, 1912; U.G. Weatherly, “Babeuf’s Place in the History of Socialism” American Economic Association Publications, VIII, 1927.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski