Galen (Galenos) Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

GALENOS (ykş.129-199)

Eski Yunanlı hekim, anatomi ve fizyoloji bilgini, düşünür. Özellikle anatomi biliminin gelişmesine büyük katkıda bulunmuş, Hippokrates’ten sonra Eski Çağ’ın en büyük hekimi sayılmıştır.

Doğum yerinin Anadolu’daki Pergamon kenti (bugün İzmir’e bağlı Bergama) olduğu konusunda tüm kaynakların birleşmesine karşın doğum yılı tartışmalıdır. Kaynaklar en erken 128, en geç 131 yılını belirtirse de, Galenos’un yaşamını ayrıntılı biçimde incelemiş iki uzmanın savunduğu 129 ve 130 yılı genellikle doğru olarak kabul edilir. Yaşamının son yılını Roma’da geçirdiği sanılan Galenos’un ölüm tarihi için 199 ve 200 yılının benimsenmesi de, gene bu uzmanların araştırmalarından kaynaklanan bir yargıdır. Rönesans’tan sonraki yazılı belgelerin çoğunda Claudius olarak belirtilen, ancak eski metinlerde hiç anılmayan küçük adı da gene kesin olarak bilinmiyor.

Nikon adında bir mimarın tek çocuğu olan Galenos, 14 yaşma değin yalnızca babasının eğitiminde yetişti; matematik, astronomi, felsefe ve edebiyat bilgilerini ilk ondan aldı. 16 yaşındayken meslek seçiminde çok kararlı davranarak tıp okumak istediğini bildirdi. Sağlık tanrısı Asklepios’un tapmağı ve çağın en değerli hekimlerini bir araya toplayan tıp okuluyla ünlü Pergamon’da doğup büyümüş olması, üstelik bir gece Nikon’un rüyasına giren ve oğlunu hekim yapmasını isteyen Asklepios’un dileği de bu seçimde etkili olmuştu. Böylece, Pergamon’daki tıp okulunda dört yıl boyunca ünlü hekimlerin öğrencisi olan Galenos, 150’de babasının ölümü üzerine Smyrna’ya (İzmir) gitti. O çağda ayrılmaz bir bütün olan tıp ve felsefe öğrenimini Pergamon ve Smyrna’dan sonra Korinthos’ta, ardından Eski Çağ’ın en büyük tıp merkezi olan İskenderiye’de sürdürerek 157’de Pergamon’a döndü. Bu kentte yıllarca gladyatörlerin hekimliğini yapmak, Galenos’a insan anatomisini iyice tanımak fırsatını vermiş, on iki yıl süren uzun tıp öğreniminden sonra hekimlik deneyimini büyük ölçüde artırmıştı.

161’de Roma’ya yerleşen, halka açık anatomi dersleri ve tedavideki ustalığıyla kısa sürede ün yapan Galenos, ilk önemli anatomi ve fizyoloji yapıtlarını da bu dönemde hazırladı. Ancak, büyük bir olasılıkla meslektaşlarıyla arasındaki ciddi bilimsel tartışmalar nedeniyle 166’da Pergamon’a döndü. İki yıl sonra, Aquileia’daki Roma birliklerinde büyük bir veba salgını başlayınca, imparatorluğu birlikte yöneten Marcus Aurelius ve Lucius Verus’un çağrısı üzerine yeniden Roma’ya gitmek zorunda kaldı. O güne değin hiçbir kentte çok uzun süre kalamadan imparatorluğun çeşitli kentlerini dolaşan Galenos’un Roma’ daki bu ikinci dönemi, büyük bir olasılıkla ölümüne değin sürdü. Lucius Verus’un vebadan ölmesi üzerine Roma’nm tek imparatoru olan Marcus Aurelius, koruması altına aldığı Galenos’u oğlu Commodus’un  özel hekimliğine atadı. Daha sonra, 180’de tahta çıkan Commodus’un ve 193’te imparator olan Septimius Severus’un saray hekimliğini üstlenerek çalışmalarını sürdürdü.

Galenos’un günümüze ulaşabilmiş yapıtları, Eski Çağ’dan kalma tüm tıp yazılarının yarıdan fazlasını oluşturur. Tıp, felsefe ve dilbilime ilişkin toplu yapıtlarıysa, iki buçuk milyon kelimeyi aşkın bir üretkenliğin belgeleridir. Daha Pergamon’daki öğrencilik yıllarında yapıt vermeye başlayan Galenos, Dölyatağımn Anatomisi, Göz Hastalıklarının Tanısı gibi ilk incelemelerinden başlayarak gözlem gücünü kanıtlamış, “gerçek” kavramını neredeyse matematiksel bir yaklaşımla ele almıştır.

Galenos’un anatomi incelemeleri, gerçekte dört yüzyılı aşkın bir tıp geleneğine dayanır. Özellikle Hippokrates tıbbının yakın bir izleyicisi olarak, sağlık ve hastalık nedenlerini vücuttaki dört sıvının (kara safra, sarı safra, balgam ve kan) dengesine bağlamış, Erasistratos’un pneuma varsayımını benimsemiştir.

Anatomi ve fizyoloji çalışmaları

Galenos’un iç organların anatomisine ilişkin bilgileri büyük ölçüde domuz, Afrika maymunu gibi hayvanlar üzerinde yaptığı açımlama (teşrih) çalışmalarından kaynaklanırken, iskelet yapısının ve dış organların incelenmesinde özellikle gladyatör hekimliği sırasında tedavi ettiği yaralıların büyük katkısı olduğu sanılıyor. Bu tür çalışmalarının en önemli sonuçları, atardamarların dört yüzyıldır sanıldığı gibi hava değil kan taşıdığını kanıtlaması, gırtlak sinirlerini bağlayarak sesin kalpten geldiği yolundaki eski inancı yıkıp ses oluşumunun beyinden denetlendiğini göstermesi, göğüs kaslarının solunumdaki rolünü açıklamasıdır. Domuzun omuriliği üzerinde yaptığı bir deneyle de, ikinci ve üçüncü omurlar arasındaki ya da daha yukarı bölgedeki omurilik zedelenmesinin ölüme yol açtığını, üçüncü ve dördüncü omurlar arasında zedelenmede solunumun durduğunu, altıncı ve yedinci omurlar arasında ise göğüs kaslarının felce uğramasına karşılık hayvanın yalnızca diyafram yardımıyla solunum yapabildiğini kanıtlamıştır. Ayrıca kafatasındaki yedi siniri tanımlayıp işlevlerini ayırt etmiş, sindirim ve boşaltım sisteminin çalışmasını incelemiştir. Galenos’a göre, vücuttaki üç temel organın önemi, bütün öbür organlardan fazladır. Önem sırasına göre beyin, kalp ve karaciğer olarak tanımladığı bu organların herbirinin sağlığından özel bir pneuma (Yunanca “ruh” ya da “soluk”) sorumludur.

Tam ve tedavi yöntemlerinde büyük ölçüde Hippokrates geleneğini sürdüren Galenos, anatomi ve fizyoloji alanında Aristoteles’in görüşlerini benimsemiş, felsefe incelemelerinde özellikle Platon, Aristoteles, Epikuros ve Theophrastos’u yorumlamış, De-mokritos’un atom kuramının karşısında yer almıştır.

Felsefe ve dilbilim konusundaki çalışmalarının çoğu kayıp olan Galenos’un tıp yapıtları 9. yy’da Huneyn b. İshak başkanlığındaki bir kurul eliyle Arapça’ya çevrilmiş, 12. yy’da Arap kaynaklarından Latince’ye çevirileriyle Batı dünyasına ulaşmış, fizyoloji ve anatomiye ilişkin görüşleri on dört yüzyıl boyunca etkisini sürdürmüştür.

•   YAPITLAR (başlıca): Claudii Galeni Opera Omnia (ö.s.), C.G.Kühn (der.), 20 cilt, 1964-1965, (“Claudius Galenos’un Toplu Yapıtları”);

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski