Hannah Arendt Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

ARENDT, Hannah (1906-1975)

Alman asıllı ABD’li siyaset felsefecisi. Siyaset bilimine “kitle toplumu” kavramını getiren kuramcılardandır.

14 Ekim 1906’da Hannover’de doğdu. Yükseköğrenimini Marburg ve Freiburg üniversitelerinde yaptı. Doktora çalışmasını 1928’de Heidelberg Universitesi’nde, Kari Jaspers’in yanında tamamladı. Felsefi düşüncesinin gelişiminde varoluşçu düşünür Jaspers’den etkilendi. 1933’te Hitler’in iktidara gelmesi üzerine Nazi yönetiminden kaçarak Paris’e yerleşti. Yahudi çocuklarının Filistin’e kaçırılması için çalıştı. 1940’ta felsefe profesörü Heinrich Bluecher ile evlendi. 1941’de ABD’ye gitti, 1951’de de ABD vatandaşlığına geçti. 1944-1946 arasında Yahudi İlişkileri Konferansının araştırma yöneticiliğini yaptı. 1963-1967 arasında Chicago Üniversitesi’nde, daha sonra ise New York’taki New School for Social Research’de öğretim üyeliği yaptı. 4 Aralık 1975’te öldü.

Arendt’in yöneldiği sorunlar temelde, bir siyasal faaliyet alanı olan devletin, bir üretim faaliyeti alanı olan toplumdan kopuşuna ilişkindir. Üretici faaliyetin kölelere bırakıldığı, yurttaşların ise politikaya doğrudan katıldıkları eski Yunan site devletlerini ideal bir biçim olarak düşünen Arendt, çağdaş Batı toplum-larında kamu hayatı ile özel hayat, devlet ile toplum, pratik siyasal faaliyet ile ekonomik faaliyet ve özgürlük ile refah arasında kesin ayırımlar olduğunu ileri
sürmüştür.

Arendt, Batı toplumlarındaki liberal özgürlük anlayışını eleştirerek, gerçek özgürlüğün, mutluluğu maddi refahla özdeşleştiren ve siyasal faaliyeti toplumsal refah düzeyini yükseltmek için bir araç durumuna indirgeyen bir ortamda gelişemeyeceğini savunmuştur. Gerçek özgürlük, siyasal katılmayla sağlanır. Oysa çağdaş toplumlarda, ortak bir kamu yaşamının son izleri de yokolmakta, toplumsal gerçeklikten giderek kopan birey kendi varlık koşullarına yabancılaşmaktadır. Bu görüşlerini 1951’de yazdığı The Origins of Totalitarianism (“Totaliterliğin Kökenleri”) adlı kitabında geliştiren Arendt, siyasal faaliyet alanının dışına itilmiş “kitle toplumu”nun totaliter rejimlerin yeşermesi için gerekli zemini oluşturduğunu ileri sürmüştür. Arendt’e göre, 19.yy’daki “sınıflı toplum”un yerini alan 20.yy’daki “kitle toplumu”, toplumun bütün sınıfları tarafından benzer biçimde paylaşılan etkileşimler ve değerler tarafından biçimlendirilmiştir. “Kitle toplumu”nda sınıflar kitle içinde erimiştir.

Arendt’e göre, totaliterlik Batı’da 1933’te, Hitler’in iktidara gelmesiyle, Sovyetler Birliği’nde ise 1929’da, Stalin’in yönetimi bütünüyle ele geçirmesiyle kurulmuştur. Nazizm ve Stalinizm örnekleriyle bütünleşen totaliterlik, klasik diktatörlüklerin çağdaş bir biçimi değildir. Klasik diktatörlüklerin temel özelliği, sınıflar arası siyasal iletişimin ve hareketliliğin durdurulmasıdır. Oysa totaliterliğin özü, siyasal faaliyet alanı dışına itilmiş kitlelerin harekete geçirilmesidir. “Kitle demokrasisi” olarak adlandırdığı parlamenter sistemlerin iki Dünya Savaşı arasındaki krizini inceleyen Arendt, temsili hükümeti ve parti sistemini kitleleri etkin politikadan uzaklaştıran, özel yaşam biçimleri içine hapseden ve böylece totaliter rejimler tarafından harekete geçirilebilmelerinin psikolojik önkoşullarını yaratan aldatıcı temsil araçları olarak değerlendirmiştir.

Arendt, çağdaş toplumlarda siyasal faaliyet alanının daralması sorununa getirdiği çözüm önerilerini, On Revolution (“Devrim Üzerine”) adlı kitabında açıklamıştır. Toplum ile politik yaşam arasındaki kopukluğu aşmak ve gerçek özgürlüğü sağlamak için, varoluşçu bir anlam yüklediği “eylem” kavramını ileri sürmüştür. “Eylem” siyasal düzeyde bir değiştirme dönüştürme faaliyetidir; toplumsal alanda varolan eşitsizliklerin kaldırılmasına değil, siyasal hayata doğrudan katılma çabasında olan kişiler için eşit koşulların yaratılmasına ilişkindir. Arendt, 1776 Amerikan ‘ Devrimi’ni, 1789 Fransız İhtilali’ni, 1871 Paris Ko-münü’nü, Rusya’da 1905 ve 1917’de oluşturulan işçi sovyetlerini ve Almanya’da 1918’de kurulan halk meclislerini devrimci “eylem” aracılığıyla doğrudan demokrasinin gerçekleştirildiği örnekler olarak değerlendirmiştir. Bunlardan Amerikan Devrimi’ni ideal model olarak benimsemiştir.

Varoluşçu bir eylem ve özgürlük anlayışından etkilenen Arendt, eşitlik ve özgürlüğün gerçekleşmesinin koşullarım toplumun maddi yaşam süreci içinde aramak yerine, kendini kamu yararına adamış erdemli kişilerin yürüttüğü siyasal bir etkinliğe bağlamıştır. 20.yy totaliterliğinin sosyal ve psikolojik önkoşullarını “kitle toplumu” kavramıyla açıklamaya çalışan Arendt, bu bağlamda, Erich Fromm, Franz Neumann ve Kari Mannheim gibi kuramcılarla birleşmektir.

•    YAPITLAR
(başlıca): The Origins of Totalitarianism, 1951, (“Totaliterliğin Kökenleri”); The Humarı Conditi-on, 1958, (“İnsanlık Durumu”); Betıveen Past andFuture, 1961; (“Geçmişle Gelecek Arasında”); On Revolution, 1963, (“Devrim Üzerine”); On Violence, 1970, (“Şiddet Üzerine”); Crisis of the Republic, 1972, (“Cumhuriyetin Buhranı”).

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski