I. Dünya Savaşı ’nda Fransız Şiiri

I. Dünya Savaşı ’nda Fransız Şiiri

Fransız edebiyatında Güzel Çağ (La Belle Epoque) diye anılan dönem (1900-1920) bir yönüyle Kübizm, Gerçeküstücülük, Dadaizm gibi öncü akımlan yaratırken, diğer yönüyle aydın düşmanı, milliyetçi ve özellikle 1914’ten sonra saldırgan eğilimleri de içermişti. Bu eğilimleri açıkça dile getiren yazarlar kilise ve orduya olan inançlarını yinelerken, savaşla yeniden doğmanın retoriğini yapıyorlardı. Bu temalann en tipik ve etkili temsilcisi Maurice Barres’di. Fransa’nın geçmişteki savaşkan ve Katolik görkemini yeniden yaratmaya çalışanlar arasında Emest Psickari (Renan’ın torunu) ve Charles Peguy sayılabilir. 1905 yılından sonra Dreyfus davasından dönen ve Dreyfuscü arkadaşlanndan da uzaklaşan Charles Peguy, 1914’te kendini Action Française’in içinde bulmuştur.

1910’lardaki milliyetçi dinamizm karşısında banşçıl ve insanca bir dünyanın yeniden yaratılabileceğini savunan yazarların sesi çok cılız kalmıştı. Sanatın yüceltici gücüne inancı anlatan Romain Rolland’ın Jean Christophe (1906-1912) adlı romanı, Martin du Gard’ın akılcılığı savunan Jean Barois’sı (1913), Georges Sorel’in bireyi ve demokratik yöntemleri küçümseyen ve salt kuvveti öven Reflexions sur la violence’ine (1908) kıyasla okuyucu bulamıyordu.

Kahramanlık kültünün yaratıcısı olan Barres ve Sorel gibi yazarlar, I. Dünya Savaşı’mn başlangıç günlerinde neredeyse Romain Rolland kadar savaş düşmanı bir yazarı bile savaşın cazibesini tanıyacak hale getirmişlerdi. Fakat Romain Rolland’m Avrupa’nın uygarlığını tehdit eden bir af et karşısında olduğunu görmesi ve buna karşı çıkması uzun sürmedi. Martin du Gard da Fransızlann uygarlığı barbarlığa karşı savunmak için savaştıklanna ilişkin propogandaya kanmadığını her fırsatta gösterdi. Savaş heyecanı öylesine yayıldı ki 1912’de her türlü fanatizme karşı Les Dieux ont soif’ı (Tanrılar Susamışlardı) yazan Anatole France 70 yaşında orduya katılmaya kalktı; 1891’de Alsace ve Lorraine’i kurtarmak için küçük parmağım bile kımıldatmayacağını ilan eden Remy de Gourmont 1915’de Maurice Barres’in en heyecanlı destekleyicilerinden oldu. Sonradan faşistlerce faşist estetiğin babası olarak benimsenen Italyan şairi Marinetti’nin “Fütürist Bildirisi” Fransız sanat çevrelerinde bomba gibi patladı. Bu bildiride Marinetti şöyle diyordu:

“Biz tehlikenin çekiciliğini, enerji ve cesaretin geleceğini yüceltmek istiyoruz.
Şiirimizin temel öğeleri cesaret, küstahlık ve başkaldm olacaktır. Şimdiye dek edebiyat düşünce ve miskinliği, uyku ve düşü yüceltti; bizim amacımız saldırgan enerjiyi, ateşli uykusuzluklan, dev adımlan, büyük hamleleri, yüzde şaklayan tokadı ve yumruğun gücünü yüceltmektir. ”

Savaş şiirini Barres’in L’Echo de Paris gazetesindeki sütununda yer verdiği genç şairler temsil ettiler. Bu şiirlerin içinde milliyetçi tantanadan sıynlabilenler Guillaume Apolli-naire’inkilerdir. Sassoon, Owen, Rosenberg’in savaş şiirlerinin saldırganlığına karşın Apollinaire’in savaş şiirleri çocuksu bir masumiyetle yazılmıştı. Cephede olduğu 1918 yılında yazdığı şiirlerinde Apollinaire savaşı kişiselleştirmiş, savaşta çocuksu bir oyun heyecanı bulmuştur. Kaldı ki Apollinaire bize savaş şiirleriyle değil, Fransız öncü akımlarının temsilcisi olan şiirleriyle kalmıştır. Apollinaire’in, Fransız şiirine asıl katkısı Sembolizm’den Sürrealizm’e geçişin öncülüğünü yapmasındadır.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski