Nelson Goodman Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

GOODMAN, Nelson (1906 – 25 Kasım 1998)

ABD’li filozof. Varlıkbilimde Görecelik’i adcı bir yaklaşımla bağdaştırmıştır.

Massachusetts’te doğdu. Harvard Üniversitesi’nden 1925’te lisans, 1941’de felsefe doktorası aldı. 1945-1946 yıllarında Tufts Üniversitesi’nde ders verdi. 1946’da Pennsylvania Üniversitesi’ne girdi. 1951’de burada profesör oldu. 1964’te Brandeis Üniversitesi’ne, sonra da Harvard Üniversitesi’ne geçti.

Goodman, 20.yy Amerikan felsefesinin en etkili çevrelerinden biri olan Harvard’da yetişmiştir. Çağdaşı Quine ile bir yandan matematiksel mantık, öbür yandan ona bağlı olarak gelişen Deneycilik ve Mantıkçı Pozitivist eğilimli bilim felsefesinden etkilenmiş, bu görüşleri benimseyerek yayılmalarına büyük katkıda bulunmuştur. Düşüncesi Pragmacılık’ın da izlerini taşır.

Goodman, ilk kitabı olan The Structure of Appearance’tz (“Görünüşün Yapısı”) matematiksel mantık dilini ve yöntemlerini kullanarak geliştirilen dizgelerin özellikleriyle bu tür dizgelerde yalınlığın tanımlanmasıyla ilgilenir. Bu kitapta, temel bireyleri değişik varlıkbilimsel statülerde bulunan çeşitli dizgeleri incelerken, bu dizgelerden hangisinin varlıkbilim açısından daha uygun, hangisinin mantıkça daha yalın olduğu, kullanılan anlatımın tanımlamadaki etkisi gibi sorunların birbirleriyle yakından ilgili oldukları sonucuna varır. Bunun etkisiyle Goodman, daha sonraki yapıtlarında giderek belirginleşen bir Varlıkbilimsel Görecelik (Ontological Relativity) kavramını benimsemiştir. Buna göre gerçeklik değişik biçimlerde betimlenebilir. Hangi betimleme dizgesinin seçileceği, hangisinin daha uygun olduğuna bağlıdır. Varlıkbi-limsel Görecelik’in yanı sıra Goodman’m felsefesinin temelini belirleyen ikinci bir öğe ancak tikellerin var olduğunu öne süren Adcılık’tır (Nominalizm). Bu öğe, onu yüklemlerin anlamının bu yüklemlerin kaplamı (extension) olduğu görüşünü benimsemeye götürür. Bu anlayış, yaygın ün kazandığı bir çalışma alanı olan tümevarım ve olumlama kuramı (confirmation theory) konularındaki görüşlerinin yönünü de belirlemiştir.

Tümevarımsal genellemelerin olumlanması

Tümevarım ve tümevarımsal genellemelerin olumlanması, Hume’dan bu yana deneyci felsefelerin ilgilendiği başlıca sorunlardan biri olmuştur. Örneğin, yakut türünden her taşın koyu kırmızı olacağı tümevarımla bilinmektedir, n sayısında yakut taşını gözlemleyip hepsinin koyu kırmızı olduğu saptamasına dayanarak “bütün yakutlar (şimdiye değin gözlemlenmeyenler de) koyu kırmızıdır” genel yargısına varmak, tümevarımsal bir usavurmadır. Tümevarımın olumlanması sorunu ise, bu tür yargıların neden güvenilebilir olduklarına değgindir. Goodman, tümevarımın olumlanmasının, yeterli ölçüde yineleme koşuluna doğrudan bağlı olmadığını göstermeye çalışır. Ona göre tümevarımsal genellemelere güvenilmesi, ilgili tümevarımsal yargıyı destekleyen tür yüklemlerinin (sortal predicate) dil ve düşünme alışkanlıklarına yerleşmiş olmasına bağlıdır. Örneğin, her yakut taşının koyu kırmızı olacağına güvenilmesi “yakut” ve “koyu kırmızı” kavram çiftinin bağıntılarının dilde ve ona bağlı olarak düşüncede, tasarlama ve öndeyi (prediction) yapma alışkanlığından ileri gelir. Kavramlar arası bağıntıların dile yer etmesi ise, bunlara dayanılarak yapılan öndeyilerin yaşam, uygulama ve kılgı bakımından tutarlı bir biçimde başarılı olmasından kaynaklanır. Bu düşünceye göre, tümevarıma temel olan kavram çiftleri arasındaki bağıntılar, yaşamsal bir seçilme-elenme sonucu dile yerleşir. Bu süreç, Danvin’in doğal seçme kuramında açıkladığı gibi, türlerin değişen özelliklerinin zamanla genetik yapıya yerleşmesine benzetilebilir. Goodman’a göre, insanın düşüncelerini yönlendiren kavramsal çerçeveler, doğaya uyum sağlamasına yarayan doğal süreçlerden biridir. Tümevarımın olumlanması da, bu sürecin insanın yaşamsal işlevleriyle olan sıkı bağıntısını göstermektir. Deneysel bilginin de kuramsal bilgiler gibi, yararlı olanın benimsenmesine dayanan bir seçilme süreci sonunda belirlendiğine götüren bu sonuçlar, Goodman’ın, bilginin insana ve yaşama göreceli olduğu yolundaki genel kanısını pekiştirir. Bu bağlamda Goodman tümevarımın olumlanması sorununa James ve Dewey’den gelen Amerikan Pragmacılık’ının genel çizgilerine uygun bir çözüm önermektedir.

Sanatsal olguların sınıflanması ve betimlenmesi

Languages of Art’t a (“Sanat Dilleri”) Goodman, sanatsal olguların sınıflanması ve betimlenmesi sorununa, sanatlarda başvurulan anlatım araçlarının dilsel imgeleme dizgeleri olduğu görüşüyle yaklaşır. Bu     bağlamda dizgelerin dilsel özelliklerini inceler. Sanatlardaki anlatım araçlarını tümüyle yazısal (notatio-nal), bir bölümü yazısal ve bütünüyle yazı dışı olarak üçe ayırır. Tümüyle yazısal olan müzik, edebiyat, tiyatro gibi alanlardaki sanat yapıtının kimliği, belli bir partisyona, bir yorumlama kalıbına uygun oluşuna bağlıdır. Örneğin, aynı partisyonun her yorumu, bir oyunun her oynanışı, aynı oyunun bir örneği sayılır. Bu tür sanat dallarına Goodman allograpbic sanatlar adını verir. Bunlarda ilk yorumlama kalıbını sanat yapıtı saymak olanağı yoktur, çünkü aynı oyunun birçok yorumu olabilir. Bu nedenle bu tür sanat yapıtını kalıba uygun yorumların sınıfı olarak tasarlamak gerekir. Goodman, tikel bireyler dışında varlık tanımayan Adcılık’ınm bu bağlamda doğurduğu güçlüklerin giderilebilir olduğu inancındadır.

Allographic sanatların dışında kalan yapıtlarının tek bir somut cisimde gerçekleştiği resim ve yontu gibi sanatlara Goodman autographic sanatlar adını verir. Bunların özelliği, ayrılabilir ve birleşebilir tikel simgeler dizgeleriyle değil, somut öğelerin bağıntılarıyla ortaya konmalarıdır.

Goodman’ın, deneysel verilere dayanarak bilimsel kuramlar oluşturma sürecinde, sanat ürünlerindeki sürece benzer, yaratıcılık ve karar verme gerektiren aşamalar bulunduğu yolundaki gözlemi, 1970’lerden sonraki düşüncesini derinden etkilemiştir. Ona göre, bilimsel kuramları dile getirmede kullanılan sözlerin anlamlarını, dil içi kuramın iç yapısına ilişkin konular etkilemektedir. Bu olgu, kuramsal yapının da yalınlık gibi iç sorunlarla bağlantılı olduğu gözlemiyle birle-şince, bilimsel kuramların nasıl olup da dış dünyaya ilişkin bilgi verebildiği, açıklanması giderek güçleşen bir konu durumuna dönüşmektedir. Bilimsel varsayımların deneyle olumlanabileceği görüşü böylece inanırlığını yitirirse, kuramların da öbür insan yapısı gereçler gibi işe yaradığı ölçüde kabul gören yaratılar olduğu düşüncesi ağırlık kazanacaktır. Böyle bir bağlamda salt doğruyu, hatta daha doğruyu aramak anlamsızlaşacaktır. Sonuçta, evrenin betimlenmesine yönelik birçok kuramın, başka başka açılardan aynı derecede başarılı olabileceğini onaylamak gerekecektir. Goodman, Köktenci bir bilimsel-deneyci tutumdan yola çıkıp yukarıda açıklanan yollardan ulaşılan sonuçları Ways of Worldmaking’de (“Evren Kurma Yolları”) şöyle özetlemiştir: “İyice sınırlanmış köktenci bir Görecelik, eninde sonunda gerçekliğin yadsınmasına yaklaşan bir görüşe varıp dayanıyor”.

Goodman’ın, bugünkü bilim felsefesinde yaygın olarak benimsenen görüşler üzerindeki etkisi küçümsenemez. Varlıkbilimsel Görecelik, Kuhn ve Lakatos gibi önemli bilim felsefecileri üzerinde derin izler bırakmıştır. Bu doğrultuda görüşler giderek Gerçekçilik’ten uzaklaşmaktadır.

•    YAPITLAR
(başlıca): The Structure of Appearance, 1951, (“Görünüşün Yapısı”); Fact, Fiction ana Forecast, 1954, (“Olgu, Kurgu ve Öndeyi”); Languages of Art, 1965, (“Sanat Dilleri”); Problemi and Project, 1972, (“Sorunlar ve Tasarılar”) Ways of Worldmaking, 1978, (“Evren Kurma Yolları”).

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski