Nous -Felsefe- Hakkında Bilgi

Nous

ilk Çağ Anadolu-Yunan felsefesinin başlıca sorunu “oluş” idi. “Oluş” Thales, Anaksimenes,” Herakleitos, Empedokles gibi doğacı bilgelerde varlığın kurucusu olan ilke (arkhe) ile bağlantılıydı. Bu kurucu ilkelerin belli bir oranda değişip dönüşmesiyle ortaya çıkan “oluş” olayı varlık türlerini yaratıyordu. “Oluş” olayının gerçekleşmesinde ilkenin yapısıyla bağlantılı belli bir düzen vardı. Thales, Anaksi-menes, Anaksimandros bu oluşturucu ilke dışında, yasa niteliği taşıyan bir kuraldan dolaylı olarak söz etmişlerse de adını koymamışlardı. Herakleitos, “ateş”i varlık türlerinin ilkesi olarak açıklarken, düzeni sağlayıcı gücün, ölçünün logos olduğunu, bütün olayların bu kesin yasaya, ölçüye göre gerçekleştiğini ileri sürmüştü. Logos bir kuraldı, kesindi, genel geçerliği vardı. Anaksagoras ise, böyle kesin bir kuralın, bütün oluş olaylarını yöneten bir genel ilkenin varlığına inanmış, ancak bunun logos değil de nous olabileceğini ortaya atmıştı.

Nous varlık türlerinin “oluş”unu sağlayan eylemin başlangıç ilkesidir; düzenleyicidir, yöneticidir, bilinçlidir. Anaksagoras’ın nous kavramına yüklediği anlam, felsefe tarihinde, “oluş” olayının bilinçli bir ilkeye bağlanması bakımından yeni bir buluştur. Herakleitos’un logosundan daha geniş kapsamlı ve açık olan nous, evrende bütün olayların belli bir ereğe (telos) göre geliştiğini, bu olayların dışında yönetici bir gücün bulunduğunu göstermesi yönünden de ilginçtir. Bu kavram, sonraları, Sokrates’ten* başlayıp Platon ve Aristoteles’e değin gelen, onlarda yeni bir yorumla biçimlenen us (logos) kavramının öncüsüdür. Sokrates’in yönetici, düzenleyici, bilinçli bir nitelik taşımasına karşılık, soyut bir varlık olarak tanımladığı us, öğrencisi Platon’un, onun da öğrencisi Aristoteles’in düşünce ortamında bambaşka bir özellik kazanmıştı. Onlara göre, us somut bir varlık olmadığı gibi “oluş” olayının içinde değil üstündeydi; duyularla kavranan evrenin, varlık türlerinin “ötesinde” yönlendirici bir güç olarak bulunuyordu. Bu görüş Anaksagoras’ın öne sürdüğü nous kavramına başka bir yorum getirmekti. Bu yorum türü, nousla, logos adı verilen
usu birbirinden ayırmak için “düzen”, “yasa”, “kural”anlamına gelen nomosun ortaya atılmasına olanak sağlamıştı. Nousun bilinçli, istençli yanma logos, düzen, yasa, kural anlamında söylenen yanma da nomos denmişti. Böylece, Anaksagoras ’ın, birkaç anlamla yüklü, nous kavramından ikisi de soyut nitelikte olan, logos ve nomos kavramları doğmuştu.

Deney bilimlerinin gelişmesi sonucu, evreni daha yakından tanıma olanağı bulan insan, Platon-Aristoteles felsefesinin etkisinde kalarak doğaüstü bir usun logos varlığını ileri sürmüştür. Bütün evreni, evrende geçen olayları yönettiğine inanılan bu güce, Anaksagoras’m nous kavramına verdiği anlama yakın bir nitelikle “evren usu”ya da “evrensel us” denmiştir. Orta Çağ’da, özellikle tektanrıcı dinlerin, Incil’in etkisiyle, “evrensel us” daha soyut bir niteliğe bürünerek, “tanrısal us”a dönüşmüştür. Kimi tannbilimcilere göre tanrısal us yaratış olayından beri, bütün oluş eylemlerinin, onlarla birlikte sürekli bir oluş akışının içindedir. Kimi tannbilimciler ise tanrısal usun istençli, bilinçli bir varlık olarak evrenin ve onun içinde geçen olayların “üstünde” kaldığı kanısındadırlar. İslam Orta Çağı ’nda da bu iki ayn tanrısal us anlayışı geçerlik kazanmıştır.

Tasavvuf akımı tanrısal usa Anaksagoras’ın nousuna yakın bir anlam vermiş, onu evrenin yönetici özü, bilinçli yasası, istençli ilkesi, bütün olayların akışı içinde bulunan ve yapıp ettiklerini bilen bir varlık olarak nitelemiştir. Özellikle varlık birliği görüşünü benimseyenler için tanrısal us soyut bir varlık değildir. Temel sorunu “varlık birliği”olan tasavvufun, ilk Çağ Anadolu-Yunan felsefesini, özellikle Platon’u, yeniden yorumlayan Plotinos’un’1 görüşlerinden etkilendiği kolayca anlaşılır. Tasavvufta, İslam felsefesiyle bağlaşımlı olarak tanrısal us, anlam genişlemesiyle “tanrısal yasa”ya dönüşmüştür. Nousun “düzen”, “kural” anlamı tanrısal yasa; “bilen”, “yöneten”, “düzenleyen” anlamı da tanrısal us olarak yorumlanmıştır. Bu yorumlamada başlıca aracı kaynak tektanrıcı dinlerle başlayan ve karşılıklı olarak birbirini etkileyen düşünce gelenekleridir.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski