Oswald Avery Kimdir, Hayatı, Deneyi, Hakkında Bilgi

AVERY, Oswald (1877-1955)

ABDİi bakteriyolog. DNA’nın kalıtımdaki rolünü bulmuştur.

Oswald Theodore Avery 21 Ekim 1877’de Kanada’daki Halifax’ta doğdu. 1887’de ailesiyle birlikte New York’a yerleşti. 1900’de Colgate Üniversitesi’nde tıp öğrenimini tamamladı. 1904’te Columbia Üni-versitesi’nden tıp doktoru unvanını alarak bir süre çeşitli hastanelerde çalıştıysa da araştırmacı olmayı yeğlediği için 1906’da Brooklyn’deki Hoagland La-boratuvarı’na girdi. 1913’te Rockefeller Vakıf Hasta-nesi’ne geçen Avery, burada yardımcılarıyla birlikte DNA’nın kalıtsal işlevini buldu. 1933’te Ulusal Bilimler Akademisi’nin, 1944’te de Londra’daki Royal Society’nin üyeliğine seçildi. 1947’de emekliye ayrıldı. 20 Şubat 1955’te Tennessee Eyaleti’nin Nashville kentinde öldü.

DNA ile ilgili araştırmaları

Bir nükleik asit türü olan DNA ile ilgili araştırmalar, 1869’da Friedrich Miescher’in, hücre oluşumunda protein, yağ ve karbonhidrat moleküllerinin yanında “nüklein” adını verdiği bir maddenin bulunduğunu açıklamasıyla başladı. Sonraları nükleinin dezoksiribonükleik asit (DNA) ve ribonükleik asit (RNA) adında iki ayrı tür asit olduğu ve tüm canlılarda bulunduğu anlaşıldı (1924). Ancak, kalıtımda etkin rolü proteinlerin oynadığı sanıldığından, kalıtım konusundaki araştırmalar uzun süre bu madde üzerinde yoğunlaştırıldı. 1928’de İngiliz bakteriyolog Griffith, akciğer zatürreesine neden olan iki cins pnömokokla uğraşırken kalıtımla ilgili bazı ipuçları elde etti. Zararsız fakat canlı bakterilerle zararlı fakat ölü bakterilerden bir karışmı farelere aşıladığında, farelerde zararlı türün neden olduğu zatürreenin başladığını gördü. Hastalık yapıcı bakteriler ölü olduğuna göre, bu durumu açıklamak için Griffith, zararsız pnömokok bakterilerinin zararlı bakterilere dönüştüğünü öne sürdü.

Griffith’in çalışmaları, o sıralar Rockefeller Vakıf Hastanesi’ndeki laboratuvarda bu iki tür pnömoko-kun bağışıklık özelliklerini araştırmakta olan Avery ve arkadaşlarının ilgisini çekti. Ekipteki Dawson deneyi aynen tekrarlamakla kalmayıp bulguları cam kapta da doğruladı (1931). Bir yıl sonra gene aynı gruptan Alloway, zararsız pnömokokun niteliksel dönüşümünde ve bu yeni niteliğin sonraki soylara aktarımında kimyasal bir maddenin etken olduğunu kanıtladı. Konuyla doğrudan ilgilenmeye başlayan Avery, önce hastalık yapıcı ve kapsüllü pnömokok-lardan bir kültür üretti. Ardından, bakteriyi oluşturan kimyasal molekülleri olanaklar elverdiğince saf olarak ayrıştırmaya çalıştı. Daha sonra her cins molekülü, zararsız ve kapsülsüz pnömokoklara aşılayarak etkilerini inceledi. DNA molükellerine sıra geldiğinde, kapsülsüz pnömokokların bir kapsülle kapandığını gördü. Deneyin sonucuna daha da güvenebilmek ve proteinlerin kalıtsal işlevlerini son bir kez sınamak için, ölü ve kapsüllü bakterilerden dağılan molekül karışımına, yalnızca DNA’nm polimer yapısını bozarak onu etkisizleştiren, fakat proteinleri etkilemeyen bir enzim olan DNase’ı (dezoksiribonükleodepolime-raz) ekledi. Zararsız pnömokok kültürüne bu karışım şırınga edildiğinde hiçbir niteliksel ve kalıtsal değişim gözlenmedi. Avery ve arkadaşları 1944’te açıkladıkları bu deneyleriyle, bakterilerdeki bu değişimin sorumlusunun proteinler değil DNA olduğunu gösterdiler. Üstelik bu yeni özelliğin yeni soylara da geçtiğini kanıtladılar. Pnömokokların safkan olması ve çok hızlı çoğalması, türlerde ortaya çıkan değişikliğin ve bunun kalıtsal niteliğinin izlenmesinde büyük kolaylık sağlamıştı. Bu başarıyı izleyen çalışmalar, DNA’ nın işlevinin tüm canlılar için geçerli olduğunu gösterdi. Avery ve arkadaşlarının deneylerinden sonra DNA’nın yapısı, genetik bilginin nasıl kodlandığı ve nasıl aktarıldığı konusunda varılan her nokta, yaşamın gizlerini açıklığa kavuşturma yolunda birer adımdı.

Tıbbi mikrobiyolojiye katkısı

Genetiğin öncülerinden biri olan Avery, tıbbi mikrobiyolojiye de önemli katkılarda bulunmuştur. Dochez ile pnömokokun bağışıklık özelliklerini incelerken, bir pnömokok türünün, yalnızca o türe özgü kimyasal bir madde salgıladığını gözlemlediler. Hastalık yapıcı pnömokoklarda görülen bu maddenin bakterinin kapsülünde üretildiğini, kapsülün de poli-sakkarit yapısında olduğunu buldular. Bu buluş, penisilin bulunana değin öldürücü bir hastalık olan akciğer zatürreesinin mikrobiyolojik yöntemlerle kesin tanısını sağladı. Kanda ya da idrarda bu özel kimyasal maddenin bulunması, vücutta kapsüllü ve hastalık yapıcı pnömokok bulunduğunun kesin göstergesiydi. Avery bu çalışmasıyla, bağışıklığın ve hastalık yapma özelliğinin hücrenin özel molekülleri bağlamında incelenebileceğini göstererek, bağışıklık kimyasına yeni bir bakış getirdi.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski